Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Vakit’in “araştırmacı gazetecilik” başarıları

Vakit’in “araştırmacı gazetecilik” başarıları

Kimsenin ağzı “torba” değil ki, büzelim... Her “ağzı olanın konuştuğu” bu ülkede, elbette herkes konuşacak, herkes görüş ve düşüncesini açıklayacak... “Vakit” hakkında da konuşacak, bir başka konuda da... “Lehte” konuşanlar da olacak, “aleyhte” konuşanlar da!.. Ama herkesin teslim ettiği bir gerçek var ki; “araştırmacı gazetecilik” denildiğinde, özellikle son günlerde “ilk akla gelen” gazete Vakit’tir... Çünkü Vakit, özellikle şu geçtiğimiz hafta, hem “araştırmacı gazetecilik”in ne olduğunu gözler önüne serdi, hem de “maske”leri düşürüp, “makyaj”ları akıttı... GAP Gazeteciler Birliği Başkanı sayın Abidin Kıymaz’ın ifadesiyle; Vakit, özellikle Uğur Dündar’la ilgili haberinde “çok böbürlenen, hava atan, yaptığı işle çok yükseklerden uçan” Uğur Dündar’a, “60 metreden gol atma” başarısını gösterdi!..
“İSPAT EDİN” ÇAĞRISI YAPMASAYDI!
“Çok tartışılan” ve geçen hafta “herkesin konuştuğu” olayı biliyorsunuz... Uğur Dündar, Ergenekon Terör Örgütü hakkında hazırlanan “ikinci iddianame”de, kendisinin ve eşinin de adının geçmesi üzerine, bunu “namus” meselesi yapmış ve 25 Mart 2009 akşamı çıktığı Star TV’nin “ana haber bülteni”nde demişti ki;
“Bize birisi iftira atarsa, biz bunun hesabını yargıda sorarız. Benim eşim, evlendikten sonra hiçbir zaman tek başına yurtdışına çıkmadığı gibi, hayatında Brezilya’ya gitmedi. Birisi çıksın, evliliğimiz döneminde eşimin Brezilya’ya gittiğini ispat etsin ben şu dakikada görevimi bırakacağım.
Hatta intihar bile ederim.”
İşte bu “efelenme” anlamına gelen “hodri meydan” üzerine, muhabirlerimiz harekete geçmiş ve gerçekten de tam bir “araştırmacı gazetecilik” örneği sergileyerek; Uğur Dündar’ın eşi Yasemin Baradan’ın, hem de “defalarca” ve de “tek başına” yurtdışına çıktığını “tarih tarih” ortaya koymuşlardı...
Açık ve net söyleyelim:
Bu gazete, hiç kimsenin “özel hayat”ına karışmaz... Hemen her zaman söylediğimiz gibi; bu gazete, bir “Televole bülteni” değildir... Muhabirlerimiz de; birer “paparazzi” değil, “araştırmacı gazeteci”dir!..
İşin aslı; biz o “araştırmayı” yaptık, çünkü Uğur Dündar “çok iddialı” konuşuyor ve “ispat edin” diye “çağrı”da bulunuyordu!.. “Çağrı”ya uyduk ve “maske”sini düşürdük!.. Yaptığımız, bundan ibarettir!..
BAŞÖRTÜSÜ DE ÖZEL HAYAT DEĞİL Mİ?
Ama gördük ki; “Uğur Dündar’ın çağrısı” üzerine düşürdüğümüz “maske”nin altında, meğer ne “çehre”ler gizleniyormuş!..
“Haberimizin muhatabı sadece Uğur Dündar” iken, karşımıza öyle bir “Bremen mızıkacıları” topluluğu çıktı ki; şaşıp kaldık!.. Şu işe bakın; tabiri caizse biz “Uğur Dündar’ın kuyruğu”na bastık ama ses, “başka ağızlar”dan çıktı!.. İşte o zaman anladık ki; “bunlar”ın arasında bir “bağlantı” vardır!.. Anladık ki; şu anda “farklı çatılar altında” bulunsalar da, bunlar “aynı mahallenin çocukları”dır!.. “Ayrı” gibi görünseler de; “yol ayrımı”na geldiklerinde hepsi “aynı millet”tir!..
İşte bunu gördük!..
Bizi “bel altı vurmak”la, “kadın onuru”nu zedelemekle suçlamaya kalktılar!..
Oysa, açık yüreklilikle söylemiştik;
“Biz, hiç kimsenin özel yaşamıyla ilgilenmeyiz... Çünkü, kimin nasıl bir yaşam biçimi olduğunu zaten biliyoruz!..”
Ama “Bremen Mızıkacıları”nın yaptığı, yine haberi “sulandırmak” ve kafaları “bulandırmak” oldu!..
Saptırdılar!.. Çarpıttılar!..
“Haberimiz gayet net ve açık” iken, “özel hayatın gizliliğini ihlâl ettiğimizi”, üstelik “bunu hep yaptığımızı” iddia ettiler!..
Öyle anlaşılıyor ki; “Ayna”da gördükleri “kişi”nin, “biz” olduğumuzu sanıyorlar!.. Oysa, “özel hayatın gizliliğini ihlâl” eden, bizzat “kendileri”dir!..
Alın size, “fırından yeni çıkmış”casına “taptaze” ve “sımsıcak” bir örnek!..
Başkanlığını “Ergenekon Terör Örgütü sanığı Emekli Org. Şener Eruygur”un yaptığı ADD’nin Ankara Ümitköy’de düzenlediği “panel”de konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Başbakan Tayyip Erdoğan’a saldırmış!..
Erdoğan’ın, “Hukuk çağdaş olursa, toplum da çağdaş olur” şeklindeki sözlerine ne cevap vermiş biliyor musunuz;
“Başbakan eğer çağdaşlık istiyorsa, önce karısının giyiminden-kuşamından başlasın çağdaşlığa!”
Ne demektir bu?..
“Özel hayata saldırı” değil mi?..
Peki, soralım o zaman;
“Nerede o Bremen Mızıkacıları?”
Vakit’in haberi üzerine, birdenbire “özel hayatın gizliliği”ni hatırlayıp, bize karşı “topyekûn saldırı”ya geçen “Bremen Mızıkacıları”ndan Özdemir Özok’a niye ses çıkmadı acaba?..
“Aynı mahalleden” oldukları için mi?..
“Yol ayrımı”na geldiklerinde “aynı millet” olacakları için mi?.. Ya da; “aynı masa”da oturup, “içki” içebilecekleri ve birbirlerine “kadeh” kaldırabilecekleri için mi?..
Bunun değerlendirmesini sizlere bırakıyor ve Vakit’in bir başka “araştırmacı gazetecilik” başarısından söz etmek istiyoruz.
PİYADE OKULU’NDAN MİTİNGE OTOBÜS!
Tarih 30 Nisan 2007.
O tarihte “Piyade Okulu’ndan mitinge otobüs” başlığı ile Vakit’te yer alan Kenan Kıran imzalı haber şöyleydi:
“Tuzla Piyade Okul Komutanı Tümgeneral Zekeriya Öztürk’ün, Çağlayan Meydanı’nda gerçekleştirilen mitinge Tuzla Piyade Okulu’nda okuyan 60 subay ve astsubayı göndererek TSK İç Hizmet Kanunu’nu ihlal ettiği öne sürüldü.
34 ZG 5992 plakalı Otoyol marka otobüs ve 34 PN 531 plakalı Mitsubishi marka araçlarla mitinge gönderilen 60 subay ve astsubayın suç işlediği ifade edildi.
Tümgeneral Zekeriya Öztürk, siyasi içerikli mitinge subay ve astsubayları neden gönderdiğine yönelik iddiaları cevaplandırmadı. Emir Subayı Tolga Bey, konu ile ilgili Zekeriya Öztürk’e bilgi vereceğini ve gazetemize dönüş yapılacağını söyledi; ancak dönüş olmadı.
Söz konusu iddialar hakkında defalarca aradığımız Tuzla Piyade Okulları’nın santralindeki görevlinin ise, muhabirimizin Tümgeneral Zekeriya Öztürk ile görüşmek istediğini duyduğu halde telefonu kapaması dikkat çekti.”
Ne ilginçtir ki;
“Tam 2 yıl önce” verdiğimiz bu haberle pek ilgilenen olmamıştı... Hem de, “asker taşıyan otobüslerin plâkaları”nı bile vermemize rağmen!..
Ama aradan 2 yıl geçtikten sonra, “Vakit’in haklılığı” bir defa daha ortaya çıktı... Evet, “Cumhuriyet” kılıflı o mitinglere “subay” da katılmıştı, “astsubay” da!..
Yine ne ilginçtir ki;
O günlerde “Vakit’in soruları”na cevap vermeyen Zekeriya Öztürk; bir “Ergenekon Terör Örgütü sanığı” olarak şu anda “yargıya hesap vermekte”dir!..
Olayın bu boyutu da önemli ama, aynı olay konusunda, geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan “ses kaydı” daha önemli!..
Olayı biliyorsunuz:
16 Mayıs 2009 tarihli, yani önceki günkü Vakit’te; “Yine o kadın” başlıklı bir haber vardı... Haber, özetle şöyleydi:
“Daha önce internette yayınlanan ve GATA’da görevli bir doktora söylediği “12. ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri bizden” sözleri ile gündeme gelen Jandarma eski Genel Komutanı Org. Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur yine sahnede.
İnternete yeni ses kaydı düşen Mukaddes Eruygur, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün sorguda kocası Şener Eruygur’u çok sıkıştırdığını ileri sürüyor ve Savcı Ferhat Sarıkaya’yı örnek göstererek, “Sonu, Şemdinli Savcısı gibi çok kötü olacak” diyor.
Eruygur, kayıtta Cumhuriyet mitinglerinde Genelkurmay’ın parmağının olduğunu ve Yaşar Büyükanıt’ın muvazzaf personele, ‘Sivillerinizi giyin, gidin katılın’ dediğini açıklıyor.”
Gördüğünüz gibi; Mukaddes Eruygur’un “teknik takibe yakalanan” sözleri, “Vakit’in 2 yıl önceki haberi”ni doğruluyor...
“Sivillerinizi giyin, mitinge katılın!”
Kim diyor bunu?.. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt!..
Daha fazla söz söylemeye herhalde gerek yok!.. Her şey ve herkes ayan-beyan ortada!..
Vakit’in her zaman yaptığı ise;
Sadece “maske”leri düşürmek!..
O “HERGELE”Yİ DE BULDUK!
İşte bugün, bir “maske” daha düşürüyor ve Hürriyet okuyucularını “enayi, keriz, aptal, salak ve geri zekâlı” yerine koyan Ertuğrul Özkök-Ahmet Hakan ikilisinin tezgâhını deşifre ediyoruz... Evet; “Hürriyet’in Pazar ilâvesi”nde Ahmet Arsan diye yazı yazmaya başlayan “Hergele”nin, aslında Ahmet Hakan olduğunu, belgeleriyle ortaya koyuyoruz!..
Peki, Ahmet Hakan’ı çok önemsediğimiz için mi yapıyoruz bunu?..
Elbette hayır!..
Biz; “Hürriyet okuyucusu” bile olsa; insanların “enayi ve keriz” yerine konulmasına karşıyız!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi