Ordu göreve!

Ordu göreve!

Kestirme ve ucuz genellemelerden uzak duralım. Askerlerle sivilleri karşı karşıya getiren bir sorunla uğraşmıyoruz. Kanunlara ve anayasaya aykırılığın ötesinde gayri meşru biçimde iktidar dizginlerini ele geçirmeye niyetlenen bir suç örgütünün peşindeyiz. Bu suç örgütünden, askerlik mesleğinin şerefini beş paralık ettiği için herkesten çok askerler şikâyetçi.
Askerlik bir şeref mesleğidir. Bir asker vatanı için hayatını tek kelimelik emirle feda etmeye hazırdır. Daha ötesi mesleğinin şerefini korumak için her asker hayatını ortaya koyar. Genelkurmay koridorlarında hazırlanan plan bir suç teşkil etmenin ötesinde askerlik mesleğinin şerefine aykırı. Şerefli bir Türk subayı, millî meseleleri darbe planlarına meze yapmaz. Sırtındaki üniformaya saygısı olan bir asker Bizans saraylarına özgü ahlaksız komplolar, entrikalar planlamaz. Anayasa'nın 137. maddesinde yasaklanan "kanunsuz emir"e karşı çıkmaktan çok daha önemli olan askerlik mesleğinin şerefi ve bu mesleğin ahlâk kuralları "irtica ile mücadele eylem planı"nda yazılanları bırakın planlamayı, aklından geçirmesine bile engel olur.

Asker dostlarımla bir araya gelip bu meseleyi tartışıyoruz. Şok belgeye karşı en büyük infial askerlerden geliyor. Askerlik mesleğinin şeref ve itibarının arkasına saklanarak bu ahlaksız planlar peşinde koşanlardan en çok onlar rahatsız. Meseleyi bir asker-sivil rekabeti olarak görmüyorlar; darbecilerin ordudan temizlenmesinin orduya itibar kazandıracağını ısrarla vurguluyorlar.

Ordu büyük bir kurum. Ana gövdesi silahının başında eğitim yapan veya nöbet bekleyenlerden meydana geliyor. Darbe planı yapabilecek veya bu işlere mesai ayırabilecek durumda olanlar çok küçük bir azınlık. Bu küçük azınlık, savaş için lazım olan hiyerarşi ve disiplini siyasete el atmak için kullanıyor. Ergenekon davasının geçtiği tartışmalarda ordunun arkasına sığınanların tamamı itibar sömürüsü yapıyor. Ülkeyi düşmanlara karşı koruyan ordu ile kimin ne meselesi olabilir? Mehmetçiğin koruduğu dikenli tellerin arkasındaki binalarda darbe planı yapan, bunun için ülkeyi gözünü kırpmadan ateşe atmaya hazırlananları bu mesleğin onuru neden kurtarsın?

Türk ordusunun subay kalitesi dünya standartlarının çok üzerinde. Harp okulları en yetenekli gençleri subay kadrolarına dâhil ediyor. Bir subayın aldığı eğitim en başta köklü bir devlet terbiyesi ve tarih bilincine dayanır. Bu tarih bilincinin özeti şudur: Subayı siyasetle uğraşan bir ordu bırakın vatanı, kendi itibarını bile koruyamaz. Balkan coğrafyasının, gırtlağına kadar siyasete batmış subaylar yüzünden çetelere teslim edildiğini en iyi askerler bilir. Kurtuluş Savaşı'nın Yunanlılardan çok içeriye karşı verildiğini ve bunun sebebinin de yine siyaset olduğunu askerler kadar iyi bilen yoktur. Bütün askerî darbelerin öncelikle orduya daha doğrusu bu bilince karşı yapılması bu yüzdendir.

Konuştuğum asker dostlarım, elindeki silahla siyaseti tanzim eden askerlerin etkili olduğu bir ülkenin asla medenî bir ülke olamayacağını söylüyorlar. Daha önemlisi, Bizans saraylarına dönmüş bir Genelkurmay karargâhı ile hiçbir savaşın kazanılamayacağını vurguluyorlar. Halkını düşman ilan eden bir ordu ile hiçbir millî çıkarın korunamayacağını tekrarlıyorlar. En önemlisi, cumhuriyet ve laiklik istismarı üzerinden siyasete müdahalenin artık kabak tadı verdiğini belirtiyorlar. Ordunun kahir ekseriyetinin de bu düşüncede olduğunu söylüyorlar.

Herkesin yüreği ferah olsun. Ortada kumpas çevirip, elindeki silahı doğrultup darbe yapmaya hazırlanan bir ordu yok. Tam tersine şerefli Türk subayları ordunun itibarını, entrikalara ve komplolara geçit vermeyerek sürdürmeye kararlı. Darbe ima eden ve siyasete müdahale niteliği taşıyan emirleri yerine getirmemeye kararlı güçlü bir irade orduya hâkim.

Kısaca ordumuz görev başında.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi