Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

İlahiyat fakültelerinde Arapça ve Temel İslami İlimlerin Öğretimi mesele

İlahiyat fakültelerinde Arapça ve Temel İslami İlimlerin Öğretimi mesele

İlahiyat fakültelerinde öğrenciler, aldıkları dersleri hazmedemiyorlar. İsterse haftada kırk saat ders okusunlar, eğer bu saatler uzun zamana yayılmazsa, Arap dili ve edebiyatı yeterli ölçüde öğrenilemez. Diğer diller de böyledir. Çocuk doğduğu zaman anadilini aile ortamında en az dört yıl dinledikten ve tahsil ettikten sonra ancak konuşabiliyor. Bu öğrenme işi, on yaşına kadar devam ediyor. Dilin edebiyatını öğrenmek için ise ayrıca tahsil görmek gerekiyor. Arapçayı öğrenmek de bundan farksızdır. Fıtrata aykırı bir usul ile ve acele ile Arapça öğretilemez. Bunun her şeyden önce belirlenmesi ve anlaşılması lazımdır. Yoksa harcanan bunca emeklere, sarf edilen paralara, zayi edilen zamanlara yazık olur.
Öğrenciler arasında, Arap dili ve edebiyatına vakıf olan beş on kişiye rastlansa da bunlar Arapçayı fakülte dışında, katıldıkları kurs ve seminerlerden öğrenmektedirler. Demek ki fakültelerin Arapça öğretiminde büyük bir sorun vardır. Bu sorun görmezden gelinemez. Yazıktır bu fakültelere, fakültelerde okuyan öğrencilere... Yazıktır bu topluma...
Toplum bu fakültelerden büyük din âlimlerinin yetişmesini bekliyor. Esasen buna şiddetle ihtiyaç vardır. Fakat maalesef beklenen olmuyor. Devlet yetkililerinin, özellikle Sayın Başbakan’ın bu konuya ciddi bir şekilde eğilmesi gerekir. İlahiyat öğrencilerinin, Arapça ve temel İslami bilgileri tarafsız bir ilim heyeti tarafından test ettirilerek ortaya konmalı ve buna göre bir yol izlenmelidir; İlahiyat fakültelerinde, Arapça öğretilememesinin önüne mutlaka geçilmelidir.
Üçüncü sebep, temel İslam ilimlerini öğreten hocaların metot yetersizliğidir. İlahiyat fakültelerinde yetişmiş çok değerli bilim adamları vardır. Bunu bir sevinç ve övünç konusu olarak ifade etmemiz gerekir. Ancak, Türkiye’de parmakla gösterilen ne kadar İlahiyat mensubu zatlar varsa, bunlar mutlaka medrese eğitiminden geçmiş kimselerdir. Yani Arapça ve temel İslamî ilimleri dışarıda medrese sistemine göre öğrenmişlerdir.
Bu değerli hocaların ilahiyat fakültelerinde izledikleri programlar, bildiklerini öğretmeye imkân vermemektedir. Sistem adeta öğrencilerin temel İslami ilimleri iyi öğrenmemelerine yönelik olarak hazırlanmıştır. Laik sistemin amacı, ansiklopedik bilgilere sahip bir ilahiyatçı tipi yaratmaktır. Bunda muvaffak da olmuşlardır. Bu hususu mutlaka göz önünde bulundurmak gerekir. Ansiklopedik bilgi ile toplumda gerçek âlim tipi oluşmaz, oluşamaz. Dolayısıyla ilahiyat fakülteleri misyonunu gereği gibi icra edemez. Nitekim edememektedir.
Temel İslami ilimlerin öğretilememesinin bir sebebi de bu ilimleri öğreten kadroların öğretmedeki başarısızlığıdır. Bilmek başka öğretmek başkadır. Hocaların büyük bir kısmı öğrencilerine merhamet duygusu ile yaklaşmakta ve öğrencileri çok sıkmadan rahat bir şekilde sınıf geçmelerine yardımcı olmaktadırlar. Dersler, gereği gibi öğrenilmeden geçilmemelidir. Aslında bu merhamet değil, öğretim cinayetidir.
Dersleri gereği gibi öğretememenin bir sebebi de derslerde standart temel bir kitabın izlenmemesidir. Oysa İlahiyat fakültelerinde Temel İslami İlimler çok önemlidir. Bu ilimlerin öğretiminde muvaffak olmak için, her ilim dalında mutlaka muhtasar bir metnin baştan sona kadar okutulması gerekir. Bir metin okutmadan, her hocanın yayınladığı değişik kitaplarla esaslı bir öğretim sağlanamaz. Önce bir ilmin bütün kavramlarının öğretilmesi gerekir. Bu da ancak Arapça bir metin okutmakla mümkün olur. Bir tefsir metni, bir fıkıh metni, bir usul-i fıkıh metni, bir akaid metni, bir hadis metni, bir usul-i hadis metni mutlaka beş yıl boyunca okutulmalıdır.
Ayrıca, okutulacak ilimlerin sıralamasında da belli bir sistem uygulamak gerekir. Kolay metinlerden zor olanlara, furu’dan usule doğru bir yol izlenmelidir. Önce kavramlar okutulmalı, furu meseleler kavratılmalı, sonra bu furu’un bir tür felsefesini teşkil eden usul ilmi okutulmalıdır. Bunun için ilahiyat fakülteleri, akademik çevre dışındaki medrese eğitiminden ve modern öğretim metotlarından yararlanmak için, geniş çerçeveli istişareler yapmalıdırlar. Buna özellikle YÖK imkân vermelidir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğuracağı için, ilahiyat fakültelerinin sadece kendi aralarında yapacakları istişareler, düzenleyecekleri programların, bir sistem oturtmak için yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Başarıyı sağlayamayan çevrelerle istişare etmek anlamsız olur.
O halde, İlahiyat fakültelerindeki dersler ve ders programları esaslı bir tenkit süzgecinden geçirilmelidir. Bunun zamanı gelmiştir, hatta geç bile kalınmıştır. İlimlerde hedefe, metotsuz ulaşılamaz. Bu sebeple, önce metot meselesi tartışmaya açılmalıdır. Bu tartışma öyle aceleye de getirilmemeli, belki uzun bir zamana yayılmalıdır. İlahiyat fakültelerindeki ders programları kanaatimizce, Anayasa değişikliği kadar önemlidir.
Osmanlılar döneminde, bizden önceki İslam âlimleri, hem Arapçayı mükemmel bir şekilde öğreniyorlar, hem de dünya çapında Arapça eserler verebiliyorlardı. Niçin Osmanlıların torunları bunu yapamasın? Osmanlıların öğretim ve eğitim metodu ortadadır. Bu tarihi tecrübeden mutlaka yararlanılmalıdır. Buna şiddetle ihtiyacımız vardır. Daha kaliteli ilahiyatlara doğru adım atılmalı ve İslami ilimler yeniden canlandırılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi