Serdar Arseven

Serdar Arseven

İyice dağıttı bu Uğur Dündar!..

İyice dağıttı bu Uğur Dündar!..

Türktime adlı internet sitesine bir röportaj verdim.
“Tık” sayısında açık ara birinci sıraya oturan röportajın bir yerinde Uğur Dündar’ın, “Karımın tek başına yurtdışına çıktığını ispatlayın intihar ederim” şeklindeki tuhaf dayılanması üzerine VAKİT’in bastığı “Kapak” haberler de gündeme geldi.
Hasan Karakaya ağabeyin dünkü yazısında belirttiği gibi, muhabir arkadaşlarımız bu “dayılanma” üzerine harekete geçmiş ve Dündar’ın eşi Yasemin Baradan’ın hem de defalarca “tek başına” yurtdışına çıktığını tarih tarih ortaya koymuşlardı.
Türktime’ın sahibi Talât Atilla ve Genel Yayın Yönetmeni Ersin Tokgöz bu ortaya koyuşun gazetecilik açısından “doğru olup olmadığına” dair sorular yöneltince, VAKİT’in tavrını ve sebeplerini açıkça ortaya koyduk.
Ve soruları karşıladıktan sonra Uğur Dündar’ın “gazetecilik anlayışını” şöyle örneklendirdik:
“Dündar, Konya’da bir hastane ile ilgili bir haber yapmıştı. Biz haberin yalan olduğunu ortaya çıkardık, Ertuğrul Özkök, özür dilemek mecburiyetinde kaldı.”

Evet, mevzu bu!.. Bu da…
Şu hale bakar mısınız;
Uğur Dündar bizim birkaç satırlık sözlerimize, röportaj verdiğimiz internet sitesine gönderttiği açıklamayla itiraz etmiş!..
Allah aşkına, bunda itiraz edilebilecek bir şey var mı?..
Haber yalansa yalandır!..
Özkök; özür dilemişse dilemiştir!..
VAKİT; Uğur Dündar’ın bir bayan sağlık emekçisine “sırf başörtülü olduğu için” iftira attığını ve yalan haberiyle “toplumda bir kamplaşma meydana getirmek istediğini” çatır çatır gözler önüne sermemişse…
Ve Dündar’ın bu “yalan” haberini basan Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni de 30 Ocak 2007 tarihli sayısında “Uğur Dündar'ın ekibinin hazırladığı ‘Testis Raporu’ haberinde hem muhabirin hem de yazı işleri olarak bizim kusurumuz var. Ayrıca olayı ‘Tesettür Faciası’ olarak sunmak da önyargılı bir davranış olmuş. Bütün bunlar için, haberi yapan arkadaşımızı uyarıyoruz. (...) Bu sonuçtan sonra bize yapılacak tek şey kalıyor; özür dilemek” diye yazmamışsa…
Bizde bir problem var demektir!..
Yok eğer bütün bunlar olduğu halde, Uğur Dündar avukatına bir “yalanlama” gönderttirebiliyorsa…
Bu Uğur Dündar iyice dağıtmış demektir!..

O, “Uğur Dündar’ın haberi yalan çıktı” yazısını ben yazmadım ki…
Ya da benim yayın yönetmenim yazmadı ki!..
Kendi adamı yazdı!..
Benim yaptığım “yalanlarını, iftiralarını” gazetemde gözler önüne sermek!.
Ve Genel Yayın Yönetmenini “Uğur Dündar’ın yalanından dolayı” özür dilemeye mecbur etmek!..
Biz bunları şöyle bir hatırlattık diye adam yememiş içmemiş, sabahın köründe “yalanlama” göndertmiş!..
Hangisi doğru değil?..
Uğur Dündar’ın yalancılık yaptığının ortaya çıktığı mı?..
Yoksa, Özkök’ün bu yalandan dolayı kamuoyundan özür dilediği mi?..
Hürriyet’in internette arşivi var, o yazı da orada…
Dündar neye itiraz ediyor?..
Efendim,
Vakit, “Uğur Dündar’ın yalan haberinin mağdurları mahkemede” diye bir haber yapmış da…
Bu haber gerçek dışıymış da!..
Ortada “yalancılık” filan yokmuş!..
Şaşırmış mı ne!..
Uğur Dündar mağdurları mahkemede değil mi?..
Yargılama devam etmiyor mu?..
Dün bizim muhabir arkadaşlar Dündar’ın avukatını arayıp sorunca; “Evet devam ediyor ama biz kazanacağımızı düşünüyoruz!” karşılığının almışlar!..
Hoppala, buyur buradan yak!
Ne yani, yargı hep sizin düşündüğünüz yönde mi karar vermek zorunda?
Ya bırak onu bunu da Uğur Dündar…
Gerçekler böylesine ortadayken hâlâ konuşabilene bilmem ki ne demeli?!..

Bunlar gerçekten de tuhaf zatlar…
Hiç mi “Bu kadarını da çakan olur, Hürriyet okuyucusu da olsa anlar, iyisi mi hiç kurcalamamalı” kaygısı yok içlerinde!..
Sen tutmuş; “Türbanlı röntgen teknisyeni ‘günah olur’ diye genç çobanın testis filmini çekmedi. Zavallı genç de bu yüzden testislerinden birini kaybetti!” haberini yapmışsın.
Gazeten haberi manşete çekince ortalık karışmış, belgeler ortaya dökülmüş…
Ve hem de senin hedef gösterdiğin o mağdurenin testis filmini defalarca çektiği ve dolayısıyla “yalan yazdığın” ortaya çıkmış!..
Genel Yayın Yönetmenin, olayın üzerine gitmemizin ardından, “senin yalan haberinden dolayı özür dilemek” durumunda kalmış!..
Mağdur ettiğin de yargıya gitmiş, süreç devam ediyor!..
Ve üstelik haber kaynağın bile seni mahkemeye veriyor!..
Bütün bunlar ortadayken, “Haberinin yalan olduğunu Genel Yayın Yönetmeni de kabullenmiş ve özür dilemişti” cümlesine karşılık olarak “Bunlar gerçekleri yansıtmamaktadır” yollu açıklama yaptırtmanın mânâsı ne!..
Yok;
“Karımın yurtdışına tek başına çıktığını ispat edin intihar ederim” diye babalanmalar…
Yok; .
Vakit’in yurtdışına tek başına çıkış kayıtlarını teker teker ortaya koyarak, “Kendini asma, cevap ver!..” başlığını çekmesinden sonra “Bunlar da özel hayatıma giriyorlar!..” diyerek konuyu başka taraflara çekmeler!..
Ve şimdi de…
Kendi Genel Yayın Yönetmeni’nin “yalan olduğunu” kabul etmek mecburiyetinde kaldığı “kirli haber”i bile savunmaya kalkmalar!..
Yazık!..
Bir zamanlar kızardım, şimdi acımaya başladım!..
Bu Dündar’ın durumunu hiç iyi görmüyorum

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi