Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

‘Kum fırtınası’

‘Kum fırtınası’

12 Haziran'da İran'da yaşanılan krizin adı bir türlü konulamamıştı. İran'daki müesses nizam yabancı parmağından bahsetse de önce İngiltere'nin ismi zikredildi lakin pek arkası getirilemedi, buna dair somut kanıtlar sunamadı. Dolayısıyla iç kriz dış parmak üzerinden ötelenmeye çalışılsa da olayların sıcaklığı geçince bunun halis bir iç kriz olduğu anlaşıldı. Son çıkışlarla birlikte, krizin İran rejiminin bir iç meselesi olduğu her geçen gün daha iyi kavranılıyor. Kimileri meseleyi şizofrenik düzeyde algılamaya ve bakmaya başladı. Adalet ile ideoloji terazisi birbirinden ayrılınca, kopunca kimileri ideolojik ve tarafgir davranmayı yeğledi bu da adesenin ayarını bozdu. Bu da insani ve beşeri bir durumdur. Burada iki denklem var. Buna göre rejim içi kriz çözülür ve taraflar bu çözümden memnun kalırsa elbette ki bundan İran rejimi kazançlı ve ötesinde güçlü çıkacaktır. İçteki aktörler ve taraflar anlaşamaz ise elbette ki bu durumda İran'a dış müdahale daha kolay olacaktır. Yapısı kırılganlaşacaktır. Dışa karşı yekpare olması içteki birliğine, o da adaleti tesisine bağlıdır. Yani dış müdahaleyi ötelemek içteki yaraları sarmaya ve krizi dindirmeye bağlı. Yoksa dış parmak iddiaları üzerinden içerideki gerçek krizi savuşturmak mümkün değildir. 19 Haziran'da Rehber Hamaney'in konuşmasıyla; haftalarca geri planda durduktan sonra çıktığı ilk hutbede Rafsancani'nin konuşmaları birbirine tamamen zıt istikamette seyretmiştir. Tek benzer ve ortak nokta ve vurgu kanun hakimiyetidir. Lakin kanun hakimiyetinin yorumlanmasında da taraflar çekişiyor ve anlaşamıyorlar. Rafsancani rejimin çifte yapısından bahsetti. Ve bazılarının seçimlerden sonra rejime yabancılaştıklarını da söyledi. Bu çifte yapıdan birisini cumhuriyet ve seçimler temsil ederken ikincisini de İslami ve ilahi değerlere bağlılık temsil etmektedir. İran rejiminin ilahi referansı esas almasıyla birlikte bir yönüyle de beşeri olduğuna parmak bastı. Ya da daha anlaşılır bir biçimde söylemek gerekirse, rejimin yapısının hukuki olarak İslami, idari olarak da beşeri olduğunu ve dolayısıyla idari yönünü insanların seçtiğini hatırlattı ve bu kuralın 12 Haziran seçimlerinde ihlal edildiğini ve bu ihlalin üzerinin kapatılmamasını ve araştırılmasını istedi. Rejimin bu ikili yapısında tartışma konularından birisi de velayet-i fakih meselesidir. Bu idarede din adamlarının rolüdür ki bu sisteme teokrasi denilmektedir. İslami sistem ile din adamlarının rolü iç içe geçmiştir. Bu da zaman zaman iltibasa neden olmaktadır. Hatemi, Rafsancani'nin sözlerini daha da somutlaştırdı ve Nejad'la alakalı olarak referandum yapılmasını ve referandumda Nejad'ın desteklenmesi halinde kendilerinin de bunu içlerine sindireceklerini söylemiştir.

Lakin seçimlerden önce adaylığını açıkladığında kendisini zımni olarak tehdit ederek adaylıktan caydırdığı söylenen Hameney'in atadığı Keyhan Yayın Yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari yine Hatemi'yi suçlama cihetine gitti ve bu teklifin Batı planlarının son faslı ve komplosunun son raundu olduğunu ileri sürdü. Yani tartışmalı bir durumda halka gitmeyi komplo olarak nitelendirdi. Birlik ve beraberliğin bazı meseleleri kurcalamamaktan geçtiğini ima etti. Pandoranın kutusunun açılmamasını istedi ve bunun yapılması halinde fitne ve kargaşaya kapı aranılacağını savundu. Dolayısıyla bu gerekçelerle Hatemi'yi püskürtmeye çalıştı. Esasen Muhammed Yezdi gibi bazı ayetullahlar istisna edildiğinde İran'daki din adamlarının genelinin değişik nedenlerle Hamaney ve Nejad'a mesafeli oldukları biliniyor. Dolayısıyla bu ikili yapının, gücünü, din adamlarından ve ulemadan değil de Devrim Muhafızları veya cihet-i askeriyeden aldığı düşünülüyor. Dolayısıyla 12 Haziran seçimleriyle birlikte rejimin kimyasının da değiştiğine inanılıyor. Bu bağlamda, Devrim Muhafızları çözülmeden veya içlerinde bir inşikak yaşanmadan Hameney-Nejad ikilisinin gücünü ve otoritesini koruyacağı varsayılıyor. Burada tek istisna Rafsancani'nin gücü ve manivelası olabilir. Bundan dolayı taraflar birbirlerini darbe yapmakla veya turuncu veya kadife darbeyle suçluyorlar. Muhafızakarlara göre, 12 Haziran seçimlerinden sonra sokak hareketleriyle yaşanan tam teşekkül etmemiş ve tamamlanmamış bir kadife devrimden ibarettir. Lakin Hatemi tam tersini savunarak seçimlerle birlikte halkı susturmak için Hameney-Nejad ikilisinin darbe yaptığını ve bu darbeyi de din adamlarının değil askeri unsurların veya silahlı unsurların desteğini alarak gerçekleştirdiklerini savunuyor. Dolayısıyla ortada bir darbe bir de oluşmamış karşı devrim iddiası var.

İran'da hassas dengeler üzerine kurulu ahenk bozuldu. Kolay kolay da bu ahengin tekrar kazanılma ihtimali öngörülemiyor. Sözgelimi, daha önce İsrail ve Amerikan halklarını İsrail dost halkları kategorisinde değerlendiren Nejad'ın dünürü İsfendiyar Meşşai'nin, Meclisin ve onun da ötesinde Hameney'in muhalefetine ve uyarısına rağmen başkan yardımcılığına getirilmesi ve Nejad'ın bunda ısrarı İran'da otoritenin parçalandığını gösteriyor. Kimi gözlemcilere göre, Hamaney, 19 Haziran tarihli hutbesiyle birlikte hakem olma konumundan çıktı ve taraf olarak sayılı ve tartışmalı liderlerden birisi haline geldi. Bu da rejim krizinin tepesini oluşturuyor. Adil Esed gibi rejime ters düşen eski diplomatlara göre, Rafsancani, Hameney'in altından halıyı çekmeye çalışıyor ve amacı onun yerine uzlaşma ile yeni rehber olmak. Bu hem tehlikeli hem de zor bir süreç. Hameney ise isim vermese de adres göstererek olaylar yatışmışken Hatemi ve Rafsancani'nin olayları yeniden tetiklememesini ve körüklememesini istemiştir. Velhasıl, kimilerine göre İran'da bir Kum fırtınası yaşanıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi