Zoka!

Zoka!

Şöyle gözlerimi kısarak olup bitene bakarak zihnimde özetini çıkarmaya çalışınca gülmeye başlıyorum; aslında "gülmek" fiili en doğru seçim değil; bir muziplikle karşılaştığımızda verdiğimiz tepki belki.

Şuna "kıs kıs gülmek" diyelim en iyisi...

Meclis'te CHP'li vekillerin heyecanlı ifadelerini hatırlıyorum mesela; Koca Cumhuriyet rejimi, iktidar tarafından göz göre göre değiştirilmek isteniyor ve bu sinsi gelişmeden sadece CHP'lilerin haberi olmuş; bakındı şu işe? Tam bir "bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini" vaziyeti; buna gerçekmiş hissini veren ise, "bunlar çaktırmadan rejimi değiştirecekler" inancının laikçi cenahta bulaşıcı hastalık gibi süratle yayılarak "vehim"in "realite"ye dönüşmesi. "Herkes aynı şeyden bahsediyorsa rejim gerçekten tehlikededir" fikrinin âşikârlaşması: Yargı ve üniversitenin muteber sözcüleri, yazarlar çizerler, TV'lerdeki atla arpayı dövüştürme uzmanları aynı kanaatte ise...

Dışarıda manzara öyle değil; üniversitelerde mesela hiçbir öğrencinin böyle şeylere aldırış ettiği yok. Başı örtülü kızlar, dışarıda örtülerini çantalarına koyup başı açık arkadaşlarıyla kol kola kantine gidip sınavlarına giriyorlar. Sokakta kaldırımda başörtüsü yüzünden kavga çıktığını hiç duymadım, görmedim. Kapı önünde başörtüsünü katlayıp çantasına koyan kızların hâli yüreğimizi burkuyor elbette; ama içeride fişlenmek, dünya görüşünden ötürü kırık not almak, aşağılanmak gibi bir eziyetle karşılaşmıyorlar. İşler bir şekilde yürüyor. Dersinden çıkan kızcağız kapıda tekrar başını örttüğü zaman da -gariptir- rejime bir şey olmuyor. özetle aşağıdan yukarıya sirayet eden bir sosyal zonklama görmüyorum. Hükûmet, nedense özel bir kamuoyu baskısı olmadığı halde meseleyi gündeme getirdi ve galiba CHP'yi ve paralelindeki muhalif cepheyi fena faka bastırdı. CHP ve tabii uzantıları ne zaman bu dili konuşmaya başlasa toplumun harareti artıyor; bu hâlin CHP'ye hemen hiç hayrı dokunmazken karşı cenahın bedavadan tiraj almasına gülmez miyim ben? Böyle oluyor, çünkü "CHP cephesi" kendine biçtiği rejimi korumak misyonunu fazlaca ciddiye almaktan ötürü halkının gönlüne ulaşacak bir siyasi dil kuramadı bir türlü. Ne zaman böyle bir "siyasi dil"in eksikliğini duyup düzeltmek için bir şeyler yapmaya kalkışsa, tesadüfen (!) önüne çok câzip muhalefet fırsatları çıkıyor; Sen CHP'nin yerinde ol da muhalefet etme bakalım!

Gülmem, daha doğrusu "kıs kıs gülmem" bu yüzden. CHP, hükümet için bir "lütûf" olmuş, bir velînimet. Yapabildiği tek şey, "bunlar ülkeyi satacaklar, rejimi değiştirip Şeriatı getirecekler"den ibaret olduğu için bir nevi fareli köyün kavalcısı rolünü iyice benimsemiş, bunu misyon sanıyor; halbuki ne zaman kendini gaza getirip köpürse, inen bir yürüyen merdivene tırmanmaya çalışan birinin durumuna düşüyor.

Peki, ya iktidardakiler rejimi gerçekten değiştirmeye çalışıyorlarsa ve biz de CHP'nin zannettiği gibi vahim bir aymazlık içinde bu durumu seyrediyorsak...

Şunun adını iyice koyalım; bu memlekette sıkı, taş gibi bir teokratik şeriat rejiminin bile toplumsal tabanı yoktur biir (kimse şaşırmasın, böyle bir rejim fenâ halde kemâl-i ciddiyet ister ki, bizde yoktur!); böyle bir idare en başta muhafazakâr-sağcı cenahın işine gelmez ikii. Bu demektir ki Türkiye'de kimsenin Cumhuriyet'le alıp veremeyeceği yoktur; "müesses nizam" herkesin bir şekilde işine gelmektedir ve yeni bir rejim kaosu ortamında evvelce kazanılmış mükteseplerini (!) riske sokmayı kimse istemez.

Sağcı-muhafazakârlar, küçük, yönetmelik tadiliyle bile tahakkuku mümkün rötuşlar talep ediyorlar; CHP cephesi karşı çıktıkça mağdur rolüne devam edip daha çok halk desteği kazanıyorlar. Olup biten bu. Gerginlikten nemalanan "tarafeyn"in nazar-ı dikkatine arz...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi