LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Sudur kimin kimi yiyeceğine karar veren

Sudur kimin kimi yiyeceğine karar veren

basliksiz-30.gif

ESKİ TÜRKİYE FOTOĞRAFI

Ertuğrul Özkök eski Türkiye’nin gazetecilerini bir fotoğraf karesinde topladı. 2 Şubat tarihli Vahdet’te bununla ilgili bir yazı yazdım. Tesadüf bu ya Abdurrahim Karakoç’u anlattığım ve birlikte bir resmimizi yayınladığım köşeye komşu bir yazıydı o. 

Eski Türkiye’nin Gazetecileri başlıklı yazı, ‘Eski Türkiye devri kapandı, yeni Türkiye devri başladı’ diye başlayıp Hasan abinin Yeni Türkiye dergisine atıf yaptıktan sonra şöyle bitiyordu:

“Fakat bugün artık başka bir yeni Türkiye var. O da Sayın Erdoğan’ın Yeni Türkiye’si… Yeni Türkiye’ye doğru kanat çırparken nedense eski gazeteciler ve ne kadar eski Türkiye’ye dair kişi ve kuruluş, muhit ve teşkilat varsa onlarla bunu yapmaya çalışıyor. 

Bence onlarla olmaz.

Madem Yeni Türkiye’yi kuracağız.

Eskilerle olmaz.   

Eski eskide kaldı cancağızım şimdi yeni şeyler söylemek lazım…

Bu da fotoğraftakilerle ve onlara benzerlerle olabilir mi?”

Yanda da Abdurrahim Karakoç Yaşasaydı başlıklı yazı… Altında da Karakoç ile benim resmim. Dolayısıyla eski Türkiye’nin resmi olarak anlaşıldık. Bunda bir beis yok da, kastetilen gazetecilerin resmini okuyucular merak etmişler, biz de geç de olsa Sayın Özkök’ün medarı iftiharıyla onların resimlerini yayınlıyoruz.

Yoksa eski ile yeninin bir farkı yok mu?  

Son zamanlar olanlar yahut çok eski zamanlardan beri olanlar aslında birbirinin aynıdır. Değişen hiçbir şey yoktur. Bazıları iradenin kendisinde olduğunu zannetse de aslında her bir şeye karar veren sudur. 

Su yükselince balıklar istila eder kıyıları ve karıncaları yerler. Fakat su çekilince bu sefer tersi olur. Balıklar kıyılarda susuz kalır. Bu sefer de karıncalar balıkları yer.

İrade ne balıkta ne de karıncadadır.

Anlaşıldı mı?

Bunu ifade eden şiirimi takdim ediyorum:

SUYUN KARARI

Sular yükseliyor…

Sular yükseliyor, karıncaları yiyor balıklar.

Ruhum med ve cezir gibi iniyor çıkıyor…

Denizde dalgalar ve köpükler bir iniyor, bir çıkıyor.

Sular yükseliyor…

Şimdi kim karınca, kim balık?

Sular yükseliyor ve ben karıncaların yoldaşıyım.

Vay halimize!...

Sular yükseliyor, tufan mitosunu hatırlayın.

Seller ne varsa katacak önüne şimdi…

Çıkın yükseğe, daha yükseğe...

Nuh tufanından beri yükseliyor insanlık

Hayvanatla birlikte.

Sular çekiliyor…

Sular çekiliyor, balıkları yiyor karıncalar.

Terkedilmiş bir kent gibi kıyılar…

Leşler, üzerinde karıncalar.

İntikam duygusuyla daha saldırganlar…

Şimdi daha keskin dişleri var.

Balıklar… ki, deryânın özgür şövalyeleri

Suda yitirdikleri Leylâları arar.

Ben silahı elinden alınmış askerin yanındayım…

Karıncalar kemiriyor kemiklerimi, iliklerimi.

Karıncalar! Yoldaşımdınız, ne oldu?

Sular çekiliyor; kanım çekiliyor neden…

Parmaklarım böyle mor, uzanıyor geceye

Karanlık ve ölüm gibi…

Sudur kimin kimi yiyeceğine karar veren.

Rubai

Merhamet ve Sadakat

Merhamet ve sadakat iki kardeşti evveli

Yansa kardeşinin bağrı yanar tüm tevekkeli

Şimdi kin ve haset sardı cemiyetin bağrını

Şimdi riya galiptir ve ihanetse kuvveli 

KİTAPÇI

‘Angaranın bağları da büklüm büklüm yolları’ türküsü hemen herkesin ağzında… Türkü denince o akla geliyor. Oysa ne güzel türküleri vardır Ankara’nın da… Ben türkü diyarı Sivas ve Erzincan havzasındanım. Fakat Ankara da türküde iklimi gibi boza yatmaz aslında. Ancak Ankaralı diye ortaya çıkanlar ve şehrin kimliğini, hatta şehrin siluetini bozanlar türkülerini de yozlaştırdı.

D. Mehmet Doğan Ankara şehrengizi sayılabilecek bir kitap neşretti.

Orada türküleri de ihmal etmemiş.

Fakat daha ziyadesiyle bir Ankaralı şuuru kazandırmaya çalışıyor anlayana…

Ömrüm Ankara adını verdiği kitaba göre İstanbul’u fethedenler de hemşehrileri büyük çoğunlukla. Öyle ya Hacı Bayram ülküsüdür o…

İlk cumhuriyetin beşiği Ankara… Ahi devletinin kuruluşu da ilk burada oldu. 

Kitapta Evliya Çelebi’nin anlatılarından modern zamanlara kadar tarihsel bir bakış açısına şahit olacaksınız. 

Şehrin binlerce yıllık ruhunu kavramak için hele hele Ankara’nın bağları ile ilgili olarak Yağcıoğlu Fehmi Efe’nin “Bura meydan değil sokak arası” türküsü ile sırdaş olmak için bu kitap okunmalı. ‘En yakınlar en uzaktadır’ şiarıma açıklık getiriyor zira bu türkü de…

Beni vuran üç değil beş idi

Beşi de yanımda arkadaş idi…

D. Mehmet Doğan Ömrüm Ankara, Yazar yayınları, Ankara 2015 

Günün Tweet'i

BİLSE Kİ KULLAR GÜCÜ 

YETMEZ ASLA

ÇEVİRMEK NARA, İREME CİHANI

KOŞAR SON GÜNÜNE ELİNDE 

TASLAŞUNDA PINAR SUYU, 

ŞU İNSAN KANI

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi