LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Generaller hapse sokulur, başörtülüler üniversiteye sokulmaz!

Generaller hapse sokulur, başörtülüler üniversiteye sokulmaz!

- Lütfü Bey; DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Cumhurbaşkanlığı makamında Abdullah Gül ile yaptığı Kürt sorununun çözümü hakkındaki görüşmeden sonra PKK yöneticilerini de kapsayan bir affın gündeme gelebileceğini ima etti. Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a kadar yöneticilerimiz Kürt sorununun, Ermeni sorununun çözümü için büyük çaba gösterirlerken, başörtüsü sorununun çözümü için bu çabayı göstermiyorlar. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
- Bu gidişle PKK lideri Abdullah Öcalan’a hapishanenin kapısı açılabilir, ama başörtülülere üniversitelerin kapısı açılmaz! Abdullah Öcalan hapishaneden dışarı çıkartılıp politikaya da, hatta Meclis’e de sokulabilir, ama başörtülüler üniversiteye sokulmaz! Şimdi hemen AK Parti yandaşları “AK Parti iktidarı ne yapsın, başörtüsü sorununun çözümüne gücü yetmiyor” savunması yapmasınlar. Böyle yaparak ne kendilerini ne de başkalarını kandırmasınlar. AK Parti iktidarı döneminde ordunun tepesinde görev yapmış orgeneraller bile hapse atılabiliyor. AK Parti iktidarı döneminde Kürt sorunu, Ermeni sorunu gibi çözülmesi en zor sorunların çözümü için bile adımlar atılabiliyor. AK Parti iktidarı döneminde PKK yöneticilerini de kapsayan af yapılması bile, hatta PKK temsilcileriyle masaya oturulup konuşulması bile sözkonusu olabiliyor. Peki AK Parti iktidarının tüm bunları yapmaya gücü yetiyor da, sadece başörtülülere üniversitelerin kapılarını açmaya mı gücü yetmiyor? AK Parti iktidarının ordunun tepesinde görev yapmış generalleri bile hapse sokmaya gücü yetiyor da, sadece başörtülüleri üniversitelere sokmaya mı gücü yetmiyor? Gerçek şu ki Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, AK Parti iktidarı da Kürt sorununun, Ermeni sorununun çözümü için uğraştıklarının binde biri kadar bile başörtüsü sorununun çözümü için uğraşmıyor. İşte bunu gördüğüm için Abdullah Öcalan’a hapishanenin kapısı açılabilir, ama başörtülülere üniversitelerin kapısı açılmaz diyorum! Ordunun tepesindeki generaller bile hapse sokulur, ama başörtülüler üniversitelere sokulmaz diyorum!
KRİZCİ, KERİZCİ ADİ DÜZEN!
- Holding medyası “Kriz var” diye kıyametleri kopartırken, holding medyasının en büyük patronu Aydın Doğan’a ait şirketlerin yüzde 16 büyüdüğü, Koç Holding’in ise 2009’un ilk üç ayında 47.1 trilyon kar ettiği açıklandı. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?
- Kriz var ama, bir de halkı çok afedersiniz keriz yerine koyan holding sahipleri var! Holdingleri, servetleri büyüdüğü halde “Kriz var” diye kıyametleri kopartan holdingçiler var. Kriz var ama, bir de halkı keriz yerine koyan kapitalizm diye bir düzen var! Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan krizci, kerizci adi düzen var! Onun içindir ki kriz ortamında bile Doğan Holding gibi, Koç Holding gibi, Sabancı Holding gibi ülkemizin en zenginlerinin büyüdükçe büyümeleri, servetlerini artırdıkça artırmaları hiç şaşırtmıyor beni. Nitekim Aydın Doğan bir yıl kadar önce “Son beş yılda servetim on kat arttı” dememiş miydi? Zenginlerin serveti giderek artıyor ama, halkın elindeki avucundakiler de giderek azalıyor. Çünkü kapitalizm denen bu adi düzen en zenginlere hizmet ediyor. Emeğinden başka bir şeyi olmayanları zenginlerin kulu kölesi yapıyor. Küçük sermaye sahiplerini büyük sermaye sahiplerine kurban ediyor. Dünyayı en zenginler, en büyükler, en güçlüler için cennet, diğerleri için cehennem yapıyor. İşte bu yüzden kapitalizm denen bu adi düzene karşı çıkmamız gerekiyor. Onun yerine insanca-hakça adil bir düzen kurmamız gerekiyor. Bu adi düzen yıkılmadıkça Aydın Doğan gibilerin zenginliklerine zenginlik, servetlerine servet katacaklarını bilmemiz gerekiyor. Hükümetlerin değişmesiyle bu durumun değişmeyeceğini, bu adi düzenin değişmesiyle bu durumun değişeceğini bilmemiz gerekiyor. İşte onca hükümet işbaşına geldi, ama hepsi de Aydın Doğan gibileri daha da zengin etti. Aydın Doğan gibiler şu kriz ortamında bile şirketlerini yüzde 16 büyütüverdi. Aydın Doğan gibiler son beş yılda servetlerini on kat büyütüverdi. Bu adi düzen sürdükçe de bunun böyle sürüp gideceğini bilmemiz gerekmez mi? Kriz bitse bile, kapitalizm denen bu adi düzen bitmedikçe halkın keriz yerine konulmaya devam edileceğini bilmemiz gerekmez mi?
GAYRİMİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI!
- Eskişehir Milli Eğitim Müdürü’nün “Okul çantalarında yabancı hayali kahramanların müstehcenliğe yakın resimleri var; artık çantalardaki Barbie bebeklerin yerini milli kahramanlar almalı” şeklinde konuşmasını ülkemizdeki yabancı hayranı çevrelerin sözcüleri şiddetle eleştiriyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Ülkemize musallat olmuş bir hastalıktır yabancı hayranlığı, yerli düşmanlığı. Bizim bunca yerli üretim çizgi tiplerimiz, milli figürlerimiz varken elbette okul çantalarına Barbie bebekler gibi yabancı tipler, yabancı figürler konulmamalı. Bizimle hiç alakası olmayan yabancı hayali kahramanlar çocuklarımızın, gençlerimizin zihnini esir almamalı. Bu bakımdan Eskişehir Milli Eğitim Müdürü’nün okul araç gereçlerinde mesela Barbie bebekler gibi yabancı bir figürün yerini Nasrettin Hoca gibi yerli, milli bir figürün alması önerisine destek olunmalı. Ancak Eskişehir Milli Eğitim Müdürü’nün bu önerisine yeni Milli Eğitim Bakanımız Nimet Çubukçu destek olur mu bilmiyorum. Ama Milli Eğitim Bakanımızın ülkemizdeki yabancı hayranı çevrelerin sözcüsü olan medyayla el bebek gül bebek ilişkisi içinde olduğunu biliyorum! Baksanıza bu medya Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya Barbie bebek muamelesi yapıyor! Onun birbirinden gösterişli kıyafetlerini televizyonlarında, gazetelerinde her gün sergiliyor. Nimet Çubukçu’ya Milli Eğitim Bakanı değil mankenler bakanı muamelesi çekiyor! Bu gidişle bu medya Nimet Çubukçu’yu İtalya Başbakanı Berlusconi’nin seksi bakanlarına da benzetebilir! Çünkü gidiş o gidiştir! Her neyse konumuz Nimet Çubukçu değildir. Eğer bu bakanlığın adı Milli Eğitim Bakanlığı ise, bakanlık tıpkı Eskişehir Milli Eğitim Müdürü gibi milli bir tavır sergilemelidir. Okul araç gereçlerindeki yabancı kahramanların yerini yerli, milli kahramanlar almalıdır. Çocuklarımız, gençlerimiz kültür emperyalizminin pençesinden bir an önce kurtarılmalıdır. Eğer bu yapılmayacaksa, o zaman da Milli Eğitim Bakanlığı’nın adı Gayrimilli Eğitim Bakanlığı olmalıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi