Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Enes’in Günlüğünden...

Enes’in Günlüğünden...

Bütün kış tatili bekledim... Yaz tatili gelecek, akraba ziyaretleri yapacak, yaz okullarına devam edip orada yüzme, futbol, satranç... Gibi alanlara katılım gösterecektim. Ayrıca Mersin'e teyzeme gidecek hem seçtiğim kitapları okuyacak, hem de teyzemden Kur'an dersi alacaktım.

Yıl içinde yorucu bir maratonun koşturan üyesiydim. Derslerden bunaldığımda, ödevlerden sıkıldığımda tatili hayal ederek rahatlamaya, bu boğucu havayı üzerimden atmaya çalıştım...

Okulun son haftası tatille ilgili hayallerime her an bir yenisi daha eklendi. Tatiller, dinlenmek, gezmek, akraba ziyaretlerinde bulunmak, arkadaşlarla vakit geçirmek, sabahları dokuza kadar uyumak, akşamları istediğim saate kadar oturmak gibi şeyler benim yıl içinde yapmayı isteyip de yapamadığım şeylerdi. Tatilde istediğim gibi yaşayacak ve içimde filizlenen hayallerimi hayata geçirecektim. O sabah bu düşüncelerle okula gittim. Karneyle birlikte elime tutuşturulan teşekkürnameyi bile görmeden, koşarak eve geldim karneyi aileme gösterdim ve hemen bavuluma göz attım.

Ben yaz boyunca dinlenmeyi ve isteğim şeyleri yapmayı hayal ederken, annemle babam takdir alamadığım için, yüzüme öfkeyle baktılar ve sanki kötü bir şey yapmışım gibi öfkelendiler... Ama benim gözüm hiçbir şeyi görmüyordu ve sadece tatil hayalleri kuruyordum. Eşyalarımı toplayıp bavulu önüme koydum... İşte tam o sırada babamın sesini işittim. Babam, odasından çıktı ve "bu yaz takdirname getiremedin, derslerinde düşme var, ceza olarak yaz boyunca benimle çalışacaksın, bir de senin için seçtiğimiz kitapları okuyacaksın..." dedi. Korku dolu bir ses tonuyla "Ama Mersin'e teyzemlere gidecektik, denize girecektim, arkadaşlarımla gezecektim, seçtiğim kitapları okuyacaktım, Kur'an öğrenecektim, bana söz vermiştiniz..." dedim. Babam bana verdiği sözü çoktan unutmuştu hemen araya girdi "Verdiğim sözden vazgeçiyorum ve takdir alamadığın için seni cezalandırıyorum..." dedi...

Öfkelendim ama artık öfkemi kontrol edebiliyordum. Üstelik bu davranışını tasvip etmesem de, karşımdaki kişi benim babamdı, ona karşı kırıcı olamazdım, olmamalıydım... Ama yine de benden dürüst olmamı bekleyen babamın verdiği sözde durmayarak olumsuz bir model olduğunu görünce burukluk yaşadım... Kimseye bir şey söylemedim, sessizliğe gömüldüm, bilgisayarımın başına geçtim ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Ağladığımı kimseler görmesin istiyordum. Çünkü annem "Erkekler ağlamaz " diye öğütlemişti. Onun bu düşüncesine hiçbir zaman katılmamış ve bu sözün neyi ifade ettiğini anlayamamıştım. Erkekler insan değiller miydi? Onların da duyguları yok muydu? Neyse yine de annem kınayacak sandım ve gizlice ağladım...

Diyeceksiniz ki, Enes her şeyi problem ediyor... Hayır, büyüklerim ben her şeyi büyütmüyorum sadece bana da söz hakkı verilsin, bana da ne düşündüğüm sorulsun istiyorum... Düşünün bir yıl boyunca, kitapları elinizden hiç bırakmıyorsunuz, gece gündüz çalışıyorsunuz, tatilden, arkadaş ziyaretlerinden, sosyal faaliyetlerden ve özgürce hareket etmekten yoksun yaşıyorsunuz, yoruluyorsunuz, gözleriniz ağrıyor, başınız ağırlaşıyor, ayaklarınız titriyor...

Peki bütün bunları niçin yapıyorsunuz? Başarmak ve sınıfınızı iyi bir dereceyle geçmek için çalışıyorsunuz. Bütün bunların benim için birer sorumluluk olduğunu biliyorum fakat bu sorumluluğumu yerine getirip te teşekkür aldığım halde niçin cezalandırıldığımı bir türlü anlamıyorum. Neden cezalandırıldım diye soruyor ve bir cevap da bulanıyorum... Eskiden annemle babamın tutumuna bakarak bir meslek sahibi olmak için sınıfın en iyisi olmak gerekir diye düşünüyordum. Ben de her şeyde en iyi olmalıydım...

Fakat düzenli ve programlı bir çalışma sistemiyle orta halli bir öğrencinin de başarılı olabileceğini gördüm. Tabii ki derslere çalışmak ve bize verilen sorumlulukları yerine getirmek, elimizdeki imkânları değerlendirmek önemli bir görevdir. Ancak, benden gücümü ve kapasitemi aşan şeyler istemeyin...

Çalıştığım, yıl boyu çalıştım ve teşekkür alabildim beni böyle kabul edin, eleştirmeyin... Siz elinizdeki bir bardağa ne kadar su koyabilirsiniz? Alabileceği kadar, yani kapasitesi miktarınca değil mi? Benim de alma, öğrenme kapasitem bu kadar, bunu böyle kabul edin ve beni şartlı sevmeyin. Çünkü karşı çıktığınız şey ne olursa olsun sizler tarafından sevilmeyi hak ediyorum...

Şimdi sizlerden bu güne kadar istediğim halde ifade etmediğim belirtmediğim birkaç isteğimi dile getirmek istiyorum:

Beni başkalarıyla kıyaslamayın

Tatilleri nasıl geçirmek istediğim konusunda benim fikrimi de sorun. Kendi isteklerinizi dayatmayın, benimle işbirliği yapın

Beni her zaman en olacaksın tarzında yönlendirmelerde bulunmayın, imkânlarımı faydalı şekilde kullanmayı öğretin ve davranışlarımı ödüllendirin

Beni eleştirmeyin, verdiğiniz sözde durun, davranışlarınızla da bana örnek olun Benim derslerimi ve dünyada elde edeceğim faydaları, kariyeri düşündüğünüz kadar ahiretemi de düşünün ve bana ahiret bilinci verin.

Eğer bütün bu isteklerimi dikkate alırsanız, güvenim kırılmaz, terbiyem bozulmaz ve başarıya giden yolda azmim zayıflamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi