Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Fırtına öncesi sessizlik!

Fırtına öncesi sessizlik!

Bundan sonrası daha önemli bir hal arzetmeye başladı..
Bundan sonrası için bu iş ya biter, ya biter.
Bir kesim diğer kesimi tasfiye edecek..
Geçen gün Murat Belge yazıyordu. Engellilere, çingenelere, solculara ve Yahudilere yapılanlar gibi, birilerinin de kapılardan içeri girip, kapı kapı katliam yapmak için infaz timlerini sokaklara salmaya hazırlandığını söylüyordu..
Andıçlar ve fişlemeler, bu Nazist kadronun, rejimi koruma adına uzun bir süredir buna hazırlık yaptıklarının bir göstergesi idi aslında.. Hedefte 3 grub var, irticacılar, demokratlar ve Kürtler..
Bu arada, bu kez akıllarınca bir de Alevi-Sünni çatışması çıkartacaklardı.. çünki Türk-Kürt kavgası yetmiyor.
Soğuk savaşın psikolojik harp teknikleri, Cumhuriyet mitinglerinden beri etkin bir şekilde uygulanıyor..
Bunların kimler olduklarını biliyorum artık. Media, Mafia, sermaye, siyaset ve içindeki uzantılarını, yargı ve silahlı kuvvetler, istihbarat içindeki, özellikle de emekli kesimde çok konuşan adamlarını, “iyi çocuklar”ı yakından tanıyoruz..
Şemdinli’de, Rahip Santoro ve Dink olayında suçüstü oldular.
Canlı bombalar, bombalı araçlar, suikast timlerinin sokağa salınması ile bu iş günyüzüne çıktı..
Kuzey Irak’taki operasyonun ardından büyükşehirlerin varoşlarındaki Kürt yerleşim bölgelerinde ayaklanma olacağını sanıyorlardı.. Global marketteki kriz beklentisi işlerini kolaylaştıracaktı. Bir takım STK’lar ve sendikalar zaten tetikte bekliyordu, hiçbiri beklenen fırsatı doğurmadı.
Bir kısım yüksek yargı mensuplarının bildiri yayınlamalarının ya da bildiri yayınlar gibi yazı yazan, hedef gösteren, silahlanıp dağa çıkmaktan söz eden köşe yazarlarının bu olaylarla ne kadar ilgili olduğunu ya da bu bildirilerin oluşturduğu havanın kimlerin işine yaradığını araştırmak gerek.
İş vicdan-cüzdan tartışmasından daha vahim bir hal aldı. Birtakım emekli zatların ikide bir rejim uyarısı yaparak, bildiri yayınlar gibi basın açıklaması yapmasının anlamını bu olaylardan sonra yeniden düşünmek gerek.
Sizin ne söylediğiniz kadar, toplumun bundan ne anladığını ve/ya da bir takım çevrelerin bu sözleri nasıl kullandığını da hesaba katmak gerek.
Bana kalırsa Malatya üniversitesi Rektörü’nün muhtırayı andırır açıklaması da aynı şekilde önemli.. Sanki birilerine, “O gün bugün, ne yapıyorsanız yapın, işi bitirin” der gibi bir hava var. Şimdi bakıyorum, bundan sonra ne olacak diye.
Bazı kaynaklardan gelen bilgilere göre Malatya İnönü, İstanbul üniversitesi ve Ankara Siyasal’a dikkat. ODTü filan da olabilir..
üniversitelerde çatışma haberini veren zaten, sanki bir tehlikeyi ihbar eder gibi değil de, başka türlü konuşuyor gibi.. Biz bu özel harp tekniklerini biliyoruz.. Bu filmi daha önce görmüştük..
Hani derler ya “Ya silahını çıkartmayacaksın, çıkartmışsan ateş edeceksin, etmezsen vururlursun”..
Ya bu olayın üzerine gitmeyecektiniz, Madem gittiniz, artık geri dönüşü yok. özden örnek dosyasını da yeniden açacaksınız, Şendinli davasını da, Dink suikastını de.
Tereddüt, ürkeklik, üstünü örtmeye çalışmak karşı tarafın cür’et ve cesaretini artırır.. Bu işin arkasındaki Media, Mafia, sermaye, siyaset ve her türlü resmi görevlinin, bürokratın ortaya çıkartılması gerekir.. Ve başlatılan işten de dönülmemesi gerekir. Başörtüsü ve anayasa değişikliği konusu aksatılmadan sürdürülmeli..
İktidar kararlılık gösterirse, bir yandan sistem içindeki bir takım unsurlar, ötekilerin akıbetlerini görüp, iktidardan yana saf değiştirebilirler. Bunun için iktidarın kararlı ve cesur bir şekilde bu işin üzerine gitmesi, haklılığını, toplumsal desteğe sahip olduğunu ve başaracağını göstermesi gerekir.. Kimse kaybedecek ata oynamak istemez..
İktidar kararlı davranırsa, bunlar iki gün sonra birbirini vurmaya başlar.. çünki daha önce işlenen cinayetler ve vurgunların hesabının kendilerinden sorulmasından korkan unsurlar, aynı olayda beraber çalıştıkları arkadaşlarını vururlar. çünki, onun tanıklığının ve karşı kesimle işbirliği yapmasının kendi sonunu getireceğini düşürürler. Bu tür yapılar birbirini yer.. Yeminler, sadakat sözleri, kritik ve zor zamanda bir işe yaramaz.. Hızla belgeleri ve ellerindeki fazla silahları imha etmeye başlarlar.. Onun için seri operasyonlar ve öncelikle istihbarat faaliyetlerine hız verilmesi ve tetikçiler ile yetinmeyip iz sürerek tepedeki isimlere ulaşılmasının hedeflenmesi gerek.
Bu anlamda Malatya’daki olay bir skandal. ölü ele geçirme, şova dönüşen operasyonlar kabul edilemez. Hukuk devletine sığmaz..
Sağ, sol, Alevi, Sünni, milliyetçi “iyi niyetli” bir takım insanlar, bu çevreler tarafından belli gruplara karşı kullanılmak üzere destekleniyor olabilir. Kullanıldıktan sonra da resmi kuvvetlerce ortadan kaldırılması için infazlar gerçekleştirilebilir.. İnfazlar mutlaka soruşturulmalı. özellikle de Antep’teki olaydan sonra sorgulama sırasında orada bulunan, ama isim ve unvanları kayda geçmeyen, hiç konuşmayan pardesülü kişilerle ilgili kaygılar da açığa kavuşturulmalı.. Yoksa Türk kolluk kuvvetlerinin İsrail ve CIA’in infaz timi damgasını yemesine sebeb olacak işler yanında, kullanılan timlerin ortadan kaldırılması konusunda örgütlü derin yapı, resmi kuvvetleri, kendi rakipleri ve kendisi için riskli olan unsurların tasfiyesinde taşeron gibi kullanabilir..
Emniyette, hâlâ kızakta bekletilen, özal zamanında göreve getirilen son derece dürüst ve yetenekli istihbaratçılar var.. Bunları kim, niye, ne için bekletiyor?.. Bana kalırsa terör ve örgütlü suçlarla mücadele için ayrı bir binada koordinasyon ve değerlendirme merkezi kurulması gerekir..
Derdest davaların bu konu ile ilgili olanları ile ilgili olarak ya davaların birleştirilmesi, ya da yeni ek iddianameler oluşturulmak üzere Adalet Bakanlığı ve Cumhuiriyet savcılığı ile paralel çalışma grupları oluşturulması gerekir.
Dışişleri Bakanlığı kanalı ile, dış uzantısı olan ülkelerin, ya da yabancı istihbarat örgütlerinin elindeki bu derin yapı ile ilgili istihbarat bilgilerinin toplanması gerekir.. Aynı şekilde basının düzenli olarak bilgilendirilmesi de şart..
Meclis İnsan Hakları Komisyonu ile birlikte bu olayları soruşturmakla görevli derhal yeni komisyonlar kurulmalı. Emniyet ve savcılıkta ifade verme aşamasına gelmeyen durumlarla ilgili, mesela Kanadoğlu gibi kişilerin ellerindeki bilgi, belge, iddialarının asıl sebebi ve ilişkileri üzerine ya da bazı yüksek yargı kademesindeki ve askeri kişilerin açıklamalarını not etmek için bu komisyonlar önemli bir görev ifa edebilir ve parlemento, iktidarı ve muhalefeti ile bu sürece müdahil olmuş olabilir..
Dilerim Yargıtay üyeleri, başkanlarını seçerken, bu gün yaşanan olayları göz önünde bulundurarak oylarını kullanırlar..
Bu gemi batarsa bundan herkes zarar görür..
Ve bir felaket anında ilk kurtarılması gereken adalettir.. Adalet, ideolojik, politik, etnik ve mezhebi bir taassub ve tarafgirlik içinde olmamalı, yüzünü rejime ve derin güçlere değil, Hakka ve halka dönmeli..
Fırtına öncesi sessizliği yaşıyoruz sanki.. Dilerim ipin ucu kaçmaz.. Bir kaçarsa seyreyle sen gümbürtüyü.. Sonuca gelince, sonuç açık ve net; pahalı ve geç bile olsa DARBECİLER KAYBEDECEK. Bu iş ne kadar gecikir ve ne kadar kan dökülürse, bomba patlarsa; ödemeleri gereken bedel de o kadar ağır olacak.. Kazanma şansları yok!
Selam ve dua ile...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi