'İyi şeyler' nasıl gerçekleşecek?

'İyi şeyler' nasıl gerçekleşecek?

Mucize beklemediğimize göre "iyi şeyler" sabırla, emekle ve akılla gerçekleşecek. Yıllar boyu üst üste atılan düğümleri çözmek için derviş sabrına ve biraz sükûnete ihtiyacımız var. En önemlisi de herkesi kuşatacak bir güven ortamına. Kürt sorununun çözümü konusunda uzun zamandan beri iyimserim ve bu iyimserliğimi sık sık ifade ediyorum.

Umudumun iki temel sebebi var. Birincisi, nesnel olarak çözümsüzlüğün tükenişi. İkincisi ise hep birlikte çözüm için ortak bir akıl üretme yeteneğimiz. Birincisi bize çözümü dayatan tecrübelerimizin tamamı; en başta 40 bin insanın hayatına mal olan ve şiddetle yüklü 25 yıla yayılan tecrübe. PKK'lı Cemil Bayık'ın "silahla yapılan yapıldı" sözü, şiddetin bir siyaset aracı olarak kendini tüketmesini anlatıyor. Bayık'ın "iki taraf için de" vurgusu ile devlet ve PKK arasında kurduğu paralellik yanlış. PKK'nın şiddet üretmediği bir ortamda devlet katında "askerî çözüm"ü hiçbir Allah'ın kulu savunamaz. Meselâ salt sivil itaatsizlik veya pasif direniş yöntemleri ile süren –veya bütünüyle siyasal- bir Kürt hareketine karşı hangi "askerî önlem" alınabilir? İki aşiret arasındaki kan davası değil, siyasal şiddet dönemi sona eriyor. Bu yüzden DTP'nin tekrarladığı "iki taraf da silahtan elini çeksin" sözünün, aba altından sopa göstermek ve "silahı bırakmam ha" tehdidinde bulunmak dışında hiçbir anlamı yok. MHP'de somutlaşan "çözüm için parmağını oynatan haindir" yaklaşımı da, çeyrek yüzyıllık tecrübenin ışığında hiçbir anlam taşımıyor. PKK uluslararası şartların silahla varılacak bir hedefi imkânsız kıldığının farkında. Devam edecek şiddetin kime ne faydası olacak? PKK'ya, PKK'nın temsil ettiği misyona ve Kürtlere hiçbir faydası olmayacağı ortada. Bu sonucun ne PKK'ya, ne Kürtlere ne Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve ne de 72 milyon vatandaşı ile bu ülkeye hiçbir yararı olmayacak. Çözüm arayan ortak aklın önünde duran tablo bu. Kazananı olmayacak bir savaşı sürdürmek hangi aklın eseri olabilir?

PKK-DTP kanadı, Öcalan'ın İmralı'dan ürettiği aklı takip ediyor. Kandil'de Karayılan'ın 15 Temmuz'a kadar uzattığı "eylemsizlik" durumunu Öcalan bir kalemde 1 Eylül'e kadar uzatıyor. PKK liderinin ideolojik köşeleri keskin bir siyaset dünyası var. Kavramlarla teori üretiyor ve strateji geliştiriyor. Geliştirdiği planın bir muadilini devlette öne çıkan inisiyatifte arıyor. Çözüm için girişilen çabalarda Marksist literatüre göre şekillenmiş bir örgüt liderinin ideolojik aklı ile yaklaşık iki asırdır etnik başkaldırılarla uğraşarak yetkinleşmiş pragmatik bir devlet aklı karşı karşıya geliyor.

Karşımızda çapraşık bir gemici düğümü var. İç içe geçmiş farklı sorunların ayrı ayrı düğümleri. Sorun dediğimiz zaman şunu söyledik: Türkiye'nin bir "Kürt sorunu" var ve ondan neşet eden bir "terör sorunu" karşımızda duruyor. Çözüm için önce terör sorunundan başlamalıyız. Yani? Önce PKK sorununu çözmemiz gerekir. PKK sorunu nasıl çözülür? Silah bırakmaya niyetli olan PKK'yı hedefleyen bir af yasası ile. Sorunun çözümüne önemli bir katkı sağlayan Deniz Baykal'ın yaklaşımı doğru. PKK savaş baltalarını gömer ve af gündeme gelir.

1993'te, 1999'da ve son olarak 2003'te kaçırılan fırsat bu sefer kaçırılmamalı. 2009 yılı içinde, yani Meclis yeni yasama dönemine başlar başlamaz kapsamlı ve ikna edici bir af kanunu Meclis'ten çıkmalı. PKK sorununu yani terör sorununu sona erdirecek ve Kürt sorununa eğileceğimizi mümkün kılacak kritik adım bu. O zaman soruyu şu şekilde soralım: Meclis çözüm yolunda böyle bir af kanununu çıkartabilir mi? Soruyu tersinden sorduğumuz zaman makûl olan cevap kendiliğinden ortaya çıkıyor. Türkiye'de yeni bir başlangıç yapmak için çıkartılması gereken af kanununu engelleyenler, bunun hesabını verebilir mi?

Cevap: Af kanunu 2009 yılı sona ermeden çıkacak. Yaz aylarında AK Parti ve CHP bu kanunun çıkmasını tekeffül edecekler. MHP, askerin rezervini kaldırması ve çözümden yana tavır koyması üzerine boşluk dolduruyor. Kürt sorununun çıpasını MHP elinde tutuyor. Bu konuda MHP'nin de bir açmazı var. MHP'nin üniter-ulus devlet konusundaki hassasiyetlerini ve sorunu teröre indirgeyen yaklaşımını sürdürebilmesi için af kanununa karşı çıkmaması gerekiyor. Bağımsız bir Kürt devleti ideali peşinde koşmayan Kürtlerin tamamı için Kürt sorunu bir demokratikleşme sorunu. Demokratik kurumlaşmanın, insan hakları standartlarının ve hukuk devleti güvencesinin evrensel ölçülere ulaştığı bir Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun kalmaz. Türkiye, merkezî idarenin yeniden yapılandırılması ve yerel yönetimler reformunu yıllardır Kürt sorunu bahane edildiği için yapamıyor. Seçimle iş başına gelen valilerin, adalet ve dış güvenlik dışında her konuda karar veren il genel meclislerinin iş gördüğü bir ülkede federasyon veya özerklik tartışması yapılır mı? Federasyon isteyenler Batı'da yaşayan Kürtleri nasıl ikna edecek?

Kürt sorunu bir demokratikleşme sorunu. Bu demokratikleşme sorununun merkezinde ise Kürtçe sorunu var. Ezberlediklerimizi ve ne anlama geldiğini bilmeden tekrarladıklarımızı bir kenara bırakalım. Anadili Türkçe olan 60 milyonluk nüfus, kendilerini Kürtlerin yerine koyup Kürtçe hakkında hüküm tesis etsinler. Kürtçe yer isimlerine ve parantez içinde yöre halkının kullandığı isimlerin kullanılmasına itiraz edenlerden, bu durumun ulus devletin neresine ve nasıl dokunduğunu açıklayacak üç mantıklı cümle isteyelim.

Karmaşık bir düğümü çözüyoruz. Endişe ve güvensizlikle birbirimizin yüzüne değil yaptığımız işe eğilelim. Aşk iki insanın birbirine bakması ile değil, aynı şeye bakması ile doğar ve büyür. Türkiye'de "iyi şeyler"in olmaması mümkün mü? "Mümkün" diyenlere soralım: Peki bize kim engel olacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi