Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Kömür mü, iş mi?

Kömür mü, iş mi?

Bizde siyasi muhalefet anlayış ve uygulaması "yalnızca yıpratmak, yanlış olanı abartarak vermek, doğru olanı es geçmek, felaket tellallığı yapmak…" şeklinde olduğu için bu iktidar döneminde belki biraz daha artan "yoksullara aynî ve nakdî yardım" konusu saptırılıyor, buradan da bir yıpratma kampanyası fırsatı çıkarılıyor.

Dar gelirli ailelere yardım amacıyla Özal döneminde kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu bu iktidar döneminde, sosyal devlet ilkesi açısından ele alındı ve bazı iyileştirmeler yapıldı. Kurum hakkında bilgi aldıktan sonra Devlet Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay şu açıklamayı yapmıştı: "Fon kaynaklarının blok olarak başka alanlar için kullanıldığını tespit ettik, şimdi bu durumu rehabilite ediyoruz. Bu fonun kaynakları başka alanlara kaydırılmış. Şimdi düzeltiyoruz, kaynaklarını güçlendireceğiz…"

İçine girdiğimiz kriz döneminde yoksul insanlarımızın acilen yardıma ihtiyaçları var. Bu yardım birçok kaynaktan yapılıyor, en önemli üçü de merhametli ve imanlı halkımızın doğrudan yoksula yaptığı yardımlar, yerel yönetimlerin yardımları ve devletin, anılan fondan yaptığı yardımlardır.

Muhalefet bu yardımlardan niçin rahatsız oluyor?

Açık konuşalım, bu rahatsızlığın sebebi siyasidir; yapılan araştırmalar sonunda "bu iktidar döneminde yoksul halka yapılan yardımların oya dönüştüğü" şeklindeki hüküm ve kanaattir.

Bu hükmün ne dereceye kadar doğru olduğu ayrı bir tartışma ve araştırma konusudur. Ancak yardım ister oya dönüşsün, ister -bazılarına göre- onur kırıcı olsun mevcut şartlarda zaruret halini almıştır.

"Efendim kömür, ekmek, çamaşır makinesi… dağıtılmasın, bunun birçok sakıncası var, bunun yerine işsize iş bulunsun, herkesin kendi ihtiyacını etmesi imkanı verilsin" deniyor. Bu söz kulağa hoş gelse de aynı derecede boştur. Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu şartlarda işsizlik hızla artarken, acı doyurmak, çıplağı giydirmek, hastayı tedavi ettirmek… için herkesin iş sahibi olmasını beklemek, milyonlarca insanı aç ve açık bırakmak demektir.

Keşke herkesin işi olsa, herkes kendi ihtiyacını emeği ile elde ettiği gelirinden karşılasa. Ama bu tarih boyunca böyle olmamıştır, bugün de hiçbir yerde böyle olmıuyor. Sosyallik ilkesini daha iyi uygulayan bazı devletlerde yoksula, işsize, ihtiyaç sahibine yardım daha düzenli ve çoğu devlet eliyle olmaktadır; ancak oralarda bile önemli aksaklıklar ve yetersizlikler vardır.

Onur meselesi de abartılıyor. Bir kimse çalışmadan, devletten para ve başkaca yardımlar alıyorsa "yardım alıyor" demektir (halktan devlete, devletten de muhtaçlara). İhtiyacı sebebiyle yardıma hak kazanan kimse bunu nereden alırsa alsın hakkını alıyordur ve bu onur kırıcı sayılmamalıdır.

Siyasi rant iddiası da aslında halka, yoksula hakarettir; onları "menfaat karşılığında oyunu satmakla itham etmek" demektir. Hem halk bunu yapmaz, hem de hiçbir iktidar, yardım ettiği kimselerin, gizli yerde kullandığı oya hakim olamaz. Son tahlilde oy, hasıl olan siyasi kanaate göre verilir.

Sözün özü şudur:

Allah rızası için muhtaçlara yardım edenler (fertler, kuruluşlar, kurumlar), yapılan propagandaların etkisi altında kalarak yardımları aksatmasınlar. Ülkede –dini, rengi, ahlakı, ideolojisi ne olursa olsun- bir tek fert bile temel ihtiyaçlarından mahrum yaşarsa, aç ve açık kalırsa, ona yardım etme imkanı olanların tamamına Allah bunu soracaktır.

İnanmayanların da vicdanları isyan etmelidir.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi