Şarkışla'nın ne günahı var?

Şarkışla'nın ne günahı var?

CHP olmasa hâlimiz nice olurdu bilmiyordum; Deniz Bey'in yorulduğu yerde sair partililer bayrağı devralarak, şu güneşsiz ve kasvetli günlerde gülümsememize medâr olacak şeyler söylemekte yarışıyorlar.
İşte CHP'nin Sivas Milletvekili Malik Ejder Özdemir de hafta başında necib matbuatımıza hitaben bir basın açıklaması yayınlayarak gönüllerimizi hoş etti. Diyor ki, "29 Mart seçimlerinde İstanbul'u ve Ankara'yı alarak hatta Şarkışla'yı alarak yükseldiği yerden aşağı indireceğiz."

"Bu nasıl cümle, bîmânâ yahu?" demeyiniz, bu cümleden önce vekilimiz meâlen demiş ki, bu Başbakan vaktiyle İstanbul Belediye Reisi iken tırmanışa geçerek tâ nerelere geldi; imdi biz İstanbul'u, Ankara'yı, hatta Şarkışla'yı da alarak bunları inişe geçireceğiz!

Olmaz diye bir şey yok; olabilir elbette, fakat bu arada Şarkışla'nın ne günâhı var diye düşünmeden edemiyor insan. Sözünün gidişinden anlaşılıyor, 2004 seçimlerinde CHP Şarkışla Belediye seçimlerini kaybetmiştir; bu defa kazanmak istiyor ve Şarkışla'nın kazanılması, Ankara'nın, İstanbul'un kazanılması kadar mühim ve kritiktir!

Bu da bir seçim hoşluğudur deyip geçiyoruz, fakat Sayın Ejder Özdemir'in Ergenekon konusunda söyledikleri de pek bir câlib-i dikkat. Kartel medyasının dört bir koldan emek vererek geliştirdiği "fasa-fiso" edebiyatının tam orta yerinden alınmış, beylik klişelerden oluşan bu sözleri okuyunca, "acaba bu değerli fikir hamûlesi, CHP grup yönetimi tarafından fotokopi yapılarak su geçirmez cinsinden bir muşambaya sarılıp muska halinde imza karşılığı her vekile zimmetlenmiş midir?" diye şüphelenmeden edemiyoruz?

Hatırlayalım isterseniz, diyor ki CHP'li vekilimiz: "Bu iktidar Ergenekon ile yatıp Ergenekon ile kalkmakta ve sapla samanı birbirine karıştırmaktadır; nitekim bu ülkede saygın kişilerle Susurluk davasında eli silahlı kişileri birbirine karıştırmışlardır. Suçlarının ne olduğunu dahi bilmeyen bu saygın kişileri gereksiz yere cezaevinde tuttular. Bu nasıl bir adalettir? Onca insanın kişilik hakları zedelenmiştir."

Halen devam etmekte olan bir davanın zanlılarını ikiye ayırarak, "bunlardan bazıları zaten gündüz külahlı, gece silahlı takımından yaramaz adamlardır, fakat bir kısmı var ki evliya cinsinden mübârek adamlardır. Hakimler nâhak yere bu güzelim insanları gözaltında tutuyorlar" diye söylenip durdukları halde Anayasa'nın 138. maddesi hükmünü açıkça haleldâr etmek ithamıyla kovuşturmaya uğramamak, bu ülkede galiba CHP'lilere mahsus bir imtiyaz olsa gerektir.

Dava devam ediyor; dudak uçuklatıcı ithamlar ve delillerle mahkeme önüne çıkarılan zanlılar kendilerini savunabilmek için Anayasa ve kanunların zanlı lehine tanıdığı bütün imkânları sonuna kadar kullanabiliyorlar –ki elbette haklarıdır, kullanacaklardır-; dava, yeni delil ve zanlılarla genişleme istidadı gösteriyor, duruşmalar, yeni gözaltılar, salıverilmeler birbirini takib ediyor fakat ülkemizin ana muhalefet partisi sözcüleri kenarda durmuş, temsil yetkisi olmayan dava vekilleri gibi söylenmeye, homurdanmaya, yüz ekşitmeye, dava sürecine çomak sokmaya devam edebiliyorlar.

Bu kadar zahmete, masrafa ne gerek var ki; bundan böyle hakkında cürüm şüphesi beslenen her zanlı, polis tarafından CHP genel merkezine sevkedilmeli ve CHP grubunun gizli oturumda vereceği karara göre haklarında muamele yapılmalıdır. İş o kadar çığırından çıktı neredeyse.

CHP sözcüleri, davayı çomaklayacağım derken anayasa ve kanunlarla teminat altına alınmış yargı kurumu hakkında mütemadiyen söylenip duruyorlar. Neye, kime güveniyorlar acaba?

Bu konuyu epey düşündükten sonra, "galiba Şarkışla Belediyesi seçimlerinin sonucuna güveniyorlar olsa gerek" diye kendimce bir tahminde bulunuyorum.

Bakalım n'olcek?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi