Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Derdimi kime yanam!

Derdimi kime yanam!

TSK’da yaşananları biliyorsunuz. Bu durum hangi vakıf ya da dernekte, partide olsaydı, herhalde orası dağıtılırdı.. Aynı durum hangi kurumda yaşanırsa yaşansın, tepeden tırnağa yenilenirdi.
Ama sözkonusu örgüt TSK olunca, sadece bekliyoruz..
Yasama susuyor, yürütme susuyor, yargı susuyor..
Durum vahim.. TSK içinde illegal yapılanmalar sözkonusu ve bu grublar aktif..
TSK’nın derin devletin başı olduğu söylense de, TSK’nın da içinde başka bir derin yapı var..
İktidarların derununda partiler, partilerin derununda da yine monarşik ya da oligarşik bir yapı var..
Baksanıza, GDO, İnsan Hakları Başkanlığı ve Milli Eğitimde yeni yasa çalışmaları var, yapılan çalışmadan kimsenin haberi yok.. Bırakın muhalefeti, hükümet, parti, grub kimse işin ayrıntılarını bilmiyor..
Böyle bir şey olabilir mi? Böyle “Yönetişim” olur mu? Hani çok sesli, çok kültürlü, şeffaf, katılımcı, çoğulcu bir yapı oluşturacaktık?..
Şu mayınlı arazi konusundaki yaşananlara bakın. İktidarı ile muhalefeti ile döküldük..
Bu arada AKP mi, AK Parti mi, onu tartıştık.. Biri AKP dese ne olur, AK Parti dese ne olur. Anladık, resmi tanım AK Parti. Zaten bunu herkes biliyor. Biri bilerek AKP diyor.. Eleştirmek için, ya da başka niyetle..
Ahlak dışı çağrışımlar konusuna gelince, AK Parti üzerine de yakıştırmalar yapılabilir.
Tamam size dilekçe verenler, AKP yazarsa kabul etmeyin..
ANAP mı, ANAVATAN PARTİSİ mi diye tartışmaya gerek var mı..
Anasol-Mee diyince ne oluyorsa AKP diyince de o olmalı.. “İ Melih Gökçek” tartışması gibi bir şey bu.. NATO yazarken araya nokta konmalı mı, konmamalı mı, o zaman TC desek ne olur tartışması gibi bir şey..
Bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir ve bazı tartışmaların dozu artarsa, haddinden fazla şiddetin gayedeki hikmeti yok ettiği görülür.. Tecrübe ile sabittir..
TSK’daki darbeciler, çetelerin illegal faaliyetleri orta yerde durup dururken, öte yandan yine sınavda başörtüsü sorunu yaşandı.. Hukuka rağmen, birileri inadını sürdürüyor.. YÖK de, yönetimin değişmesi de fayda vermiyor..
Hedeftekiler AK Parti ve başörtülüler olunca birileri dilini yutuyor adeta..
Bu arada da AK Parti kongrelerinde ilginç gelişmeler yaşanıyor.. Başbakanın tek seçici gibi davranması kendini yıpratıyor bana kalırsa.. 2. Yasama döneminin nerede ise yarısı geride kaldı.. Bugün yapılan yanlışların acısı 2010 2. Yarısında ortaya çıkar..
Belediyelerle teşkilat inatlaşması giderek artıyor.. Parti içinde idealistler, aristokratlar, hamallar, seçilmişlerin yakınları ve genel merkezciler, yani “Majestenin yakınları” adeta köşe kapmaca oynuyorlar..
Bu işin böyle olacağı işin başından belli idi..
AK Parti, bana kalırsa hâlâ partileşme sürecini tamamlamadı ve hâlâ çok kırılgan bir yapıya sahip..
Kuşkusuz çok zor bir süreçten geçiyoruz. Ekonomi, terör, darbe girişimleri, derin devlet, çete, uluslararası ilişkiler, ABD, AB, İsrail, İslâm Ülkeleri, Türk dünyası, birçok cephede birden mücadele vermek durumundasınız..
Sürekli isteyen, şikâyet eden, ama bedel ödemek istemeyen ve sorumluluktan kaçan, birinin dediğini ötekisi engellemeye çalışan bir halk ve baş belası bir muhalefet..
Başbakan bana kalırsa giderek yalnızlaşıyor.. Biraz da bu sonucu kendisi hazırladı.. Çok iyi bir ekibe sahip olduğunu sanmıyorum.. Onun için de bütün kararları kendisi alıyor ve sorumluluk üsleniyor.. Bu sağlıklı bir yapı değil.. Öfkesi biraz da üzerindeki ağır yükten kaynaklansa gerek..
Sanırım birileri de bunu Başbakana söylemeye ya cesaret edemiyor, ya da onu üzmekten çekiniyor.. Dereden geçerken bu tartışmalar, hem çevrede hoş karşılanmıyor, hem de tepedeki kişinin stresini size boşaltmasına sebeb oluyorsunuz.. Zaten o dereden geçme süreci hiç bitmiyor..
Dert bir değil ki.. Zirveden yuvarlanan kar topu gibi stres büyür, büyür ve sonra olan olur!
Birileri de susar, susar ve sonra patlar. O zaman bir zamanlar çevrenizden ayrılmayan insanların bir anda dağıldığını görürsünüz..
Bunu işin içindekiler görmez, göremez. Kibriti gözlerine çok yaklaştırdıkları için önlerindeki ormanı göremezler.
Ama ben buradan söylüyorum, iyi gitmiyorsunuz! Evet içeride yaşananları bütünü ile bilmiyor olabilirim ama, dışarıdan görünen manzara çok iyi değil.. Türkiye’nin birçok yerindeki olan kongreleri ve olacak kongreleri dışarıdan izliyorum.. Başbakan Kütahya’da iken ben de oradaydım, geçen gün Maraş’taydım, İstanbul’da yaşananları biliyorum.. Her hafta bir iki ile gidiyorum.. Bu gidiş hayra alamet değil..
Siyaset çoğu zaman dua ile istenen beladır. Ayakta iken elinizi öpenler, yorgunluk gösterip oturduğunuzda üzerinize saldırırlar, düştüğünüzde ise vururlar..
Bunun AK Parti’si, sağı, solu yok..
Siyaset, aşk gibi, öfke gibi, bazan gözü kör ediyor!
Sanırım şimdi TSK’nın, AK Parti’nin, Hükümetin önce kendi içine bakması gerek.. Çünki, sonra Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var. Halimiz, biraz da okyanus kenarında kumdan evcikler yapan çocukların haline benziyor..
Bütün bunların ötesinde, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir..
Benim yazdıklarım, birileri için cansıkıcı olabilir, ama unutmamak gerekir ki, bazan “dost acı söyler”. Dostun eleştirisi, sahte dostluk gösterisinde bulunanların alkış ve övgülerinden daha iyidir..
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi