Cemal Nar

Cemal Nar

Asker İşi Nasıl Yapar?

Asker İşi Nasıl Yapar?

Bugünlerde elimde olan bir kitaptan bir hatıra nakletmek istiyorum önce. Timaş’tan çıkan M. Serhan Tayşi’nin hatıraları, “Ali Emiri’nin İzinde”.

Tayşi bey babasından bahsediyor. Sekiz yıl Mustafa Kemal’in koruma polisliğini yapmış İstanbul’da. Hatıralarından birisi de özetlersek (s. 58-60) şöyle:

1930 larda İstanbul’da asayiş iyice bozulmuş. Halk gece sokaklara çıkamaz olmuş. Mezarlıklar bile soyulur ve ölülerin başı kesilir, dişleri sökülürmüş. Atatatürk Dolmabahçe’ye ilgileri çağırır. Yerler, içerler ve meseleyi konuşmaya başlarlar. Atatürk meseleyi arzeder:

“Efendiler, memleketin her tarafında, ama hususî olarak da İstanbul'da asayişin muhtel olduğu söyleniyor. Şikâyetler var. Polis teşkilâtında bir arıza olmalı ki, bu hadiseler meydana geliyor. Bir hal çaresine bakmamız gerek. Ne yapalım? Fikriniz fikir beyan edin."

Herkes zaten hazırlanıp gelmiş, konu daha önceden belli olduğu için. Herkes sırayla fikrini beyan etmiş. Salonda bulunanlar asker kökenli olduğu için, Fransa'da olduğu gibi, jandarmanın polisin yerini alması, şehirlerin de jandarma kuvvetiyle korunması, polislerin ancak cinayet vakalarında, soruşturmalarda, adlî soruşturmalarda görev alması; buna mukabil jandarmaya ateş etme yetkisinin verilmesi, polislerin yetkilerinin kısıtlanması fikri ağırlık kazanmış. Konuşanların kahir ekseriyeti bu düşünceyi dile getirmiş.

Bu düşünceler ne kadar tanıdık değil mi?

Burada biraz özetleyerek geçelim. Atatürk konuşulanları beğenmemiş ve orada duran Tayşi beyin babasını çağırmış. “Git bana bir asker çağır” demiş. Gelen askere kapı üstündeki lambaları vurmasını söylemiş. Asker de sıkmış vurmuş ve gönderilmiş.

Atatürk bu sefer “git bir polis çağır” demiş. Gelen polise de kalan iki lambayı göstermiş “vur” diye. Polis silahını çekmiş ve “"Paşam, neresinden vurayım? Kordonundan mı, fanusundan mı, camından mı?"

Atatürk, gayesinin gerçekleşmiş olmasından memnun:

"Tamam, vurma, gerek yok. Çıkabilirsin" demiş. Adam da selam verip çıkmış salondan. Tabii, kimse bir şey anlamamış. Açıklama yapması için yüzler Atatürk'e dönmüş. O da tok bir sesle şu konuşmayı yapmış:

"Beyler! Dikkat ettiniz mi, birinci çağırdığım askerdi. Bir robot gibi, kendisine verilen emri yerine getirdi. Herhangi şey sormadı, emirde mantık da aramadı. Asker mantığı böyledir: Bir adamı yakalamak için, gerekirse beş kişiyi birden öldürür. Ama emri de mutlaka yerine getirir. Amacına ulaşma yolunda zararlar ve kayıplar umurunda değildir. Bir sabıkalıyı öldürme yolunda, gerekirse onlarca masumun canını alır. Fakat polise dikkat ediniz. Polis, emri aldığında soruyor, sorguluyor, açıklama istiyor, mantık arıyor. Bana böyle koruyucular, böyle polisler lazım işte..."

Mustafa Kemal Atatürk orada bir de hatırasını anlatır bu konuda ama biz yer darlığından alamıyoruz. Evet, askeri en iyi bilenlerden birisi de odur herhalde. Asker savaşmak için eğitilmiştir ve ondan anlar. Onu asayişte kullanırsanız işte böyle olur.

Peki ama ya bir de devlet yönetiminde asker kullanırsanız? Mesela devlet idare etmede, eğitimde, mahkemede. Ekonomide mesela. Yandı gülüm keten helva…

Siz hiç ihtilal yaşamadınız mı? 12 Eylül olalı kaç yıl oldu? 27 Mayısı okumadınız mı? 28 Şubatı görmüşsünüzdür artık. Allah Teâlâ bir daha göstermesin öylesi kara günleri bu millete. Hatta hiçbir millete. Honduras’a bile.

Şimdi bir kanun çıkmış meclisten, özü askeri askerlik işinin dışındaki işlerden alıkoymak, sivil iktidara müdahalesini önlemek, darbeleri bitirerek demokrasiyi, halkın iradesini güçlendirmek.

Kötü mü bu? Hani demokrasi deyip duruyordunuz? Nesine itiraz ediyorsunuz?

“Efendim gece yarısı çıkmış”

Ne olur, gece kanun çıkarmak yasak mı, ayıp mı? İlk defa mı oluyor sanki…

“Ama biz uyutulduk”.

Günaydın öyleyse. Sanki siz olmasanız Ak Partinin yeterli sayısı yoktu. Siz uyusanız da kalanlar halk iradesi için yeterli zaten. Bırakın bu saçma sapan bahaneleri de içinizdekini açıkça söyleyin:

“Biz tam demokrasi istemiyoruz. Halkın egemenliğini tehlikeli görüyoruz. Askeri vesayet işimize geliyor.”

İşin doğrusu budur değil mi? Ama söyleyemiyorsunuz bir türlü…

Sizi gidi çağdışı takiyyeciler sizi!..

Kanun çıkmıştır bir kere, artık irtica, yani geriye dönüş yok beyler. Halk silindir gibi ezer geçer karanlıkta kalan gerici yobazları. Bu kaçıncı hüsrandır, hala ders almaz mısınız?




Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi