Çocuk terbiyesi

Çocuk terbiyesi

Yaz geliyor, okullar tatil olacak ve çocuklarımız 4 ay boş kalacaklar. Bu dönemde çocuklarımızın deşik iş ve mesleklerde pişip hayatı öğrenmeleri elbette önemli. Ancak onların öncelikle ahiretlerinin kurtulması daha da önemli.
Dünyalık herhangi bir iş herhangi bir yaşta da öğrenilebilir. Halbuki onların dini bilgilerini ve inançlarını öğrenmeleri küçük yaşta olmak zorundadır. “Ağaç yaşken eğilir” atasözüne nezire olarak “Ağaç yaşken doğrulur” da diyebiliriz. Evet çocuklarımızı henüz küçük yaşta İslam ve Kur'an terbiyesiyle eğitip peygamber ahlakıyla ahlaklandırabiliriz.
Bazı kimseler çocuk ergenlik çağına gelinceye kadar çocuğuna islamî terbiye adına bir şey vermeyip çocuk delikanlı olduktan sonra hikmetsizce çocuğa zoraki namaz vs ibadetleri yaptırmaya çalışmaktadırlar ki; bu yanlıştır.
Çocuklarımızın 0-15 yaş arası bu eğitim için değerlendirilecek yeterli zamandır. Sosyal bilimciler çocuğun kişiliğinin oluşma döneminin 0-5 yaş arası olduğunu söylemektedirler. Efendimiz (sav) “Çocuklarınıza yedi yaşındayken namaz kılmalarını söyleyiniz. On yaşına bastıkları hâlde kılmazlarsa kendilerini cezalandırınız yataklarını da ayırınız.”( Ebû Dâvûd, Salât 26.)Buyurmaktadır. Bu da 7-10 yaşlarının eğitimde önemini anlatmaktadır.
İnsan iki unsurdan oluşmaktadır madde/beden ve mana/ruh. Bedenin gıdası; yiyecek içeceklerdir. Ruhanki ise iman ve ibadettir. İnanmak ve inandığını yaşamak…
Nasıl ki bedenin gıdasını kestiğinizde zayıflayıp sonunda ölüme kadar gidecekse, ruhun gıdası kesildiğinde de zayıflar ve sonunda ölür. Başta anne bablar olmak üzere sorumluluk konumundaki hiçbir fert, şu gençliğin bedeni besleyip ruhunu öldüremez.
Şöyle bir düşünelim anne babalar olarak hemen hepimiz çocuklarımızın kısacık dünyasını mamur etmek için; soğuk-sıcak yaz-kış demeden çalışıp duruyoruz. Onlar için ne badireler atlatıyor, ne çilelere katlanıyor ve ne kadar tehlikelere göğüs geriyoruz. Ama ne yazık ki onların ebedi hayatları için aynı hassasiyeti göstermiyoruz.
Yani bu dünyada çocuklarımız için gerekirse gözümüz kırpmadan ateşe girerken, onları Kur'an eğitimi ve peygamber öğretilerinden mahrum bırakarak kendi ellerimizle cehenneme atıyoruz. Halbuki cehennem ateşi dünya ateşinden yüz kat daha yakıcı.
8 yıl kesintisiz eğitimi çıkaranlar beraberinde camilerde Kur'an eğitimi ve imam hatip okullarının orta okul kısmını yasaklamakla ve nice Kur'an kurslarının kapısına kilit vurmakla çok büyük hata yaptılar. Dikkat ederseniz birkaç yıl sonrasında suç oranlarında patlamalar yaşandı. Daha neler olacak bekleyip göreceğiz.
Çocuklarımız geleceğimizdir. Geleceğimizin aydınlık, huzurlu ve güvenli olmasını istiyorsak neslimizi İslam üzere terbiye etmek zorundayız. aksi halde yarın geç olabilir.
İnsan, eğitim ve terbiyede uzun zamana ihtiyaç duyulan varlıktır. Eğitimciler tarafından belli bir uğraş ve gözetimden sonra ancak kendi kendine yetecek duruma gelir. Bu yönüyle doğan çocuk anne babasına Allah cc’nun emanetidir, idrak etmez, zaif ve bir şeye gücü yetmez halde ellerine teslim edilmiştir. Dolayısıyla Kendi kendine yetecek duruma gelinceye kadar onların evlatlarını üstlenmeleri ve koruyup gözetmeleri gerekir.
Bunun sonucunda Allahtan cc büyük bir ecir ve sevap hak etmiş olurlar. O Allah cc ki; onların yüreklerine çocuğun sevgisini, şefkatini, devamlı üzerine üşüşme, ihtiyacını giderme ve rahatı için hiçbir fedakârlıktan kaçınmama hissini koymuştur. Bu konuda en büyük payı da anneye vermiştir, bu sebeple de evladın cennetini annenin ayakları altında kılmıştır.

Bazı ayet ve hadisler

“Ümmetine ve yakınlarına namazı emret. Kendin de o namaza sımsıkı sarıl veya namazı emretmede dirençli ve dayanıklı ol...” (Taha 20/132)
“Ey iman edenler, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun ki onun yakıtı insanlar ve tutuşturulmaya yarayan taşlar veya taştan yapılmış tüm putlardır...” (Tahrim 66/6)
Hz. Ali’nin oğlu Hasan radıyallahu anhümâ, sadaka edilen hurmalardan birini alıp ağzına atmıştı. Bunu gören Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Kaka, kaka! At onu!. Bizim sadaka edilen şeyleri yemediğimizi bilmiyor musun?” buyurdu. (Buhârî, Zekât 60, Cihâd 188; Müslim, Zekât 161.)
Bir rivayete göre şöyle buyurdu:
“Bize sadaka helâl değildir, bilmiyor musun?”
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in üvey oğlu, Ebû Seleme Abdullah İbni Abdülesed’in öz oğlu Ebû Hafs Ömer’şöyle der:
Ben Hz. Peygamber’in himâyesinde yetişen bir çocuktum. Yemek yerken, elim yemek tabağının her yanına giderdi. Bunun üzerine Resûlullah (sav)bana şöyle buyurdu:
“Oğul, besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!” O günden sonra buyurduğu gibi yedim. (Buhârî, Et'ıme 2, 3; Müslim, Eşribe 108.)
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobandır ve güttüğü sürüden sorumludur.” ( Buhârî, Cum'a 11, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20.)
Toplum olarak en küçük birim olan aileden başlıyarak devlete kadar herkes çobandır ve idare etmekle sorumlu olduğu kişilerden sorumludur. Yani hiç kimse çobanlık konumundan dışarı çıkamaz. Az da olsa çok da olsa mutlaka idare ettiği bir grup vardır. Çocukların ve gençlerin eğitiminden ve bilgisizliklerinden dolayı kötü yollara düşmeleri ve kötülüklere bulaşmaları halinde toplumun her kesimi anne baba ve diğer sorumlular bu işin günahını yükleneceklerdir. Her müslüman bu sorumluluk bilinci altında hayatını sürdürmeli ve islami eğitim ve bilgilendirme işinde ihmal ve tavize hiç yer vermemelidir.
Çocuklarımızı islamdan mahrum bırakanlar bu günümüzü kararttılar. Biz çocuklarımızın yüreklerini Kur'anla nurlandıralım ki yarınımız aydınlık olsun..
Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi