Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Bandustan’dan araberrein politikasına

Bandustan’dan araberrein politikasına

1995 yılında Kach mensubu bir fanatik tarafından öldürülen İzak Rabin döneminde ve sonrasında İsrail'in Filistin'le alakalı olarak öngördüğü seçenek Bandustan formülü idi. Edward Said bununla ilgili ve buna dair birçok yazı kaleme almıştı. Lakin İsrail aşırı güvensizlik nedeniyle bu politikasında da başarılı olamadı. İsrail'in kendisine aşırı güveni ile taşeronları dahi olsa ötekilere aşırı güvensizliği onu ulaşılmaz ve uzlaşmaz kılıyor. Bu da ömrünü azaltıyor. Bandustan formülüyle birlikte akla gelen ikinci deyim Butelezi idi. Esasında Rabin ve ortakları rahmetli Arafat'ı İsrail'in taşeronu olarak görmek istiyorlardı. Bunun için de Bandustan formülü ile Butelezi faktörüne ihtiyaç vardı. 1995 yılından itibaren bu politikalar sarpa sardı ve sonunda 2000'li yıllarda Arafat'ı öldürerek Butelezi formülüne son verdiler. Daha doğrusu Arafat'ın şahsında son verdiler. Akabinde aynı politikayı bir şekilde Mahmut Abbas üzerinde deniyorlar. Bandustan formülünün fiili dayanaklarından birisi Gazze ile Batı Şeria'nın ayrıştırılması oldu. İsrail bu hususta çok çaba harcadı. Şimdi Arafat'ın bıraktığı süreci Mahmut Abbas sürdürüyor. En son olarak Irak'ı ziyaret etti ve Irak'ın kuzeyindeki Kürt bölgesine de uğradı. Esasında bu ziyaretin gerisinde Kürtleri memnun etmekten ziyade Amerikalıları memnun etme kaygısı yatmaktadır. Zaten Kürt bölgesinden önce de Rusya ve Çeçenistan'ı ziyaret etmiş ve kendisi gibi taşeron olan Ramazan Kadirov ile kare kare fotoğraflar çektirmişti. Bununla birlikte, Netanyahu'nun iktidara gelmesiyle de Bandustan modelinin de sonuna gelindiği anlaşılmaktadır. Bundan sonraki dönemin kavramı ve politikası Almanların ifadesiyle 'araberrein' yani Araplardan arındırma politikası. Buna kökleme (eradication/isti'sal) politikası da veya kökten çözüm de diyorlar. Zaten Netanyahu'nun seçilmesinden sonra Mahmut Abbas'ın 'durdurun dünyayı inecek var' tarzında tepki gösterdiği rivayet ediliyor.

Fransız gazetelerin de yazdığı gibi, Netanyahu hükümeti 21'inci yüzyılın hatta 20'inci yüzyılın en çılgın hükümetlerinden birisini temsil etmektedir. Dışişleri Bakanı Lieberman hem çılgın hem de bedbahttır. Kendisine İsrail'in Führer'i denilse de bu biraz şaka türünde anlaşılabilir. Zira Führer ile Lieberman'ı mukayese etmek biraz ciddiyet ister. Belki hayalleri Führer ve Hitler'inkinden daha büyüktür. Lakin daha önce gece kulübü bodyguard/muhafızı olması ve kara para aklaması ve polisin rutin sorgulamasına takılması Hitler ile farkını ortaya koyar. Bununla birlikte, Arapları Ölü Deniz'e dökme projesi ve Mısırlıların üzerine Asvan Barajını yıkma sevdası yeni 'araberrein politikasının' ipuçlarını teşkil ediyor. Kahane'nin müridi ve Kach partisinin eski mensuplarından olan Lieberman adeta Netanyahu'nun baykuşu ve korkuluğu gibi vazife ifa ediyor. 2001 yılında 12 yaşındaki bir çocuğu dövmekten dolayı yargılanmış ve suçlu bulunmuştu. Görüldüğü gibi sadece masum Filistinlileri hedef almıyor sabilere de el kaldırıyor. Şimdi bu gece kulübü magandası İsrail'in dışişleri bakanlığını yürütüyor ve Arapların sopadan anlayacağını söylüyor ve bu anlamda barışın savaştan veya en azından savaş hazırlığından geçeceğini savunuyor. Üstadı Kahane gibi Arapların hem İsrail'den hem de bütün işgal edilmiş topraklardan atılmasını ve sürülmesi tezini seslendiriyor. Bu bağlamda, Gazze saldırıları sırasında İsrail askerlerinin Gazze'ye ABD'nin Japonya'ya yaptığını yapması gerektiğini savunmuştu. Bu zımni olarak saldırıda nükleer silahların kullanılması çağrısıydı. Zaten İsrail ordusu da ayrım gözetmeden beyaz fosfor bombası kullanarak esasında Lieberman'ın çağrısının da pek gerisine düşmedi. İsrail dışişleri bakanlığına atanır atanmaz Annapolis sürecinin öldüğünü ilan etti. 2004 yılında da Arapların yüzde 90'ından hayır gelmeyeceğini ve bunlarda kutsal topraklarda yer olmadığını söylemiş ve bunlara pılını pıtırtısını toplayıp çekip gitmelerini tavsiye etmişti.

Arap asıllı İsrailli Parlamenter Ahmet Tibi uluslararası camiadan Lieberman dolayısıyla İsrail hükümetini boykot etmelerini ve bu bağlamda ona ve hükümetine Jorg Haider gibi davranmalarını istemiştir. Velhasıl bugün İsrail'in en köktenci hükümeti işbaşında bulunuyor. Ya bunlar İsrail yargısı tarafından kısa vadede tasfiye edilecekler ya da çılgınlıklarını kuvveden fiile çıkararak sonunda İsrail'in tasfiyesine neden olacaklar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi