Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kaddumi belgesi ve Arafat'ın öldürülüş planı

Kaddumi belgesi ve Arafat'ın öldürülüş planı

Kaddumi belgesi19 TEMMUZArafat bir şeytan üçgeninde öldürüldü. Elbette bu Sakarya-İzmit veya Düzce üçgeni değil. İsrail, ABD ve Filistin işbirlikçilerinin oluşturduğu şeytan üçgeni. Gazze'de Mahmut Abbas liderliğinde yaşanan Temmuz 2007 devlet darbesi de aslında bu üçgenin bir ürünü ve marifeti idi. Bir buçuk yıl önce bunu Vanity Fair dergisi bütün safahatıyla gün yüzüne çıkardı ve (Vanity Fair Magazine: The Gaza Bombshell, April 2008) örtü altında kalanları ifşa etti. Aslında Muhammed Nezzal bunları detaylı olarak el Cezire ekranlarına anlatmıştı. Muhammed Dahlan gibi işbirlikçilerin sadece Hamas'a yönelik değil aynı zamanda Arap rejimlerine yönelik istihbarat topladıklarını ve bunları İsrail ve ABD ile paylaştıklarını anlatmıştı. Sudan ve Mısır gibi ülkelerden de istihbarat toplayan Muhammed Dahlan ve istihbaratçı ekibi bunları İsrail ve ABD mercileri ve makamları ile paylaşıyorlardı. Esasında, Arafat'ın öldürülmesiyle Ecevit'in öldürülmesi de birçok yönden birbirine benziyor. Lakin henüz Ecevit'in başına gelenlerde Amerikan parmağı tam olarak netleşmiş değil. Çevik Bir ve benzerleri üzerinden 28 Şubat sürecinin detayları daha da netleşirse o zaman bu hususta da bir yargıya varmak mümkün olabilir. Vanity Fair dergisinden yaklaşık 1.5 yıl sonra ikinci mühim bombayı da Ebu'l Lutf olarak anılan Faruk Kaddumi patlattı. Arafat'ın adeta dışişleri bakanı gibi görev yapan Faruk Kaddumi yıllardır suskunluğunu koruyor lakin alttan alta Mahmut Abbas ve çetesiyle de hesaplaşıyordu. Mahmut Abbas tam Türkiye'ye geldiği sırada Faruk Kaddumi bombayı patlattı ve Arafat'ın öldürülmesinden Mahmut Abbas'ın sorumlu olduğunu ileri sürdü. Böylece aslında Kaddumi, Fetih'in naşına veya tabuta da son çiviyi çakmış oldu. Bu şok açıklamalar Fetih'in intibaha getirir mi? Nafile çaba. Büyük ölçüde olmayacaktır. Artık hissiyatını kaybetmiş ve ölüm haline geçmiş olan vucut veya organizma yapılan şok tedavilere cevap vermeyecektir.

Gerçekten de Ebu'l Lutf veya Faruk Kaddumi hesaplaşmada geç kalmıştı. Bu hesaplaşmayı seçimlere veya kongreye ertelemiş veya denk getirmiştir. Bu da söylediklerinin kıymetinin bir parçasını alıp götürmüştür. Faruk Kaddumi'nin söylediklerine ve anlattıklarına veya açıkladığı belgeye göre, Arafat'ın ölümünde bir üçgen vardır. Bu üçgende İsrail, ABD ve Arafat'tan sonra Feth'in ikinci adamı Mahmut Abbas yer almaktadır. Esasında İsrail, Arafat'ı Mahmut Abbas'la markaja almış ve ardından Selam Feyyaz'la da Mahmut Abbas'ı markaja almıştır. Matruşka gibi. Kaddumi'nin belgesine göre, Arafat bizzat Şaron'un talimatıyla öldürülmüştür. Bu görevi ise dönemin savunma bakanı Mofaz deruhte etmiş ve gerçekleştirmiş. Dolayısıyla Mahmut Abbas, Arafat'ın zehirlenmesinde taşeronluk yapmış. Esasında Rabin ve diğer Yahudi liderleri Arafat'ı kendi halkına karşı taşeron olarak kullanmak ve Filistin'i de Bandustan yapmak istiyorlardı. Arafat bu planlara direndi. Ve Yahudi liderlerinin kendilerine verdiği taahhüt ve sözleri yeterli gördü. Halbuki, Rabin, Arafat'a verdiği sözü tutmak bir yana fanatiklerden kendi canını bile kurtaramamıştır. Rabin'in Suriye'ye verdiği sözler ve emaneti de unutulmuştu. Arafat'ı kendilerine taşeron yapamayanlar ikinci adamı gözlerine kestirmişler ve ağlarına düşürmüşlerdi. Bunun sonucunda Mahmut Abbas taşeronları olmayı kabul etmişti. Bütün ümitlerini İsrail'in iyi niyetine ve lütuflarına bağlamıştı. Lakin bu süreçte kendi adamlarıyla da ilişkileri bozulmuştu. Zira İsrail güven ortamı sağlanmasına imkan vermiyor. Bunun sonucu olarak Selam Feyyaz ve Muhammed Dahlan ile Mahmut Abbas'ın ilişkileri kördüğüm olmuştu. Yani hem mali hem de güvenlikten sorumlu bürokratları ile arası açılmıştı.

Siyasi ve iktisadi yolsuzluklar Filistin davasını kabından çıkardı ve sonuçta yapısal tefessüh sonucu küçültülmüş Filistin iki parçaya bölündü. Bunda işbirlikçilerin ve yanlış yöntemlerin ve onlara yanlış mukabelenin de payı oldu. Paris'te İsam Sartavi, Lübnan'da da Kemal Mithat gibi isimler ya iç hesaplaşmalar ve dış hesaplaşmalar girdabında kaybolup gittiler. Onlar gibi birçok Filistinli yetişmiş insan suikastla kurban gitti. Arafat gibi Filistin'in birinci sembolünün bile iç ve dış mihrakların uzlaşmasıyla öldürülmesi de sadece suçu dış mihraklara yüklemenin yanlışlığını veya faydasızlığını göstermektedir. Hastalık dahildedir ve onun ötesinde derinlerde yatmaktadır. Bu iç hastalığı tedavi etmedikçe dış güçlerle baş etmek mümkün ve kabil olamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi