M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Özdemir'e ince ayar!

Özdemir'e ince ayar!

Cevap vermeye değmez seviyesiz ve cehalet yüklü bir yazıyı tashih ve tasrih etmek, üzerimize vacip oldu. Zira, aynı düşünceyi paylaşan önyargılı ciddi bir kitle mevcut. Bunların bir kısmı bilerek ama büyük çoğunluğu bilmeyerek bu yanlışı savunuyorlar.

Hürriyet yazarı Özdemir İnce’nin 14.04.2009 tarihli “İmam Vali üzerine ciddi uyarılar” başlıklı köşe yazısı, ne yazık ki baştan sona cehalet ürünü. Bunları birkaç maddeyle ele alalım:

1-Yazar, imamlığı “dini bir meslek“ olarak niteliyor. Oysa imamlık bir meslek değil, her müslümanın yapması olağan dini bir görevdir. Sahih olacak kadar namaz kılan her mümin, cemaate imamlık yapabilir. Muhtemeldir ki yazar; batı kültüründen aldığı bilgileri, İslam’da da varsayarak böyle bir yargıya ulaşmış.

2- Valilik ile imamlığı bir arada düşünemeyen yazarın tarih bilgisinden yoksun olduğunu düşünmüyorum. Muhtemelen bozuk plak gibi yine laikliğe takılıyor. Yakın geçmişte vali, kadı, kaymakam, vezir, paşa, sadrazam hatta hükümdar gibi devlet erkanının imamlık yaptığını hep biliyoruz. Buna laiklik niye engel olsun ki?! Devlet laik olsa da, fertler laik olmaz.

3-Yazar laikliği, ruhban (din adamı) sınıfından olmayan kimse olarak tarif ettiğine göre, din görevlerini yürütenleri laik olmayanlar safında gösteriyor. İslam’da din adamı yok, din bilgini vardır. Esasen yazar, İslamda ruhban sınıfının olmadığını kendisi de belirtmiş olmasına rağmen diyanet teşkilatını örnek göstererek batıdaki sınıf ayırımını burada da göstermeye çalışıyor. Halbuki, batıdaki kilise yapısıyla diyanetin yapısı tamamen farklıdır.

4-Batıda dini yapı özerk ve özgürdür, diyanet ise devlete bağlı bir memuriyettir. Hatta denilebilir ki, diyanet mevcut laik düzeni korumak ve kollamak adına dini hayatı kontrol etmek için devlet tarafından kurulmuş adeta rejimin sigortasıdır. Yazar acaba diyanetin özgür ve özerk bir yapıya kavuşturulmasını desteklemekte midir?

5-Ne Kur’an ayetlerinde ne de sahih hadislerde din adamlığı gibi bir sınıftan asla söz edilmez. Aksine bu konuda hıristiyan ve yahudilere benzememek için ciddi uyarılar vardır. Din, batıdaki gibi din adamlarının tekelinde değil, yüce Allah’ın tekelindedir ve insanların hepsi Allah’ın koyduğu dine uymak zorundadırlar.

6-Yazarın da kabullendiği gibi imam hatip lisesi, klasik lise müfredatının aynısıdır ve hatta ders sayısı ve çeşitliliği yönüyle liselerden eksiği yoktur, fazlası vardır. Bir insanın fazla bilgiye sahip olması, yapacağı görevde neden sakınca teşkil etsin ki!? Şayet o fazla bilgi, din alanında olmasaydı da, mesela müzikte, ressamlıkta, sporculukta, iyi iskambil veya tavla oynamada, maharetli içki içmede veya becerikli dans etmede temayüz etmiş olsaydı, aynı yazar bunda da bir sakınca görecek miydi!?

7-Bir insanı, tüm kazanım, bilgi ve kariyerinden tecrit ederek sırf dini bilgiye sahip olduğu icin kınamak, hak ettiği görevlerinden kısıtlamak veya mahrum bırakmak, açıkça bir insan hakkı ihlalidir ve böyle bir talepte bulunmak mevcut anayasaya aykırılık teşkil eder. Yazar bu talebiyle suç işlediğinin farkında mıdır?

8- Tevhid-i Tedrisat Kanunu, imam hatip okulları açmayı devlete görev olarak vermektedir. MEB Temel Kanununda da bu okullar hem mesleğe hem de yüksek öğretime öğrenci hazırlayan okullar olarak tarif edilir. Bu da gösteriyor ki, bu okul mezunları devletin içinde ve tüm kurumlarında istenen niteliklere sahip oldukları sürece görev alabilirler.

7-İmam hatip mezunlarına sivil üniversitelerin kapısını açmanın, devlet kadrolarını İslamileştirmek, Cumhuriyet'e ve onun laik devlet yapısına "terörist saldırı" anlamına geleceği iddiasına gelince; bu saldırıları bugüne kadar kimlerin yaptığına bir daha bakmasını yazara hatırlatmakla yetinelim.

Dünya üzerinde geçmişte olduğu gibi bugün de, dini bilgiye sahip olanlarla bunun karşısında bulunanlar hep olmuştur ve bundan sonra da hep olacaktır.

Söz konusu yazar ve benzerlerinin, dinden ve dini bilgiye sahip insanlardan korkmalarının yegane sebebi sanırım ki, gerçek dini öğrenmemeleri, Allah’ı hakkıyla tanımamaları ve Hz.Peygamberi layıkıyla bilmemeleri olsa gerektir. Onlara bu yazımız, davet olsun.

Böyle değil de, bunlar gerçekten kasıtlı yapılıyorsa bunun adı açıkça Allah’ın dinine savaş açmaktır. Bu durumda bize düşen şey, onu Allah’a havale etmek olacaktır. O ne güzel vekildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi