Mayın temizlemek, mayın döşemek...

Mayın temizlemek, mayın döşemek...

Boşuna dememişler, “İktidar koltuğu iğneli fıçıdır...” İktidar koltuğunda oturanın her sözü, her davranışı daima mercek altındadır. O söz ve davranıştan dost düşman herkes kendine göre mana ve avantajlar devşirir. Sonra da tepe tepe kullanır!..
Son günlerdeki en hararetli tartışma, Suriye sınırındaki topraklarımıza gömülü bulunan, altı yüz bin adet mayının temizlenmesi ve bu arazinin tarıma açılması ile ilgili. Bu konuda o kadar çok spekülasyon var ki... Toplumda büyük kafa karışıklığı yaşanıyor. Görünen o ki, ana muhalefet partisi bu meseleyi daha çok tırmandıracak. Deniz Baykal dün bir konuşmasında, mayın temizlenmesi ile ilgili düzenlemeye karşı, sivil itaatsizlik çağrısında bulundu. Nedir, ne oluyor? Hükümet neden bu konuda yeterince ikna edici olamıyor?
Başbakan Erdoğan, partisinin Düzce İl Kongresinde yaptığı konuşmada, bu mayın işiyle ilgili tepkileri cevaplandırırken, konuyu başka mecralara taşıyacak nitelikte ifadelerde de bulundu. Oysa Başbakanın aynı zamanda ülkenin dış ilişkileri ve dış politikası konusunda söz söylerken, daha çok seçici ve dikkatli olması gerekir. Zira ağzından çıkan her söz, bir yönü ile bağlayıcı özelliktedir. İkinci husus mayın temizleme işinde, iktidar partisinin yeteri kadar titizlik içinde olmayışıdır...
Meclis’teki tartışmalar sırasında, AK Partili Nurettin Canikli çıkıp diyor ki: “Türkiye’nin toprakları her yerde aynı değerdedir... Muğla’daki arsa ile Suriye sınırındaki arazi arasında hiçbir fark yok...” Bu söz hem doğru hem yanlıştır. Doğrudur, ülkenin her köşesindeki toprağı aynı değerdedir. Yanlıştır, ülkenin her bölgesindeki hassasiyet ve buna bağlı tehdit algılamaları farklıdır. Yani Uzunköprü ile Nusaybin’deki konjonktürü aynı özellikte göremezsiniz. Üstelik bu kadar çetrefil konuların söz konusu olduğu bir bölge ile ilgili analizde, bu kadar düz mantıkla hareket edemezsiniz. Nitekim kimse bu çözümlemeyi doğru ve yeterli bulmamıştır.
Suriye sınırındaki mayınlar temizlenirken, oraya bir daha hiç temizlenemeyecek başka mayınlar döşenmemelidir!.. Bu kadar açık ve net söyleyelim... Bu mayın meselesi, Sayın Erdoğan’ın Düzce’de örnek verdiği Galata Port konusuna da benzemez. Mesele yalnızca sermayenin menşei filan değildir. Kaldı ki, orada da esasen sermayenin kökenine değil, ihalenin şartlarına itiraz vardı. Burada ise, çok daha değişik etkenler söz konusu. Şüphesiz Sayın Başbakan, bütün stratejik konularda bilgilendirilmiştir... Ama nedense, hükümet cenahında bir tıkanıklık, bir tuhaf rahatsızlık seziliyor. Nasıl diyelim, sanki bir ülkeye karşı mecburiyet içindeymiş gibi bir görüntü var. Tuhaf doğrusu!
Yarım asırlık bir uğraşıdan sonra, güç bela düzeltilen Türkiye-Suriye ilişkilerine, bir zehirli hançerin sokulmasına izin verilmemelidir. Oradaki 210 bin dekar arazi elbette çok kıymetlidir. Ama öncelikle GAP projesi çerçevesinde sulanması gereken, 1.8 milyon hektarlık alanı değerlendirelim. Sınır bölgesi bir beş sene daha geciksin, ama işler bizim kontrolümüzde olsun... Aman ha!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi