Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Toplumumuzun meseleleri

Toplumumuzun meseleleri

İslâm iki çeşit varlığa eşit ölçüde önem vermiştir. Bunlardan biri maddi, diğeri ise manevi varlıktır. İnsan, nasıl ruh ve bedenden teşekkül ediyor, bunlardan herhangi biri olmaksızın varlık imkânına sahip olamıyorsa, toplum için de aynı durum söz konusudur.

Sadece maddi yapısı itibarıyla mükemmel olan bir toplum huzur bulamaz. Bunun gibi, sadece manevi yapıya önem verip maddî yapıyı ihmal eden bir toplum da huzur bulamaz. Morali ne kadar güçlü olursa olsun, bir kimsenin bedeninde hastalık olursa bu kişi sağlıklı ve huzurlu bir hayat geçiremez. Beden yönünden sağlıklı bir kişi de moral bakımından zayıf olursa, yine düzenli mutlu ve huzurlu bir hayat sürdüremez. Huzur ve düzen ancak her iki yönden sağlıklı bir yapıya sahip olmakla mümkündür. Bunun adresi ise İslam’dır; İslamî hayatı yaşamaktır.

Bugün toplumumuzun birçok meselesi vardır. Bunların başında maddi yönden kendi kendine yeter hale gelmek, yani kalkınmaktır.

Şüphe götürmez bir gerçektir ki kalkınmada temel unsur din faktörüdür. Din toplumun ayrılmaz bir unsurudur. Din toplumun temel taşıdır. Din faktörü olmadan bir toplum mutlu bir hava içinde kalkınamaz.

Kalkınmada en büyük faktör dindir. Dinsizliği esas alarak kalkınmış görünen bazı toplumlarda dinsizliğe bir din gibi inandıkları görülmüş, fakat bu inanç gerçek dinin yerini tutmamış, bu toplumlar kısa bir süre sefalet ve perişanlığa sürüklenmişler, zaman içinde çökerek sonra yok olmuşlardır. Komünizm bunun açık bir göstergesi olmuştur. Bu husus dinin toplumda ne derece önemli olduğunu yüksek sesle ifade eder.

Bir millet için sadece kalkınmak önemli değildir. Huzur içinde dengeli bir şekilde kalkınmak önemlidir. Mutluluk ve huzur getirmeyen bir kalkınma insanlar için bir değer taşımaz. Allah’a hamd olsun ki bin yıllık uzun bir zamandan beri millet olarak, dinlerin en yücesi ve insan tabiatına, toplum meselelerine en uygun olan İslâm dinine mensup olma şerefine nail olmuş bulunuyoruz. Yurdumuzun her köşesi İslâm’ın simgesi ve Müslümanların tapusu durumuna gelen abideler, camiler, medreseler, kervansaraylar, vakfiyelerle, dini okullarla doludur.

Ülkemiz nüfusunun %99’u Müslüman’dır. Buna göre kalkınmada çok daha başarılı olmamız gerekir. Zira İslâm dini okumayı, düşünmeyi, ilmi araştırmalar yapmayı, çalışmayı emreder. İbadet anlayışı ile dünya işlerine çalışmak ise kalkınmanın temelidir.

Üzülerek belirtmeliyiz ki, toplumumuz İslam dininden bu alanda yeterince yararlanamamıştır. İnsanlar kendi kapasitelerini kullanarak iş üretme yerine başkalarının açtıkları işi tüketme ve hazıra konma alışkanlığına yakalanmışlar, böylece az sayıdaki teşebbüs sahiplerinin yarattıkları kapasiteyi kullanarak tüketmeye çalışmaktadırlar. Oysa herkes bir şey üretmekle kendini yükümlü tutmalı ve bu ülkenin ekonomisine katkı sağlamalıdır.

Bu yanlış tutum çalışma hayatını olumsuz etkilemiş, insanlar hep hazır iş arama yolunu tutmuştur. Anadolu’da toprağı bulunanlar hazır olan işini bırakıp büyük şehirlere koşmuşlar, hazır olsun da ne olursa olsun, diyerek mevcut işyerlerini ve iş kapasitesini kullanmaya gayret emişlerdir. Devlet alanına irenler bu alanı şişirmişler, özel sektörde de iş kalmamıştır. Dolayısıyla işsizlik çoğalmıştır. Bunun sebebi hazıra konma düşüncesidir. Beyin denen ilahi makineyi kullanmaksızın, başkalarının düşünce ürünü olan işyerlerine hücum etmek elbette ki işsizlik yaratır. Anadolu’da köyler ve küçük kasabalar topraklar boşaldı, araziler atıl hale geldi. Altından da değerli olan bu toprakları terk etmenin manevi sorumluluğu vardır. Bugün işsizliğin artışının sebebi bu sorumluluğun idrak edilememesinden kaynaklanmaktadır. Din sadece ibadetleri yerine getirmeyi emretmez, çalışıp geçimi sağlamayı da emreder. Çünkü geçimi sağlamak her Müslüman üzerine farz olan bir görevdir. Bunun yolu iş üretmek, mevcut toprakları daha iyi değerlendirmek ve ibadet aşkıyla çalışmaktır.

Toplumumuzu sıkıntıya sokan bu işsizlik olusu sadece hükümetlerin gayretiyle ortadan kaldırılacak bir olgu değildir. Bu şekilde manevi yönden boşlukta ve maddi yönden tembel olan bir toplumu rahatlatacak olan tek husus herkesin çabalaması ve bir şey icat etmeye ve üretmeye çalışmasıdır.

Böyle bir dünyada Türkiye’nin gerçeklerini görmemek, bu gerçekler karşısında ortaya çıkan meselelere çözüm bulmamak, bir şeyler düşünmemek, vatansever hiçbir Müslüman’ın kurtulamayacağı büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluk işçisiyle, patronuyla, esnafı ile sanayicisiyle, din adamıyla, öğrencisiyle, hocasıyla tek bir vücut halinde üzerinde titrememiz gereken bir konudur. Hiçbir Müslüman kendini bu sorumluluğun dışına atamaz.

İslâm dini, her asırda yaşayan tüm milletlerin her kuşağının ihtiyacı olan meselelere cevap verecek, sorunlarına çözüm getirebilecek çok zengin kaynaklara sahiptir. Toplumumuzun muhtaç olduğu hususlarda insanları rahatlatacak ve maddi manevi huzura kavuşturacak çözümler İslâm’dadır.

Günümüzde toplumumuzun meselelerine modern manada cevap verebilecek şekilde İslâm’ı tanımak ve tanıtmak görevi din adamlarına, özellikle Kur’an Kursları, İmam-Hatip Okulları ve İlahiyat Fakültelerine düşmektedir. Zira İslâm dinini doğru anlamak, günümüz dünyasının, özellikle toplumumuzun meselelerini ve dünya şartlarını anlamaya ve tanımaya bağlıdır. Bunu gerçekleştirecek olan din âlimleri ancak bu okullardan yetişebilir.

Allah’a şükürler olsun ki, bu okullar meyvesinin vermeye başlamış, her gün ilmi bir hüviyet kazanma ve hizmet yolunda önemli adımlar atılmaya başlanmıştır.

İslâmî açıdan toplumumuzun karşılaştığı sorunlara çözüm getirebilmenin ve kalkınmada dinin ve din adamının fonksiyonunu tam anlamıyla icra edebilmenin yolu bu müesseseleri yaşatmak, maddi manevi destek olmak, bütün ilmi faaliyetlerini benimsemek ve yardımcı olmaktan geçer.

Sonuç olarak şunu ifade etmeliyiz ki, dini müesseseler ne kadar korunur, maddi-manevi imkânlarla teçhiz edilir, böylece tam bir başarı ile topluma hizmet sunacak gerçek din âlimleri yetiştirilebilirse, mutlu ve huzurlu bir hayat, insani hedefine tam ulaşan bir kalkınma da ancak o zaman gerçekleşmiş olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi