Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Ev kadını olmak

Ev kadını olmak

Herhangi bir topluma ya da grubu girdiğinizde size ne iş yaptığınızı sorarlar. Nedense ev hanımıyım deyince insanların yüzünde bir küçümseme ifadesi görürsünüz. Bunun nedeni aslında toplumda ev hanımlığının pek önemsenmemesi ya da eğitimi düşük ve mesleği olmayan kadınların yaptığı bir iş olarak algılanmasıdır. Toplumda, bu türden bir algının gelişmesi, ev hanımlarıyla ilgili önyargıları ve ön kabülleri de beraberinde getiriyor. Bunun sonucunda da ne yazık ki, herhangi bir kariyeri ya da mesleği olan kimseler saygıyla baş tacı edilirken, ev hanımları küçümseniyor, hak ettiği konumda değerlendirilemiyor.

Oysa ev hanımları, yaptıkları, ürettikleri ve ortaya koydukları iş ve çalışma performansı bakımından, oldukça ağır ve çok yönlü bir çalışmanın içinde yer alıyorlar. Evin işleri, çocukların eğitimi, alışveriş, misafirlerin karşılanması ve ağırlanması hanımın sorumlulukları arasındadır. Öğrencilik yıllarımda ev hanımı olmak bir kavram olarak benim zihnimde de toplumun algılarından farklı değildi. Fakat o günlerde yaşadığımız apartmana bir aile taşınmış ve evin hanımı bunun o kadar da basit bir iş olmadığını bize kendi yaşamıyla göstermişti.

Bu hanım her kadın gibi evin bütçesini çıkartıyor ve Çarşamba günü akşam saatlerinde pazara gidiyordu. Çünkü bu saatlerde pazarcılar, dökülen kırılan meyve ve sebzeleri yarı fiyatına satıyorlardı ve bir haftalık meyve ve sebzeyi cüzi bir paraya satın alıyordu. Ayrıca küçük kumaş parçaları alıyor evde çocukların giysilerini bu kumaşlardan dikiyor, giysi parasından kurtuluyordu. Bebek için defolu bezler, uygun fiyatta çocuk mamaları alıyor bütün bunları nereden nasıl sağlayacağını öğreniyor tedarik ediyordu. Ayrıca evin en büyük çocuğu akşam geldiğinde onun derslerine de yardımcı oluyor, bir yandan ev işi yaparken diğer yandan onun günlük okul anılarını da dinliyordu. Kadıncağız sadece bunlarla kalmıyor bir de fırsat buldukça el işi yapıyor ve çeyiz mağazalarına satıyor faturaları kendisi ödüyordu...

Hepimiz annelerimizin, büyükannelerimizin aynı şekilde evin içinde edata bir ekonomist, bir sosyal bilimci, bir eğitimci, bir psikolog, bir mürebbiye bir aşçı bir temizlikçi gibi çalıştıklarını ve bizler için mücadele ettiğini hatırlarız. Ama her nedense birinci derecede yakınlarımızın bu başarılarını pek fark edemeyebiliyoruz ve onları hak ettikleri konumda değerlendiremeyebiliyoruz. Ben de, o dönem komşumuzun bu gayretlerini ve ev içindeki başarısını gördüğümde ev hanımı olmanın gerçekten ciddi bir iş olduğuna inanmış ve bu insanların emeklerinin neden görülmediğini, neden önemsenmediğini düşünmüştüm.

Eğer bir mesleği icra ediyorsanız zihniniz sadece bu mesleğin gerektirdiği işlerle meşguldür. Oysa ev hanımları, ne pişireceklerini, nereyi temizleyeceklerini, aybaşını nasıl geçireceklerini, çocukların eğitimiyle nasıl ilgileneceklerini hesap ederler ve kendilerini bütün bu alanlarda geliştirmeye çalışırlar. Üstelik emeklilik gibi bir şansları da yoktur. Hayat boyu devam eden bir iş hareketliliğine sahiptirler. Ve bütün bu çalışmalarının kendilerine kazandırdığı bilgi ve tecrübelerini de çocuklarına bırakıp giderler. Bunlar önemlidir. Hepimiz, sofraya nasıl oturacağımızdan tutun da, yatağımızı nasıl toplayacağımızı, misafire nasıl davranacağımızı, boş vaktimizi nasıl değerlendireceğimize kadar her şeyi annelerimizden öğrenmişizdir. Öyleyse bize okumayı, yazmayı öğreten kimselere nasıl saygı gösteriyor ve onları hak ettikleri konumlara yükseltiyorsak, annelerimizi de aynı şekilde sahip oldukları saygınlıklarıyla analım... Ve onları küçümsenen ev hanımları olarak değil, hayatı bize öğreten ve ev içinde çok yönlü çalışan önemli şahsiyetler olarak algılayalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi