Gerçek diyaloga davet

Gerçek diyaloga davet

“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır.” (Ali İmran 3/19) “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Ali İmran 3/85)

Sinsi haçlı ve Siyonistlerin icadı, Kur'an ve sünnetin ruhuna aykırı olan meş’um diyalog’u eleştirdiğimiz zaman, nice iyi niyetli insanlar; “diyalog kurmadan insanları nasıl İslam’a davet edeceğiz” diye savunma yapıyorlar. Bu iyi niyetli insanlar diyalogun gayesinin İslam’a davet olduğunu zannediyorlar. Halbuki diyalogcuların kendileri çok farklı söylüyorlar. Keşke diyalog’un gayesi bu saf insanların zannettikleri gibi İslam’a davet olsa…
İşte diyalog’cuların önde gelenlerinden Prof. dr. Davut Aydüz “dünden bugüne dinler arası diyalog” isimli kitabında şöyle diyor: “Diyalog son derece ahlakî bir faaliyettir, çünkü işin içine yalan girerse sahtekarlıktır, işin içine kandırmaca girerse son derece çirkindir. “hele bunları anlatayım da benim dinime gelsin” demek de haksızlıktır ve doğru değildir. O insan kendi dinini terk etmek için burada değil….” (age s.22)
İnsan şunu sormadan edemiyor; “sizin diyalog içinde olduğunuz haçlı ve Siyonistlerin bunca mezâlimi ve Resûlullah (sav) a onca hakaretleri de ahlakî mi?
“Diyaloga katılan diğer din mensupları acaba İslamiyet’in hak din olduğunu ne kadar kabul ediyorlar diye bir soru da sorulmamalı. Çünkü diyalog toplantılarında bu tip şeyler konuşulmaz. O din o din olarak kabul edilir, bu din de bu din olarak kabul edilir….” (age s.23)
“Evet diyalog; kendi inandığı dini uygularken öbür dini olduğu gibi değerlendirmek şeklinde olmalıdır. (age. s. 23)
“Diyalog’un gayesi, ne başkasını kendi dinine ihtida ettirmek, ne de karşı tarafı dininden şüpheye düşürmektir….” (age. s.28)
Hayreddin Karaman da bu konuda Kur'an-ı kerim’in ruhuna, Resûlullahne (sav) ın sünnetine, binlerce ayet ve hadisin sarih ifadelerine ve Resûlullah (sav) ve tüm peygamberlerin gönderiliş gayelerine tamamen ters olan şu ifadeleri kullanıyor. Ne cür’et, ne cesaret!!!......
"Bütün insanların Müslüman olmaları' dinin, Kur'ân'ın hedefi değildir." (Polemik Değil Diyalog, s. 41);
"Müslümanların çoğu 'Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm'a çağırdığına' inanırlar" (age. s. 35);
"Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demiyor, 'Hıristiyaanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor." (age. s. 35);
"Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı" (age. s. 36);
"Kur'ân-ı Kerîm'de Ehl-i Kitab'la ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah'a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir. Kur'ân birçok âyette bunu söylüyor; yani 'Peygambere iman edin' demiyor." (age. s. 37);
Hayreddin karaman korkarım ki, burada bilerek çarpıtama yapıyor. Dört mezhebin fıkıh kitaplarına baktığımız zaman diğer kavimlere cihad ilanı öncesinde yapılacaklar şöyle sıralanır;
1. islama davet etmek. Bu durumda kendileriyle savaşmak haramdır.
2. müşrik Araplar dışındaki ehli kitap veya o hükümde olan diğer gayri Müslim olanlar İslamı kabul etmedikleri taktirde cizye vererek İslam devletinin vatandaşı olarak yaşayabilirler ve bunlarla da savaşılmaz.
3. Müslüman olmayı ve cizye vermeyi kabul etmeyen gayri Müslimlerle savaş farzı kifayedir. Ancak onlar herhangi bir İslam ülkesine saldırırlarsa farzı ayn olur. Bu farziyet önce oraya en yakın olan Müslümanlardan başlayarak dalga dalga genişler. Yakın olanlar düşmanın mağlubiyetine güç yetiremiyor veya görevlerini yapmıyorlarsa, farziyet sonraki dairelere doğru genişler.

Öyle zannediyorum ki Hayreddin Karaman cizye vererek İslam devleti içinde yaşama hakkını, İslam’a davet etmeme olarak algılıyor.eğer bunu, Müslüman olmaya zorlamama olarak ifade etse kabul edilebilir, ancak yukarda görüldüğü gibi net bir mugalata yapılmaktadır.
BAZI AYET VE HADİSLER
“Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe’ 34/28)
“(Allah, o peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Cuma 62/3)
“Bu Kur’an, âlemler için ancak bir öğüttür.” (Sâd 38/87)
“Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” (Bakara 2/193)
“Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” (Enfal 8/39)
Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Allah'tan başka ilâh ol¬madığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şâhidlik edinceye, na¬mazı dosdoğru kılıncaya ve zekâtı verinceye kadar, insanlarla savaşmakla emr olundum. Bunu yaptıkları zaman kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. İs¬lam'ın hakkı ile olması müstesna. Hesaplarını görmek ise Yüce Allah'a aittir. (Buharî, iman 17 Müslim, iman 32)
Bu da Resûlullah (sav) ın tarihi mektuplarından biri:
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Allah'ın kulu ve Peygamberi Muhammed (as)'dan Rumların büyüğü Herakl'e:
"Hidayete uyup doğru yola gidene selam olsun. Sizi islam'a davet ediyorum. Müslüman olunuz, selamet bulursunuz. Allah ecrinizi iki kat verir. Bundan yüz çevirirseniz dalalette kalan bütün halkın vebali size yüklenir. Ey Ehl-i Kitap! Geliniz, sizinle aramızda ölçü olan kelime üzerinde birleşelim ki, Allah'tan gayrisine kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birbirimizi Allah'tan gayri Rab edinmeyelim. Şayet bundan yüz çevirecek olurlarsa de ki, hepiniz şahit olun, biz işte Müslümanız." (Al-i İmran, 3/64).
Sonuç olarak; eğer diyalogcular samimiyseler bu ayet ve hadislerin gereğini yaparak diyalog’un gayesinin, ehli kitap da dahil tüm insanları hidayete çağırmak olduğunu ifade etsinler. Sonrasında İslam aleminde sürgit devam eden katliam, işgal ve sömürüye karşı ortak bir tavır sergilesinler ki, işin bir aldatmaca ve iki yüzlülükten ibaret olmadığını bilelim. Böyle yapıldığı taktirde diyalog tüm İslam aleminin desteğini alacaktır. Aksi halde imanın şartını altı olarak kabul eden tüm mü'min’ler bu tuzaktan beridirler.
Diyalogcuların iman şartlarıyla ilgili kafa karıştırma girişimleri de ayrı bir yazı konusu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi