Tesettürde Lübnan geyiği..

Tesettürde Lübnan geyiği..

Başörtüsü-türban tartışmalarını hep birlikte izliyoruz.. Neymiş, kızlarımızın tesettür modelinin geleneğimizde yeri yokmuş..

1970'lerin başlarında Lübnan'da Şii kadınların Filistinli gerillaların tacizinden korunmak için buldukları modeli ithal etmişiz..

Lübnan'da tesettür tarihiyle ilgilenenler için ipucu olabilir tabii, ama Anadolu'yu bilenler bu iddiaya ancak tebessüm ederler..

Ankara İlahiyat Fakültesi öğrencisi Hatice Babacan'ın, 1967'de başörtülü olarak derslere sokulmaması eylemini hatırlayalım..

Babacan'ın tesettür modelinin Lübnan'la ilgisi olabilir mi?

Sanki kızlarımız, annelerinin, büyükannelerinin tesettür modeliyle okullara gitseydiler, “Oo hoş geldiniz efendim, safalar getirdiniz” diye karşılanacaklardı.. Mesela benim şehrimde annem dahil kadınlar, “bürük” giyerlerdi..

Hem tülbenti kapatırdı hem bele kadar uzanırdı..

Şimdi kızlarımız “Bürük” giyseler durum değişecek mi?

Sorun başörtüsünün bağlama biçimi değil, kendisi..

Bunu itiraf edemeyenler, olayı çarpıtmayı seçiyorlar..

İş onlara kalsa, seçim sandıklarının başına zaptiye koyup, başörtülülerin oy kullanmalarına mani olurlardı.

Etkilenme, esinlenme elbette olur..

Sanki tayyör, şapka, şu bu geleneğimizde mi vardı?..

Boş boş konuşmayalım..


* * *
Artık başörtülü kızlar, anneleri gibi giyinmeyi bile seçmiyorlar..

Kendi beğenilerini, kendi tarzlarını keşfediyorlar..

Annelerimiz pantolon giymezdi..

Başörtülü kızların büyük kısmı, pantolon giyiyorlar.

Daha pek çok model göreceğiz..

Sayenizde sektör oldu bu iş, sektörrr..

Daha önce de yazdım..

1930'larda hükümet tarafından Türkiye'yi dışarıda tanıtmak amacıyla “La Turquie Kemaliste” diye, İngilizce, Fransızca, Almanca yayımlanan bir dergi çıkarılıyordu.. Dergide Anadolu'nun çeşitli yörelerinden tesettürlü kadın fotoğrafları yer alırdı..

Hatta bir kapakta başörtülü, başı açık kadınlar Türkiye haritasını andıran bir tabloda yan yana yer alıyordu..

“İşte Türkiye” türünden bir tablo..

Dönemin Kemalistleri bugünkü “başörtüsü itirazcıları” gibi kompleksli değildi. Sorun, başörtüsü modelinin geleneksel olmadığı ise, buyrun istediğiniz modeli seçin..

Tek model olmasın ama, siyasi simge dersiniz sonra.

O kadar geriye gitmeye gerek yok derseniz..

1946 seçimlerinde CHP'nin seçim afişlerindeki başörtülü kadın resimlerinden yararlanabilirsiniz..

Yani keyfiniz bilir..

Yeter ki, ara bozucu değil, ara bulucu olun..



Afgan Kralı, Atatürk'ü dinleseydi..

Dünkü yazımda ne Atatürk ne de İsmet Paşa devrinde başörtüsü yasağı getirilmediğini belirtmiştim. Sadece peçe takanlara karşı yerel idari birimler müeyyideler getirdi.

Atatürk, tesettürlü kadınların toplumsal hayata katılmalarını istiyordu.. Konya'da kadınlara yaptığı konuşmada dile de getirmişti görüşlerini.. Evet, Atatürkün eğilimi kadınların başı açık olması yönündeydi.. Ama asıl amacı kadın, erkek herkesin muasır medeniyet standartlarında yetişmesini istiyordu,

Tesettürün süreç içerisinde medeni bir ölçüye kavuşacağına inanıyordu. Yeri gelmişken bir olay aktaracağım..

Afgan Kralı Amanullah Han, Atatürk'ü “abi” olarak görür, örnek alırdı. Diktatör bir adamdı.. Toplumsal koşulları dikkate almazdı.. Tuttu Afganlı kadınların çador ve burka tabir edilen kıyafetlerini zorla çıkarttırdı.. Kadınları çarşaf giymeye icbar etti.

Atatürk'ten müşavir olarak birini göndermesini istemişti..

Atatürk de Genel Sekreteri Yusuf Hikmet Bayur'u gönderdi.. Bayur'a “Söyle ona, başını kayaya vurmamalıdır insan” diye talimat vermişti. Bayur, Atatürk'ün tavsiyesini ilettiğinde Afgan Hanı sıkılmış yumruğunu havaya kaldırarak, “Hiç merak etmesinler bütün millet avucumun içindedir” diye konuşmuştu.. Bayur çıktıktan sonra Amanullah Han bakanlarına “Türkler korkaktır.. Görsünler neler yapacağım” demişti. Atatürk'ün tavsiyesini kulak arkası yapan Kral, onur kırıcı şekilde, ülkesinden çador giyerek kaçmıştı..

Aynı konuda iki farklı yaklaşım..

Modern eğitim almak isteyen başörtülü kızlarımıza reva görülen yasakçı uygulamanın Atatürkçülükle, laiklikle ilgisi yok.. Bağnazlıktır..


Hacılı-Tarkanlı muhafazkarlık..

Sevgilisi Bilge öztürk ile tatil için gittiği Maldiv Adaları'ndan dönen ünlü popçu Tarkan, Atatürk Havalimanı'nda karşılaştığı hacılarla sarmaş dolaş olmuş. çiçeği burnunda hacı abilerimiz, vatan havasını Tarkan'la birlikte teneffüs etmekten pek mutlu olmuşlar.. 'Muhafazakarlık' artıyor mı? Artıyor.. Ama bu muhafazakarlık, başka bir muhafazakarlık.. O bildik, tanıdık muhafazakarlıkla alakası yok... Onbeş yirmi yıl önce, hacılı-Tarkanlı bir resim görebilir miydiniz? Dolayısıyla sosyologlarımız, siyaset bilimcilerimiz 'uzaybilimciler' gibi davranmaktan vazgeçip şu “muhafazakarlık” denen yeni olguyu doğru dürüst inceleyip tanımlasınlar.. çünkü gelecek on yılların siyasi geleceğini bu yeni muhafazakarlık belirleyecek.. En başta da CHP'lilere iş düşüyor.. Hep muhalefette kalmayı düşünmüyorlarsa, toplum neden, hangi yönde değişiyor diye harıl harıl çalışsınlar.. Şartlar değişti.. öyle oturup da “iktidar, iktidar gel kucağıma” olayı bitti.






Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi