LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Abdullah Gül, benim cumhurbaşkanım değildir!

Abdullah Gül, benim cumhurbaşkanım değildir!

- Lütfü Bey; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçtiğimiz günlerde 12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren’i Çankaya Köşkü’nde ağırladı. Bu arada Abdullah Gül’ün, Kenan Evren’in sorunlarının çözümü için Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne talimat verdiği ortaya çıktı. Üstadım, ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Kenan Evren Türkiye’nin gelmiş geçmiş en kanlı askeri darbesinin lideridir. Meclis’in kapatıldığı, parti liderlerinin hapse atıldığı, binlerce insanın işkencelerle kırıldığı, 17 yaşındaki çocukların yaşlarının büyütülüp asıldığı, insan haklarının, hukukun, demokrasinin ayaklar altına alındığı kanlı bir dönemin lideridir. Böyle birinin ağırlanacağı yer de Çankaya Köşkü değil, cezaevidir. Biz yıllardır “darbeciler yargılansın, cezaevine konulsun” derken Abdullah Gül ne yapmış? Ne yazık ki darbecilerin başı Kenan Evren’i Çankaya Köşkü’nde ağırlamış; onu kucaklamış. Darbecilerin başına böylesine saygılı davranmak demek, darbe heveslilerini yüreklendirmek, cesaretlendirmek demektir. Darbe heveslilerini “Kenan Evren bile Çankaya Köşkü’nde böylesine saygı gördüğüne göre, gün gelir biz de aynı saygıyı görürüz” diye düşündürtmek demektir. Maalesef Abdullah Gül, demokrasi suçu işlemiştir! Abdullah Gül, demokrasi açısından gül gibi bir cumhurbaşkanı olmadığını göstermiştir! Ve maalesef “Ergenekoncu darbeciler” denilenleri en ağır şekilde eleştirenler, Abdullah Gül’ün darbecilerin başını Çankaya Köşkü’nde ağırlamasını en hafif şekilde bile eleştirmemişlerdir. Adeta bu durumu görmemezliğe gelmişlerdir. “Ergenekoncu darbeciler” denilenlere vur, ama Abdullah Gül’ün darbecilerin başı Kenan Evren’i Çankaya Köşkü’nde kucaklaması karşısında sus otur. Yapılan budur. Hani darbecileri hapse gönderecek, darbeleri mezara gömecektik? Hani Kenan Evren gibileri yargılayıp, Türkiye’nin darbe yapanları yargılamayan dünyadaki tek ülke olması ayıbına son verecektik? İşte bu duygularla diyorum ki, Abdullah Gül, darbecilerin başını Çankaya Köşkü’nde ağırladığı, kucakladığı için derhal özür dilemelidir. O özür dilenene kadar da Abdullah Gül benim cumhurbaşkanım değildir!
MEDYA DEĞİL, KOMEDYA!
- Ergenekon Davası’nda suçlanan tanınmış kişiler için holding medyası “Toplumun tanıdığı saygın kişiler hiç bu suçları işler mi” şeklinde yayınlar yaparken, Ergenekon Davası’nın sanıklarından Yeditepe Üniversitesi’nin sahibi Bedrettin Dalan’ın arazisinde yapılan kazılarda lav silahları, roketatarlar, el bombaları çıktı. Neler söylemek istersiniz bu hususta?
- Bedrettin Dalan sonuçta üniversite sahibi bir eğitimci; öğrencilerine askeri eğitim vermek istemiş olamaz mı yani! Kendisine ait arazide bulunan bunca silahı da öğrencilerine askeri eğitim vermek için bulundurmuş olamaz mı yani! Hem kardeşim siz niye eğitime hizmet eden kişileri hedef alan böylesine soruları bana soruyorsunuz ki? Bırakın kardeşim bu işleri! Tanınmış, saygın kişilerin darbe de yapmayacağını, suç da işlemeyeceğini hâlâ öğrenemediniz mi! Nitekim bakın geçmişte ülkemizde darbe yapan Kenan Evren gibi Genelkurmay Başkanları da tanınmış, saygın kişiler değillerdi! Darbe liderlerinin huzurunda esas duruşa geçen üniversite hocaları, yüksek yargı organlarının mensupları da tanınmış, saygın kişiler değillerdi! Darbeci generallere “Gazetelerimiz emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım” diye tekmil veren medya patronları da tanınmış, saygın kişiler değillerdi! Darbelere, darbecilere methiyeler düzen köşe yazarları da tanınmış, saygın kişiler değillerdi! Darbecilere her türlü desteği veren Koç, Sabancı gibi büyük işadamları da tanınmış, saygın kişiler değillerdi! Oğlu yaşındaki darbe liderinin elini öpen Burhan Felek gibi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı da tanınmış, saygın kişi değildi! Neyse bu kadar komedi yeter; kısa keselim bu komediyi. Ama asıl “Toplumun tanıdığı saygın kişiler hiç darbe yapmak ister mi, hiç suç işler mi” diye yayınlar yapan medya artık bu komediye son vermeli. Mübarekler medya değil, komedya!
HANGİ DAĞDA KÜRT ÖLDÜ DE KÜRTLÜK KABUL OLDU!
- Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un son konuşmasında “Kürtler” demesiyle birlikte ilk kez bir Genelkurmay Başkanı Kürt halkının varlığını kabul etti. Ayrıca Genelkurmay Başkanı “PKK’lılara af” anlamına gelecek sözler de sarfetti. Nasıl değerlendiriyorsunuz onun bu yaklaşımını?
- Acaba ne oldu da dün “Kürt” denilmesini bile suç kabul eden, Kürt diye bir halkın varlığını kabul etmeyen Genelkurmay Başkanlığı bugün Kürt halkının varlığını kabul eder hale geldi? Hatta PKK’lılar için af ilan edilmesini bile talep eder hale geldi? Hangi dağda Kürt öldü de, afedersiniz kurt öldü de Genelkurmay Başkanlığı bu hale geldi! Her zamanki gibi lafı hiç eğip bükmeden söylemeliyim ki, Genelkurmay Başkanlığı’nı bu noktaya PKK’nın yenilip yok edilememesi getirdi. Eğer PKK yenilip yok edilseydi Genelkurmay da, devlet de bu noktaya gelmezdi. Malumunuz 12 Eylül askeri darbesi döneminde PKK için “Bir avuç eşkiya” denmişti. Genelkurmay Başkanlığı açıklamalarında “PKK’lıları bir kaşık suda boğarız” denmişti. Ancak “Bir avuç eşkiya, onları bir kaşık suda boğarız” denilenler bir türlü yenilip yok edilemedi. Aksine dün “Bir avuç eşkiya, onları bir kaşık suda boğarız” denilenler bugün Genelkurmay Başkanı’nı Kürt halkının varlığını kabul eder hale getirdi. Dahası, Genelkurmay Başkanı’nı bu konuda askeri çözümün dışında bir çözüm aranması noktasına getirdi. Madem bu noktaya gelinecekti, öyleyse 45 bin insanımız boş yere niye kaybedildi, milletin 300 milyar doları boş yere niye sarfedildi? Yıllar ve yıllar öncesinden başlayarak “Eğer Kürt sorununu dağda çözemeyecekseniz, sonunda masada çözecekseniz, o zaman milletin daha fazla evladı ve parası kaybedilmeden çözün” dedim. Bunu dediğim için de epey bedel ödedim. O nedenle Genelkurmay Başkanlığı’nı şu konuda sorgulamak hakkım benim. Bizim Genelkurmay Başkanları siyaset, diyanet gibi kendi üzerlerine vazife olmayan her konuda konuşuyorlar. Ama asıl kendi üzerlerine vazife olan askeri konularda konuşmuyorlar. Mesela 45 bin insanımız kaybedilmesine ve 300 milyar dolarımız sarfedilmesine rağmen “Bir avuç eşkiya” denilen PKK niye yenilip yok edilemedi? Bu başarısızlığın nedenleri neydi? Ve mesela Ergenekon kazılarında ele geçirilen Ordu’ya ait silahlar “Ergenekoncu darbeciler” denilenlerin eline nasıl geçti? Genelkurmay Başkanımızın önümüzdeki günlerde yapacağı konuşmada asıl bu konularda açıklamalar yapması gerekmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi