Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Eeee, ne de olsa dedesi Kılıçdaroğlu!

Eeee, ne de olsa dedesi Kılıçdaroğlu!

Her zaman söylerim ya; “önder” olacak, “lider” olacak, insanlara “öncülük” edecek, “sahne”ye çıkacak, “göz önünde” bulunacak, insanlara “idol” olacak, topluma “yön” verecek insanların geçmişlerinde en ufak bir “leke” bulunmamalıdır... Bir adam ki; hem “lider”liğe veya “önder”liğe soyunuyor ama, affedersiniz; “koyun”larda olduğu gibi kıçlarında “çakıldak”lar sallanıyorsa, adama sorarlar;
“Bu ne perhiz, bu ne turşu?”
Ziya Paşa, bu gibiler için şöyle der:
“Onlar ki, lâf ile dünyaya verirler nizamat,
Bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde!”
Demek oluyor ki;
“Dünya”ya, “Türkiye”ye veya “İstanbul”a nizamat vermek istiyorsan, ilk önce kendi evindeki “derbederlik, perişanlık ve dağınıklığa” son vereceksin!..
Yani, ilk önce kendi “ayıp”larından kurtulacaksın ki; başkalarının “ayıp”larını yüzlerine vurasın!..
Zira; kendi gözünde “mertek” bulunan bir adam, başkalarının gözünde “çöp” aramaya kalkarsa, adama derler ki; “Aynanın karşısına geç de, önce kendine bir bak!”

ECEVİT’İ DE BÖYLE ŞİŞİRMİŞLERDİ!
Bu “girizgâh”tan sonra, sözü, CHP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na getirmek istiyorum!..
Malûm, Bay Kılıçdaroğlu, “kartel gazeteleri”nin de üflemesi ve şişirmesiyle, kendisini “dürüst insan” gibi görmeye, topluma da böyle göstermeye başladı!..
Tıpkı, “Ecevit” gibi... Malûm, Bay Ecevit de, yıllar boyu “dürüstlük timsali” olarak kakalandı bu topluma... Gelin, görün ki; o Ecevit’in arkasında, “Güneş Motel” gibi bir “sabıka” ve “entrika” vardı!..
Yani, Ecevit, “dürüst” filan değil; Türkiye’nin, siyasete “hile, desise ve entrikayı ilk sokan” adamıydı!..
Şimdi de, Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nu pompalıyorlar!.. Onun “dürüst” olduğunu, “yolsuzluk” yapanların ensesinde olduğunu yazıp çiziyorlar!..
Oysa, dürüstlük bir “erdem” değil, “insan olmanın gereği”dir!.. İnsan olan, zaten “dürüst” olmak zorundadır!.. Hele de “sahne”ye, yani “insanların gözü önüne” çıkmaya soyunuyorsa!..

KILIÇDAROĞLU NE KADAR DÜRÜST?
Ama, bana göre;
Bay Kılıçdaroğlu, pompalandığı ve şişirildiği kadar “dürüst” değil!..
Hayır, Bay Kılıçdaroğlu’nun “SSK Genel Müdürlüğü” dönemlerine kadar gidip, “hükümlü çalıştırma” kontenjanına, genellikle “PKK’lıları veya solcu militanları” doldurduğunu hatırlatacak değilim!..
Çok yazdığım için, Kemal Kılıçdaroğlu’nun oğlu Kerem’in, henüz 14 yaşında, yani “ortaokul 3. sınıfta öğrenci” iken, yani “her gün okula gidiyor”ken, aynı zamanda Ekinciler Holding adlı bir firmada “işçi” olarak çalıştığını; yani hem “öğrenci” ve hem de “işçi” olup, “sigortalı” gösterildiğini, böylece “erken emeklilik” imkanından yararlanacağını da yazacak değilim!..
Belki yazmak gerekir ama;
“Kılıçdaroğlu’nun ikiz kardeşi Adil Kılıçdaroğlu”nun; İzmit’te yöneticisi olduğu “kooperatif”te “zimmetine para geçirmek”ten ve aynı kooperatifte “kaçak su kullanmak”tan sanık olduğunu da yazacak değilim!..
Ama, şunu yazmak durumundayım:
Bu Kılıçdaroğlu mu dürüst?..
Bütün bu “şaibeli” durumlar karşısında susan, kılını kıpırdatmayan bir adam “dürüst” olacaksa, başkalarında “leke” aramasına, onlara “çamur” atmasına ne lüzum var ki?!?..
Madem önemli olan “dürüstlük”tür, Meclis’teki 550 milletvekilinin tamamı, “en az Kılıçdaroğlu kadar” dürüsttür!..
Hatta, birçokları Kılıçdaroğlu’ndan da dürüsttür!..
Çünkü onların, en azından “erken emeklilikten yararlanacak oğul”ları, “zimmetine para geçirmek” ve “kooperatif için kaçak su kullanmak”la suçlanan bir “ikiz kardeş”leri yoktur!..

HENÜZ 10 AYLIK AMA İŞÇİ!
Ve tabiî, yine “erken emekli olsun” diye “10 aylıkken sigortalı” gösterilen bir “torun”ları da yoktur!..
Efendim, bugünkü “sürmanşet”imizde de okuyacağınız gibi; “Kemal Kılıçdaroğlu uzmanı” olan muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlu’nun kaleminden “torun” olayı şöyle:
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’de yaşayan büyük kızı Azime Aslı Kılıçdaroğlu Nadir’in çocuğu Duru Nadir’in SGK kayıtlarında henüz 10 aylıkken bir firmada 2 gün çalıştığı ve 40 TL para kazandığı görülüyor.
İzmir Konak’ta 4 Haziran 2007 Pazartesi günü doğan Kemal Kılıçdaroğlu’nun torunu Duru Nadir’in, henüz 10 aylık bir bebekken SGK kayıtlarında 29 Nisan 2008 Salı günü bir şirkette işe girerek çalıştığı görülüyor. 30 Nisan Çarşamba günü de olmak üzere 2 gün çalışan torun Nadir, bu çalışmanın bedeli olarak 40 TL para kazanıyor.
10 aylık Duru Nadir’in bu yaşında 40 TL kazanması şaşırtıcı bulundu. Duru bebeğin sigorta girişinin 30 Nisan 2008’de yürürlüğe giren yeni SGK yasasından sadece 1 gün önce yapılması dikkat çekti.”
Bir not daha:
“10 aylık torun” SGK’lı olarak “sadece bir gün” çalışıp “erken emeklilik hakkı” kazandığının ertesi günü “işten çıkarılmış”(!) iyi mi?!?..
Demek oluyor ki; “Kılıçdaroğlu ailesi”nin bütün fertleri “uyanık” insanlardır!.. O kadar “uyanık”lar ki; “kar”da yürüyüp, “iz” belli etmiyorlar!.. “Saman altından su yürütüyorlar” ama kimse görmüyor!..
Baksanıza;
Bay Kılıçdaroğlu’na, “mahkûm kadrosunda çalıştırılan PKK’lıları” soran yok!..
“İkiz Kılıçdaroğlu” deseniz, “zimmet” ve “su hırsızlığı” işinden paçayı kurtarmış!..
Oğul Kerem bey evlâdımız ise; her ne hikmettir ki; “çocukken çalışmaya”(!) pek bi meraklı imiş ama, “kocaman adam” olduğu halde, bir işte çalışmıyor, dolayısıyla hâlâ “baba parası” yemekle meşgul!..
Hem, niye çalışsın ki; nasıl olsa, henüz 14 yaşında iken “erken emekliliği” hak etti!..
Torun Duru Nadir’e gelince... Kerata hepsinden de “uyanık” çıktı!.. Şu hale bakın; “dayı”sı Kerem 14 yaşında “çalışmaya”(!) başlarken, o “henüz 10 aylık”ken “iş hayatı”na (!) atılmış!..
Sizin anlayacağınız;
Henüz “Dede” veya “Baba” demeye başlamadan, Napolyon gibi “Parra!.. Parra!.. Parra!” demeye başlamış ki; “10 aylık”ken bunu yapan bir bebek, “10 yaşına” geldiğinde Allah bilir neler yapar!?!..

TÜRKİYE’NİN EN UYANIK 76 BEBEĞİ!
Daha şimdiden “Türkiye’nin uyanık 76 bebeği” arasına girdi ya, büyüdüğünde “CHP’nin başına” lider bile olur!..
Madem söyledim; şu “76 uyanık bebek” konusunu biraz açayım: Efendim; “erken emekli olsun, yüksek maaş alsın, emeklilik sonrası da çalışabilsin” diyerek, Sosyal Güvenlik Reformu’ndan önce, yani 1 Ağustos 2008’den önce, Türkiye genelinde “çalışmaya” (!) başlatılan bebeklerin sayısı 76 imiş!..
Evet evet, “Sıfır-Beş yaş arası” olup da “sigortalı” yaptırılan çocukların sayısı 76 imiş!.. O dönemde; “reformdan etkilenmesin” denilerek sigortalı yaptırılan, “76 bebek, 40 bin çocuk” varmış, iyi mi?..
Herhalde söylemeye gerek yok; “Dürüst”(!) Kemal Kılıçdaroğlu’nun torunu Duru da, işte bu “76 bebek” arasındadır!..
Dedim ya; bu “Kılıçdaroğlu ailesi”nin bütün fertleri “uyanık” olmalı!.. O kadar “uyanık”lar ki; torun, henüz “10 aylık” iken “1 gün” çalışıyor ve böylece “bütün hayatını” kurtarıyor!..
“Dürüst”(!)lüğün bu kadarına da pes!..

GAZETEYE GÖRE Mİ KONUŞUYOR!
Diyeceksiniz ki; bu durumu “anne” veya “dede” ile niye konuşmadınız?..
Konuşmaya çalıştık efendim, ama maalesef konuşamadık... Muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlu, anne Azime Aslı Hanım’a ulaştı ama “10 aylıkken çalışmaya (!) başlayan oğlu” konusunda bir cevap alamadı!.
Muhabirimiz Kenan Kıran ve Murat Alan ise; hem “evrakta sahtecilik”ten yargılanan Gürsel Tekin, hem de “10 aylık torunun nerede ve nasıl işbaşı yaptığı”nı sormak üzere yanına yaklaştığı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan cevap alamadılar!..
Bay Kılıçdaroğlu, muhabirlerimizin; “İstanbul İl Belediye Meclis Başkanı Adayınız Gürsel Tekin, Kadıköy Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığı dönemde sahte evrak düzenlemekten yargılanıyor.
Sanık olan bir kişinin yanınızda seçim çalışmalarına katılması doğru mu?” sorusuna “Vakit’in sorularını cevaplamıyorum” diye cevap vermiş!..
Sormak lazım Bay Kılıçdaroğlu’na;
Bir “başkan adayı”nın, “soruları cevaplamama” gibi bir lüksü var mı?..
Madem soyundun bu işe;
Sorulan her soruya cevap vereceksin arkadaş!..
Ya da, “bilmiyorum” diyeceksin!..
Yok öyle “gazete” veya “gazeteci” ayrımı yapmak!
Ne yani; sen “Vakit”e ayrı, başka gazeteye ayrı mı konuşuyorsun?.. Vereceğin cevap “gazeteye göre” mi değişiyor?.. Önemli olan “soru” mu, yoksa “gazete”nin adı mı?.. Muhabirin “hangi gazeteden” olduğunun ne önemi var?..
Neymiş;
“Vakit’in sorularını cevaplamıyorum”muş!..
Naapalım yani;
“CHP yandaşı” kartel gazetelerinin yaptığı gibi, biz de mi “çanak soru”lar soralım?
Biz de mi sırt sıvazlayalım?..
Biz de mi şişirelim “balon”u?..
Ama hayır; biz “CHP yandaşı” bir gazete değil, “halkın yandaşı” bir gazeteyiz!.. Dahası, bizim “gerçekleri aramak” gibi bir huyumuz var!..
Kartel gazeteleri, Bay Kılıçdaroğlu’nun üzerine, istedikleri kadar “dürüstlük(!) şalı” örtsünler, şu saydığımız “şaibe”leri örtemezler!..
Bay Kılıçdaroğlu da örtemez!.. Çünkü “soru”lar, bir gün “sorun” olarak çıkar karşısına!..
Bugün olduğu gibi!..

*****

Çetin Emeç’e dijital dua!
Dünkü bazı internet sitelerinde şöyle bir haber vardı:
“Uğradığı silahlı saldırı sonucu 19 yıl önce hayatını kaybeden Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç, Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında törenle anıldı.
Törende konuşan Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Emeç’i anma törenlerinin kurumsal hale geldiğini belirtti.
Konuşmanın ardından da dua faslına geçildi, ancak törene katılacak hoca geç kalınca devreye Ertuğrul Özkök girdi.
Özkök, cebinden çıkardığı İPhone’unda kayıtlı olan Fatiha suresini açıp, Emeç’in ruhuna okuttu.”
Haberle ilgili yorumlarda; “Törene katılan Hürriyet’çilerden hiçbiri mi Fatiha bilmiyormuş?.. Her bi şeyi biliyorlar da, Fatiha’yı mı bilmiyorlar?.. Fatiha’yı ezberleyemeyenler, işte böyle dijital duaya mecbur kalırlar” gibi ifadeler kullanılmış!..
Ama ben, olaya “iyi” tarafından baktım!..
Ertuğrul Özkök, yine de “duyarlı” biriymiş ki, “Emeç’in ruhuna dijital Fatiha” göndermiş!..
Ya, hiç Fatiha okunmasaydı?!?..
Bana öyle geliyor ki; bu işin, “Fehmi Koru’nun Hürriyet’in başına geçme” endişesiyle de bir ilgisi yok!.. “Namaz”la pek ilgisi olmasa da “dua” eder Ertuğrul!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi