Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Yolsuzluk lobisi

Yolsuzluk lobisi

Bir-iki yıl önce, Bangladeş’e gittiğimde, yolsuzluğun diz boyu olduğunu ve yabancı yardımların da iç edildiğini duymuştum. Bundan dolayı, Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlar, bu ülkedeki yolsuzluk nispetinin yüksekliğinden şikâyet ediyorlardı. Ama tuz da bozulmuştu. Zira kurumun başındaki Paul Wolfowitz de aynı yolsuzluk ve ahbap-çavuş ilişkisi yüzünden kurumun başından ayrılmak zorunda kalmıştı. Wolfowitz, kurumu özel çiftliği haline getirmişti. Sevgilisi Şah Rıza’ya kendi kesesinden değil, ama Dünya Bankası’nın kesesinden torpil ve Emin çölaşan gibilerin deyimiyle de kıyak yapmıştı. Bunun ayyuka çıkması sonucunda Wolfowitz, hepimizin bildiği üzere kurumu terk etmek zorunda kaldı. Her yıl Uluslararası Şeffaflık Kurumu, yolsuzluklara göre ülkelerin durumunu analiz ediyor, puanlandırıyor ve derecelendiriyor. Ve, yine Türkiye’de pek yankı bulmasa bile, ülkelerin yolsuzluklara göre durumunu belirten çizelge bu yıl da yayınlandı. Türkiye’nin durumu pek iç açıcı değil. Geçenlerde Show TV’de Ergenekon’un medyadaki izdüşümü ve uzantısı olarak da ima edilen Ali Kırca’nın programında, suç üstü bir vaziyette mecliste ahbap-çavuş lobisinin nasıl çalıştığını gösteren bir görüntülü haber yayınlandı. Mehmet Ali Şahin, daha sonra kendisine gelen bu tür talepleri ve ‘hamili kart yakınımdır’ usûlü kayırma veya iltimas isteklerini geri çevirdiğini dile getirmiş. Türkiye’de, özellikle de Milli Selamet geleneğinden gelen partiler idealizmi esas alıyorlardı. Yöntem sorunları, onları idealizm atmosferinin uzağına düşürse de idealisttiler. Siyasetin kimyasına müdahale ile idealizm de kaybolunca, siyaset iyice tek yanlı hale geldi. İdealizm yerini, maddî veya menfaat ilişkilerine bıraktı. Maslahat üzerine dönen siyaset ise, yozlaşma ve yolsuzluğu da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, biraz da rejimin doğası gereği, ideal vasatta siyaset yapma imkânı kalmayınca siyasetin ekseni ranta kaymış oluyor. Bu da kalkınmayı öteliyor. Zira, şahsî bazda veya kurumsal bazda mizaç ve kuralsızlık nasıl kalkınmayı öteliyorsa, yolsuzluk da ülkelerin imkânlarının çarçur edilmesine sebep oluyor.

***

En fazla yolsuzluğun da devlet sektöründe gerçekleştiği iddiaları malûmunuz. Bal tutanlar parmaklarını yalıyorlar demek ki. Tam bu raporun yayınlandığı gün, El Cezire televizyonunda, Fas’ta faaliyet gösteren şeffaflıkla alâkalı bir sivil toplum örgütünün lideri olan Muhammed Tarık Sibai konuştu ve isim vererek yolsuzluk odaklarını ifşa etti. Bu saadet zinciri, en tepede kraliyet ailesine kadar ulaşıyordu. Bunun üzerine spiker onu susturacak olduysa da Sibai diretti ve: “Sorumluluğu üzerime alıyorum” diyerek devam etti. İçimden ‘bravo, kahraman adammış’ dedim. Gerçekten de en tepedeki kraliyet ailesinin serveti hesaplanamıyor. Devlet ile kraliyet ailesi iç içe geçmiş durumda. Muhammed Tarık Sibai’yi dinledikten sonra, ertesi günü daha ziyade ilk ismiyle bilinen Muhammed Suharto’nun ölüm haberiyle irkildim. Darbeden önce ve daha güçlü bir general iken, 1950’li yıllardan beri yolsuzluk iddiaları peşini bırakmıyordu. Ailesiyle birlikte 15-25 milyar dolara hükmetmekle ve zimmetine geçirmekle suçlanan Suharto’nun, çocukları üzerinden bu yolsuzluk çarkını idare ettiği ileri sürülüyor. Gerçekten de Fas’taki kraliyet ailesi ile Suharto’nun gayrı resmî hanedanlığının servetlerinin birbirine yakın olduğu sanılıyor. İkisinin de, halkın üzerinden, 25 milyar dolara varan bir servet biriktirdikleri tahmin ediliyor. Bu serveti biriktirmek için her kademede mutlaka komisyon acentaları olması gerek. İşte Muhammed Tarık Sibai bu yolsuzluk acentacılığına fesad ve yolsuzluk lobisi (el lobi el fesad) diyor.

***

Dünya Şeffafiyet örgütü’nün bu yılki listesine baktım, Türkiye, sıralamada 67’inci sırada. Yani neredeyse tam ortalarda kalıyor. ABD beklediğimden de üst sıralarda yer alıyor. Yüzde 20. İsrail ise, onu bir kademe aşmış ve yüzde 30’larda seyrediyor. Kuruluş yıllarında İsrail’in yolsuzluk sıralamasında daha aşağılarda yer aldığını tahmin ederim. çünkü daha idealist bir toplumdu. Yolsuzluk sıralamasında tavan yapan on ülkeden altısı, maalesef İslâm ülkesi. Bunlardan birisi de ‘İslâmî rejim’le yönetildiği ileri sürülen Sudan. Bu da iddianın tek başına yetmediğinin göstergesi. Yolsuzluğu etkileyen birçok faktör var. Bunlar arasında idealizm olduğu gibi, eğitim de dahil, gelişmişlik seviyesi var. En az yolsuzluk yapan 9 ülke arasında ise, maalesef bir tek İslâm ülkesi yok. Bununla birlikte, yolsuzluk sıralamasında beğenmediğimiz Malezya, bizden daha temiz ve 43’üncü sırada yer alıyor. Yine İran, neredeyse yolsuzluk oranında Türkiye’yi ikiye katlıyor ve 131’inci sırada. Pakistan ve Suriye gibi ülkeler ise, listenin altına doğru kayıyorlar. Bu, elbette İslâm dünyasının kaderi değil. Bunu yenmek için iyi kadrolara ve idealizme ve ahlâka ihtiyaç var. Din adına dünya peşinde koşanların varacağı nokta, yolsuzlukta listebaşı olmaktır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi