Film hep aynı

Film hep aynı

Kemalist düşüncenin ideologlarından Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali isimli kitabında şöyle diyordu:

“Egemenlik haklarına dayanarak bir milletin gerileme, geriye gitme hakkı yoktur.”

Bu düşünce, ülkemizde, gerici olduğuna inanılan partilerin, milletten ne kadar oy almış olursa olsunlar ortadan kaldırılmasına zemin teşkil eden en belirgin zihinsel sonuçtur.

“Gerinin ve gerilemenin” ne olduğu ise daha çok ülke elitlerinin konjonktüre göre kapsamını daraltıp genişlettiği kaygan ve müphem bir kavram olarak ele alınmıştır.

Dahası, gerileme ve gericilik, siyasal rakipleri tasfiye etmenin her türlü sosyolojik realiteyi dışlayan ithamcı ve hamasi araçlarına dönüştürülmüştür. Hem de başından beri.

Nitekim, 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması, Cumhuriyet Halk Fırkası içinde ciddi bir telaşa neden oldu.

Oysa, Kazım Özalp ve F. Hüsrev Tökin’in belirttiğine göre Atatürk bu gelişmeyi müsamaha ve hatta memnunlukla karşılamıştı. Atatürk, Türkiye’de demokratik bir düzen kurulmasını istiyor, Meclis’te görüşmelerin tartışmalı, itirazlı olmasını, bir denetleme sistemi kurulmasını arzuluyordu. Yeni parti için “Bırakınız yapsınlar, memleket işlerini karşılıklı münakaşa edelim” demişti. (Bkz. Kazım Özalp-Teoman Özalp, Atatürk’ten anılar, T. İş Bankası Yayınları)

Atatürk, Batı ülkelerindeki parlamentoları örnek gösteriyor, “Biz meclisimizde, tek parti ile bir diktatör idaresi intibaı vermekteyiz. Bize bakan Batılılar, bu memleketteki idare tarzı parti diktatoryasıdır derler. Bizim meclisimizde de iki parti olmalı, hükümeti denetleme sistemi kurulmalı ve medeni ülkelerin parlamentolarına benzemeliyiz” diyordu. (Bkz. F. Hüsrev Tökin, Türk tarihinde siyasi partiler, Elif yayınları)

Ancak devlet dizginlerini elinde tutan CHF elitleri, iktidar erkini elden kaçırmamak ve bu ilk muhalefet hareketini bertaraf etmek için İttihatçılardan tevarüsen devraldıkları komitacı yöntemleri hayata geçireceklerdi.

Bu yöntemin siyasi rakipleri sindirmek için kullandığı en önemli itham argümanı ise irticacılık ve irticaya taviz vermekti.

CHF’liler Terakkiperver Parti’nin tüzüğünde yer alan 6.maddenin irticaya taviz vermek anlamına geldiğini söyleyerek yeri göğü inletmeye başladılar.

Bu madde şuydu:

Fırka, efkar ve itikadat-ı diniyyeye hürmetkardır. (Partimiz her türlü görüş ve inanca saygılıdır.)

Halk Partililere göre bu madde laikliği ortadan kaldırmak için kasden konulmuştu ve dahası zımnen CHF’nın efkar ve itikadat-ı diniyyeye hürmetkar olmadığını ima ediyordu.

Ne ilginçtir; Metin Toker’in belirttiğine göre, TCF’nin kapatılmasından yıllar sonra, biraz da dış konjonktürün dayatmasıyla çok partili hayata geçeceğimiz günlerde, Celal Bayar, Demokrat Parti’yi kurma arefesindeyken, parti programı hakkında Cumhurbaşkanı İnönü’nün de onayını almak üzere köşke çıktığında, o “mitolojik” soruyla karşılaşacaktır:

-Terakkiperver’de olduğu gibi “İtikadat-ı diniyyeye riayetkarız” diye bir madde var mı?
-Hayır paşam, laikliğin dinsizlik olmadığı var.
-Dış politikada ayrılık var mı?
-Yok.
-O halde tamam.

Ancak daha sonraları Demokrat Parti de yakasını “gericilik” ithamlarından bir türlü kurtaramayacak, irtica, ülkeyi 27 Mayıs’a getiren sürecin en önemli argümanlarından biri olacaktır.

Dahası, CHP zihniyetine karşı olan tüm sağ partiler ya gerici ya da gericiliğe çanak tutma ithamından bir türlü kurtulamayacak, demokratik hayatımızda modern/post modern darbeler ve parti kapatmalar sürüp gidecektir.

Halen de, 80 yıl önce neleri konuşuyorsak aynı şeyleri konuşmaya tam gaz devam ediyoruz.

Farkındaysanız, bu aralar yine “irtica haberleri” büyük yoğunluk kazanmaya başladı.

“Okullarda öğrencilere din baskısı, türbanlılar artıyor, Kozan’da başörtüsü olayı, MEB’de karma eğitime karşı çıkan öğretmenler var, dinci kadrolaşma, sergideki çıplak tablolar örtüyle kapatıldı vs” haberlerinin peşpeşe kotarılması, yeni bir irtica kampanyasının alametleri gibi görünüyor.

Dün gazetelerde yer alan bir çok köşe de, Tahran Erdem anketinden hareketle Cumhuriyetimizin AK Parti eliyle tehlikeli bir konuma itildiğine işaret eden düşüncelerle doluydu.

Film hep aynı yani.

Belli ki sabah akşam birilerine değişmesi gerektiğini hatırlatıp duranların, zerrece değiştiği yok.

Post modern dogmatizm, bu olsa gerek!..

-------

münaşaka

ABD İstihbaratının hazırladığı “İran’ın nükleer çalışmalarının 2003’te durdurulduğu ve tehdit edici olmadığı” yolundaki rapor, Bush üzerinde soğuk duş etkisi yapmış.

Bence bu tehlikeli bir gelişme.

Çünkü Irak’ta kimyasal silah olmadığı halde ABD Irak’ı işgal etmişti.

Şimdi de “Nükleer silah tehlikesi olmadığı halde” İran’a saldırabilir!..

-------

sözünözü

Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama kimse önce kendisini değiştirmeyi düşünmez. (Victor Hugo)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi