Muhatap kim?

Muhatap kim?

Önce peşinde olduğumuz şeyin geçmişte olanlardan farkını kavramalıyız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çokuluslu bir imparatorluğun vârisi. Tam iki asırdır bu devletin kaderini etnik ayaklanmalar çizdi. Bir topluluk ayaklandığında veya bir etnik sorun patladığında devletin refleksi standart hale gelmiş.
Bazen birlikte uygulanan üç tedbir alınmış: Te'dip, tenkil ve tehcir. Te'dip malûm. Tehcir ile tenkil arasında şu fark var. 1915'teki Ermenilerin başına gelen "tehcir" idi. Dersim isyanından sonraki ise Kürtlerin başına gelen "tenkil"di. Bu etnik sorunlar uluslararası alana taşınınca bir sonuca bağlanmış. Sırp isyanı ile başlayan, Yunan isyanı ve bağımsızlığı ile devam eden Girit, Lübnan diye uzayan ve en son Makedonya ve Arnavutluk'ta noktalanan uzun tarih böyle geçti.

Cumhurbaşkanı'nın umut veren çıkışları ve Başbakan'ın telaffuz etmesi ile resmiyet kazanan "Kürt açılımı" bütün tarihimiz boyunca –Kürtler için de geçerli- ilk defa farklı bir yöntemin uygulanması anlamına geliyor. İlk defa sorunu demokrasinin sunduğu araçlarla çözeceğiz. "Muhatap kim?" sorusunun cevabını arayanların bu farkın farkında olmaları lâzım.

Sorunu yaratan iki taraf var. Bu tarafta asimilasyon ve şiddet politikaları ile Kürtleri isyana zorlayan bir devlet var. Yakın zamana kadar devlet, başkaldıranların kafasına vura vura isyanı sona erdireceğini ve asimilasyon politikasını devam ettireceğini düşünüyordu. Artık devlet tarafında, bu yöntemin işe yaramayacağı konusunda bir mutabakat var. Karşı tarafta şiddet yöntemleri ile Kürtlerin önüne koyduğu hedefe doğru giden bir örgüt olarak PKK duruyordu. Onlar da şiddet yöntemleri ile bir yere varılamayacağını, özellikle dünya konjonktürünün bu yolu tıkadığını gördüler. Önemli olan nokta şu: Şiddetin bir çözüm olmadığını bizzat şiddet uygulayan iki taraf da kavramış bulunuyor. Kazananı olmayacak bir savaşı iki taraf da artık istemiyor. Devam ederse ne olur? İki tarafın dışında başkaları kazanır.

Sorunu yaratan iki taraf, çözümün iki tarafı değil. Bu, çok önemli bir nokta. Devlet tarafında askerî gücü yöneten bir siyasî irade, Kürt tarafında da PKK'yı enterne eden bir Kürt siyaseti çözümün iki tarafı olabilir. Zaten çözümü mümkün kılan, askerin alanı hükümete bırakması, PKK'nın da silah bırakıp siyasetin önünü açmaya karar vermesi değil mi?

Muhatap tayin ederken önemli olan bir diğer nokta, sorunun iki farklı cephesinin olması. Karşımızda iki farklı sorun ve bu iki farklı sorunun farklı muhatapları ve farklı çözümleri duruyor. Çözüm bekleyen birinci sorun Kürt sorunu. Bu sorunu var eden, ağırlaştıran ve içinden çıkılmaz hale getiren temel sorun, Kürtlerin anadillerini özgürce tasarruf etmeleri başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler sorunu. Bu sorunların tamamı demokrasi ve hukuk standartları yükseltilerek çözülebilir. İkincisi ise PKK sorunu. Bu sorun pratik bir sorun. Af kanunu gibi tedbirlerle PKK'nın, dolayısıyla şiddetin tasfiye edilmesi gerekiyor.

Sorun demokrasi ile çözüleceğine göre, Kürt sorununun muhatabı herkes olmalı. Söylediğim şey ipe un sermek değil; tam tersine, zaten var olan çözümü kalıcı hale getirmek. Çözüm belli. Anadilden Kürtçe öğrenmeye kadar uzanan taleplerin hepsinin, bazen pozitif ayrımcılığa konu edilerek çözülmesi lâzım. PKK sorununun muhatabı ise belli. Osmanlı devrinde isyan eden, sonra uzlaşan toplulukların elebaşlarına "paşa" unvanı verildiğini hatırlatalım. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu, üzerinde uzlaşacağımız çerçeveyi veriyor. "Kürt sorununa çözümde MHP'nin bile kaygılarını gidermek gerek." diyen bir Kürt sivil toplum önderi mutlaka ciddiye alınmalı. Kürt sorunu bir Türkiye sorunu. Bu sorunu kökünden çözecek meşrû çerçeve (Ensarioğlu'nun sıraladıklarını herkes onaylayabilir) 72 milyonun kefaletinde olmazsa demokrasinin yanına ne sorunlarımızı çözmek ne de içinde huzurla yaşamak için yaklaşamayız. Siyasî partiler, sivil toplum örgütleri, aydınlar ve halk, bu çözümün asıl muhatapları. Çözüm bir tarafta devlete, öbür tarafta PKK'ya bırakılmamalı. Öyleyse muhatap biziz, hepimiziz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi