Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kedimle gömülmek istiyorum

Kedimle gömülmek istiyorum

Bayan elli yaşlarındaydı ve bir haftadan beri kedisinin kendisine küstüğünü düşünüyor bu sorunu nasıl çözebileceğini soruyordu. Bu ifade ederken gücendiği varlığın bir hayvan olduğunu unutmuş adeta bir insanla muhatap olmuşcasına sitemlerini dile getiriyor ve son günlerde kendisine ilgi göstermediğini, kucağına gelip ellerini yalamadığını söylüyordu. Sonra "bir de bunların üstüne evi kirletmişti ben de vurdum, o günden beri bana küs..." diye ekliyordu. Bütün bunların kendisi için ne ifade ettiğini sorduğumda ise, "ben onu çok seviyorum, hayattaki tek varlığım o, ama o beni sevmiyor..." diyor ve aslında sevgi ihtiyacını ortaya koyuyordu.

Onunla konuştukça aslında kedinin bu kadın için bir çok boşluğu dolduran bir nesne olduğunu anlıyordum. Sık sık şikayette bulunduğu, kendisine hiç sevgi vermediğini ifade ettiği ebeveynine karşı öfkeliydi ve hiç sevgi almadığı halde hiç evlenmeyip, hayatını onların bakımına adadığını ifade ediyordu.

Sibel hayat boyu kendisini sevecek bir insan aradığını ve bunu bulamadığı gibi insanlardan çok sıkıntılar da yaşadığını, bu yüzden kimseye güvenmediğini söylüyor ve bütün ilgi ve sevgi nesnelerini beş yıldan beri baktığı kedisine yatırıyordu. Ona, peki kedi bir insanın, bir arkadaşın, bir sırdaşın, bir komşunun yerini tutuyor mu? diye sorduğumda uzun uzun düşündü... Sonra başını kaldırdı ve "haklısın tutmuyor, ben aslında konuşacak birine ihtiyaç duyuyorum, bana sevildiğimi hissettirecek, sırlarımı saklayacak, sıkıntılarını dinleyecek, teselli edecek... Böyle bir insan var mıdır sizce? diye sordu. Ona nasıl bir cevap vereceğimi bilemiyordum, "İster çocuğumuz olsun, ister başka bir yakınımız... Canımız kadar sevdiğimiz kişilerle dahi zaman zaman çatışmalarımız olabilir ve bunlardan da her zaman beklentilerimize ulaşamayabiliriz... Ama aslolan, insanın olumlu ve olumsuz taraflarıyla bir bütün olduğunu kabul etmek ve bu insanlara karşı beklentilerimizi dengede tutmaktır.

Kadın aynı aynı soruyu bir kez daha sordu: "Yahu, ben şunu anlamak istiyorum, beni karşılıksız sevecek ve bana değer verecek biri yok mudur? Bu soruyu zaman zaman hepimiz sorarız ve sadece bir cevap üzerinde birleşiriz... Ben de aynı şeyleri düşünerek ona döndüm. "Böyle bir varlık vardır. O, bizlerden sadece kul olmayı ister ve bu noktada gayret gösteren kimseleri hiç ayırt etmeksizin sever, mükafatlandırır... dedim. Gözlerini faltaşı gibi açtı... Evet ben de öyle düşünüyorum Allah'tan başka dostumuz, yardımcımız yok...

Kadın, söylediklerimi kabul ediyor ama bir yandan da, kedisiyle uzlaşmak istiyordu. Yine eskisi gibi onun kucağına gelmesini ve kendisine ilgi göstermesini bekliyordu. Ona, bir insan olarak temel ihtiyaçlarımızın olduğunu bu ihtiyaçlarımız arasında, sevilmek, sayılmak, kendimizi güvende hissetmek, arkadaş edinmek, evlenmek, aileye sahip olmak, çalışmak... gibi temel kriterlerimiz vardır, bunların olmadığı yerde iç dünyamızdaki o kavisi garip şeylerle doldurmaya çalışırız... diye belirttim. Ve bir kedinin hiçbir zaman bir dostun ya da bir arkadaşın, bir çocuğun bir eşin yerini tutamayacağını tekrar ifade ettim. Ve bu hayvanı ait olduğu yere, kendi türünün arasına bırakmasını, kendisinin de topluma, sosyal hayata çıkmasını orada kendisine bir yer bulmasını tavsiye ettim. Ve kediye biçilen, eş, arkadaş, dost... gibi kimlikleri gerçek sahiplerinde araması gerektiğini vurguladım.

Bu konuşmalarımızın ardından, belki de yaşadığı yalıtılmışlığın, yalnızlığın içinden çıkamamıştı ama hayatında bir şeylerin ters yüz edildiğini ve bazı ulvi sorumluluklarının olduğunu hissetmişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi