İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Türk’ün parayla imtihanı...

Türk’ün parayla imtihanı...

Paranın Anadolu topraklarında icat edildiği söylenir. Türk insanının parayı keşfi ise Özal sonrasına rastlıyor.

Kafesteki kuşların birinci ölüm nedeni strestir. Bizler de birer kafesin içinde yaşıyor sayılırız. Maddiyat kafesi bu. Stresin ve buna bağlı hastalıkların hızla artması bu yüzden.

Türkiye'yi şantiyeye çevirdiklerini söyleyenler, aslında Türkiye'yi rantiyeye çevirdiklerini de itiraf etmiş oluyorlar.

"1 halı alana 10 halı bedava" kampanyasını ilk gördüğünüzde nasılsanız, ben hâlâ öyleyim. Şaşkın bir vaziyette, boş ve anlamsız gözlerle olan biteni seyrediyorum. Bir dilin son konuşanı gibi...

Sadece cebimizdeki paranın, meşhur markaların ya da çok satan kitapların değil, şeyhlerin bile sahtesi çıkıyor. Böyle bir devirde yaşıyoruz.

Boykot edilecek Yahudi mallarının listesini incelerken dikkatimi çekti. Türkiye'de bilinen ve kullanılan dört tane diş macunu markası var. Şu, şu, şu ve bu. Dördünün de sahibi veya sahiplerinden biri Yahudi imiş. Şimdi, insanımızın sapsarı dişlerine bakarak; bu durumu, "Yahudi mallarını protesto ediyorlar, aferin onlara" şeklinde yorumlayabilir miyiz?

Aslında politikacılarımızın durumu da biraz bu örneğe benziyor. Şunu veya bunu yapmıyorlar ya da yapıyorlar diye, onları İsrail'e karşı tavır alıyorlar sanıyoruz. Oysa durum hiç de öyle değil.

Eskiden, ne olursa olsun; ekonomi kötüye gitsin ya da vatan topraklarından bir kısmı işgal edilsin, sadık ve mütedeyyin Anadolu insanın kendinden emin bir şekilde söylediği hep şuydu: "Bu vatanın sahipleri var."

"Vatanın sahipleri"nden kasıt; kolluk kuvvetleri, eli silah tutan adamlar ya da bunlara benzer şeyler değildi.

Kastedilen şey, yerin üstünde yaşayanlar değil, yerin altında yatanlardı. Yani evliyalar, erenler, ulular, din büyükleri vs.

Ama şimdi durum değişti. "Ülkenin sahipleri" deyince, akla artık başka adresler geliyor.

Şok edici bir olaydan sonra, mikrofonu kime uzatırsanız uzatın, ister bir profesöre, ister bir çiftçiye, hep aynı cevap veriliyor. Eller, çaresizlik ifadesi olarak iki yana açılıyor ve "Burası Türkiye" deniliyor.

Yani, olan biten hiçbir şeye şaşırmıyor, yaşananlar karşısında afallamıyoruz.

"Burası Türkiye" demek, bir bakıma, "Türk insanından her şey beklenir" anlamına da geliyor.

Mesela bazı soygun çeteleri ortaya çıkartılıyor. Hiçbir konuda birleşemeyenler, milli mutabakat sağlayamayanlar, iş hırsızlık olunca nasıl da birleşmişler, görüyorsunuz. Çetenin içinde yargı da var, yasama da... Doğal olarak "yürütme" de...

Sadece ilin ya da ilçenin belediye başkanı ve başkanın tüm adamları değil, mülki erkândan bazıları da çetenin içinde. Onların canı can da, alay komutanının canı patlıcan mı? O da işin bir ucundan tutuveriyor.

Böyle bir sürü örnek: Balığı boyayandan görevini kötüye kullanana kadar...

Para ile imtihana giren insanların büyük çoğunluğu, maalesef o imtihanı kaybediyor.

Seçim atmosferine girdik gireli, yolsuzluklar daha bir ayyuka çıkmış görünüyor. Birbirlerini yıpratmak isteyen partiler, el altından ya da üstünden, dosyaları birbiri ardına piyasaya sürüyor.

Koskoca siyasilerin komisyonculuk yapması, zimmete geçirilen arsalar, fesat karıştırılan ihaleler, adam kayırmalar, bacak kadar çocukların sahip olduğu milyon dolarlık şirketler ve daha neler.

Peki, yolsuzluk, yani hırsızlık yaptığı için seçimi kaybeden kaç siyasi var?

Gel de "Burası Türkiye" deme!

Sıklıkla "paranın dini ve ideolojisi olmaz" deniliyor. Ruh halimize göre, bu söze bazen katılıyor, bazen katılmıyoruz. Ama aynı gün, yolsuzluk yaptıkları ve çete kurdukları için hem iktidar partisinden hem de ana muhalefet partisinden belediye başkanları gözaltına alınıyor. Demokrasilerde, muhalefetin bir görevi de iktidar partisine göz kulak olmakmış. Öyle diyorlar. Fakat bizdeki, hırsızı hırsıza emanet etmek gibi bir şey...

Hani, "askerlikte dayak yemedim diyen yalan söyler" şeklinde hayli yaygın bir kanaat vardır ya, bu da öyle. Bir yerlere gelip de "yemedim" diyeni alnından öpmek lazım.

"Başkaları yiyeceğine bizimkiler yesin" yaklaşımının ne anlama geldiğini ise önceki yazılarımızdan birinde yazmıştım. Merak edenler açıp okuyabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi