Saf çocuğu mâsum Anadolu'nun

Saf çocuğu mâsum Anadolu'nun

Encümen-i Dâniş âzâsından Prof. Dr. Safa Reisoğlu, SBF'de hocamdı. Merak edip baktım, 1929 doğumlu, yani 80 yaşında. Bu arada Senatörlük, Milli Eğitim Bakanlığı kariyeri de var. Allah ömrünü müzdâd etsin. Talebeleri emekli oldu o hâlâ faal maaşallah.
Ankara'daki öğrencilik günlerinin bir başka hâtırası Derviş Günday'dır; o zaman galiba Şoförler Derneği'nin başkanlığına adaydı, Kızılay'daki direklerde posterlerini görürdük. Araştırdım; Ankara esnafı'na yöneticilik yapmak aşkı, ancak geçen sene yapılan genel kurulda sona ermiş; 30 senelik bir sivil toplum kariyeri, arada CHP milletvekilliği...

Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, yöneticiliğe 1975'te seçilmiş; o günden beri genel başkan; 34 senedir! Metal işçilerindeki o müthiş istikrar duygusunu tebrik etmek lâzım. Türkiye'de 33 senelik şirket bile azdır yahu!

Kendini sivil toplum hizmetine vakfeden yönetici takımı, taşrada daha görünür haldedir ve bu yüzden bazı meslekî kuruluş seçimleri, belediye reisliğinden daha çekişmeli geçer; her ne hikmetse bu seçimlerde yeni ve genç adaylar değil, tecrübeli ve yaşlı kurtlar galip gelir. Para veya maddî menfaat için midir? Hâşâ! Hep o sivil toplum bilincine duyulan doyumsuz (dikkat; burada "doyumsuz" kelimesi gerçek mânâsında kullanılmıştır!) hizmet aşkından...

***

A, B, C ve özellikle D tipi medya yapılanmasına göz aydınlığı! Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin İstanbul Belediyesi'ne aday gösterildi. "İstanbul'da CHP'nin oyu şu kadar küsur fakat Kemal Bey aday olursa 10 puan birden artacak" yollu ara gaz anketleri işe yaramışa benziyor. Hayırlı olsun.

Bu işe en çok Deniz Bey'in memnun olduğunu hisseder gibiyim; bugüne kadar İstanbul'dan kimi Belediye'ye aday gösterdiyse, adamların siyasî kariyeri bir daha belini doğrultamadı. Kemal Bey'in bu medyatik pohpohlama desteğiyle günün birinde Deniz Bey'in koltuğuna aday gösterilmesini bekliyorduk ama ne olduysa oldu ve Kemal Bey, "Partiden görev veriyorlar" diyerek kıyma makinesine girmeye razı edildi.

Bakalım "Saf çocuğu mâsum Anadolu'nun" Kemâl Bey seçimi kazanacak mı bilemem, fakat Deniz Bey şimdiden galiptir.

***

Gözaltılara itiraz edenleri anlamıyorum; sanki palabıyıklı, deligöz bir komiser, canının istediğini tutup içeri atıyormuş gibi vâveylâ koparıyorlar. En güçlü delilleri şu: "Canım bunlar muteber, aklı başında adamlar!" Diyor ki Baykal, "Bir sendikacının bir sendika yönetim kadrosunun çetelerle ilişkili olduğu ileri sürülen bazı resmî üniformalılarla ne alakası var? Sendika yöneticilerinin suçu varsa normal mahkemelerde yargılansın."

"İyi insanların kötü insanlarla ne ilişkisi olabilir?" tarzında işleyen bir mantığın, anamuhalefetin başındaki kişi tarafından seslendirilmesi Türkiye için bir kayıptır, çünkü bu sözün aklıselim eseri olduğunu zanneden hayli taraftarı var.

Sayın Baykal, bana göre oturduğu yerden hukuk sürecine müdahale edeceğine, 30 Nisan 2007 tarihinde söylediği o meşhur cümleyi tekrar be tekrar okuyup, iyi hukuk bilen birine danışarak suç işleyip işlemediğini düşünse daha iyi olacaktır. O sözü hatırlayalım; diyordu ki, "Anayasa Mahkemesi 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilebileceği yönünde karar verirse Türkiye tehlikeli bir çatışmaya sürüklenecektir."

Baykal, henüz o sözün hesabını vermediği, daha doğrusu o hesap kendinden sorulmadığı için, kendini anayasa üstü bir uzay varlığı gibi görerek hakimleri, yargıçları, mahkemeleri suçlamak cesaretini bulabiliyor.

Yüksek yargı temsilcileri o gün, "Siz nasıl olur da AYM'yi tehdit edersiniz; bu cür'eti nereden alıyorsunuz?" diyebilseydi keşke. O gün maydanoz yemiş kanaryaya dönenler, bugün Ergenekon gözaltılarındaki usul kusurlarını paragraf paragraf sayıp dökerek "âkıl adam" rolü oynuyorlar.

Mantık şu mudur yani: Yargı, benim yanımda olursa iyi, değilse fenâdır!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi