Faruk Çakır

Faruk Çakır

Müstehcenlik dur!

Müstehcenlik dur!

Zihnen ekonomik krizle ve ‘darbe belgeleri’yle ilgilenirken en önemli tehlikenin farkına varamıyoruz, ya da ihmal ediyoruz. Farkına varamadığımız tehlike; müstehcenlik. Bu belâ ve musîbet, dört değil belki on dört koldan hareketle başta gençler olmak üzere aileyi ve toplumu tehdit ediyor.

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte gazete ve televizyonların yayınlarındaki müstehcenlik dozu iyice arttı. TV izlemediğimiz için bilemiyoruz, ama gazeteler ele alınabilecek durumda değil. ‘Çok satan’ çok sayıdaki gazete, maalesef insafsız ve iz’ansız bir şekilde müstehcen yayınlarını arttırarak devam ediyor.

Hele hele gazetelerin verdiği ‘ek’ler var ya, inanın onlara ‘gazete’ demek için bir iki şahit bile yetmez! Bu müstehcenlik furyasına, bu çılgınlığa kim dur diyecek? Nasıl bir ülkeyiz ki, kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz? “Aileyi ve gençleri korumak için vazifeli olan kurumlar” bu cinayetlere nasıl sessiz kalabilir? En başta Diyanet İşleri Başkanlığı bu çılgınlığa karşı durmalı ve elinden gelen gayreti göstermelidir. Tabiî bu çağrımız, “Diyanet bu tehlike ile ilgilenmiyor” anlamına gelmez. Mutlaka konu ile ilgili çalışmalar yapılıyor ve zaman zaman da ‘hutbe’ler okunuyor. Ama çok daha fazlasını hep birlikte yapmalıyız. Evet, hep birlikte.

Çünkü tehlike çok çok büyük. Bir yandan TV’ler, bir yandan ‘sanal medya’ dediğimiz internet, bir yandan da—maalesef çoğu Müslümanın dahi evine ‘rahatlıkla’ soktuğu—’bilinen’ gazetelerle müstehcenlik teşvik ediliyor. Açık saçıklığın ailemize topyekûn olarak saldırdığı günümüzde, karşı koymayı da topyekûn olarak yapabiliriz. Her imkân ve fırsatta bu tehlike ve tehditin farkında olduğumuzu ortaya koyabilmeliyiz.

Müstehcenliğin saldırısı sadece TV, internet ve gazetelerle sınırlı değil. Sokaklardaki dev afişler de müstehcenliğin yayılması için kullanılan vasıtalardan biri. Sokak ve caddeleri ‘kirleten’ müstehcen afişlerle donatılan panolara karşı anlamlı bir imza kampanyası başlatılmış. Açılan bu site aracılığıyla ‘yetkililer’ ciddî olarak ikaz edilecek. 22 Haziran 2009 tarihli Yeni Asya’da da yer alan habere göre, protesto imzaları belli bir sayıya ulaştığında “Türkiye’yi idare edenler”in önüne konulacak ve “gereğini yapın, müstehcenliğe dur deyin” denilecek. (İmza kampanyası şu adreste: www.reklampanolariniprotestoediyorum.com)

“Krize çare arıyoruz” diyenler, asıl bu krize çare aramalı. Aileyi ve gençleri tahrip eden bu ‘atom bombaları’na karşı sessiz kalmak telâfisi mümkün olmayan yaralara sebebiyet verir.

Yeri gelmişken, ‘dindar’ bilinen bazı firmaların da bu müstehcenlik tuzağına düştüğünü gördüğümüzü üzülerek ifade etmek durumundayız. Gerek TV, gerek gazete ve gerekse başka şekilte ticarî faaliyet gösteren ‘dindar firma’lar; ürünlerini tanıtırken müstehcenliğin dik âlâsına âlet oluyorlar! Hiç kusura bakmasınlar, ama “Bu işi yapmak için başka çare yok” diyerek bizi kandırmaya çalışanlar, acaba Yaratıcıyı da kandırabileceklerini mi düşünüyorlar?

İğneden ipliğe hangi ürünü imal ediyorsak, tanıtımı da, reklâmı da, inancımıza uygun olmalı. Ne kendimizi ne de başkalarını kandırmayalım... Yaratıcıyı kandırma imkânı zaten yok.

El birliğiyle müstehcenlik âfetine, tâununa, tufanına ‘dur’ diyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi