Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kendime yetemiyorum

Kendime yetemiyorum

29 yaşındayım. İki sene önce nişanlımdan ayrıldım ve bundan sonra evliliği filan düşünmüyorum. Şimdilerde annemle babama bakıyor onların duasını alıyorum. Küçükken çok güvensiz bir çocuktum. Bunda annemin biraz disiplinli oluşu da etken olabilir. Annem, çok zor beğenen, her şeyin mükemmel olmasını isteyen titiz bir bayandı. O günlerde ben de hiç ev işi yapmayı sevmezdim vaktin çoğunu arkadaşlarımla birlikte geçirmeyi tercih ederdim. Annem çok eleştirirdi, özellikle de bunu komşuların yanında yapardı ve beni rezil ederdi. Anneme kızmıyorum onu seviyorum. Ama o günlerden kalma bir güvensizliğim var. Kendime yetemiyorum, birisi bana iyi şeyler söylediğinde kendimi değerli hissediyorum, kimse iltifat etmediğinde ise kötü oluyorum. Sanki kendimi değerli ve önemli biri olarak hissedebilmek için birisinin bana iyi şeyler söylemesi, iltifat etmesi gerekir. Ama ne yazık ki çevremdeki arkadaşlarımda çok kaba ve sürekli eleştiriyorlar ve beni yalnız bırakıyorlar. Aslında yaşadığım bunca sorundan sonra insanoğlunun ne kadar da acımasız olduğunu anladım. O yüzden kimseden ilgi beklemek istemiyorum. Bunun için neler yapabilirim? Z. Çukur

Düşündüklerimiz ve duyduklarımız
Her birimiz biraz yaptığımız bütün işleri biraz ötekiler için biraz kendimiz için yaparız. Burada üzerinde durulacak şey çevremizdeki insanlarla kendi benlik değerimiz arasındaki dengeyi iyi kurmak olmalıdır. Ancak bu dengeyi sağlayabilme noktasında çocukluk öykümüz ve bu dönem ebeveynle kurduğumuz ilişkilerin niteliği önemlidir. Ebeveynler çocuklarına pozitif geribildirim verdiğinde ve onları onaylamaktan kaçınmadığında çocuk kendini değerli hissederken, sürekli eleştirip dışladığında kendini değersiz ve önemsiz hissedebilmektedir.

İfadelerinizden anladığıma göre, yaşadığınız sorunun kökleri çocukluğunuza kadar dayanıyor. Yani, yukarıda da belirttiğim gibi bu birazda da o dönemlerde kökleşmiş olan düşünce kalıplarınızla ilgili. Öncelikle bu düşünce tarzınızı değiştirmelisiniz. Yani aslında her birimiz " ben şunları yaparsam, arkadaşım tarafından değerli olurum, eğer yapmazsam değersiz olurum, sevilmem ya da, iyi not alırsam öğretmenin gözüne girerim ama alamazsam sevilmem değerli biri olamam" tarzında kendi değerimizi yükseltir ya da alçaltır dururuz. Davranışımızı biçimlendiren temel düşüce kalıplarımızı olumlu yöne çevirdiğimizde kendimizle ilgili değer algımız da değişecektir. Bunun için size güçlü taraflarınızı görmenizi ve olumlu düşünme becerisi kazanma yönünde çalışmanızı tavsiye ederim. Ayrıca başarılı taraflarınızı dikkate alarak kendinizle ilgili farkındalık kazanabilirsiniz. Ve şunu da unutmayın, her insanın kendine özgü bir değeri vardır siz de bir insan olarak değerli ve önemlisiniz. Yaratıcımız, istikamet üzere hareket eden ve bu minval üzere yaşamaya çalışan her insani iyiler katagorisine katıyor ve Cennetle müjdeliyor. Bu da onun bize ne kadarbüyük bir değer biçtiğini göster mez mi?

Konuşmayı özlüyorum
1 yıl önce Konya'dan Almanya'ya gelin olarak geldim. Eşim aynı zamanda amcamın oğlu bana da elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyor. Ama yaşadığımız bölgede tanıdığım pek Türk yok ve ben evde konuşmayı özlüyorum. Dışarı çıktığımda Türkçe konuşacak birini arıyorum ve inanın gökyüzüne bakıp kuşlarla konuşuyorum. Akşamları eşim eve geldiğinde geç vakte kadar başını şişiriyorum.

Burada vakit hiç geçmiyor ve günler uzadıkça uzuyor. Ben sıkıntıdan ya köyü arıyorum ya da günlük tutuyorum. Aslında ben biraz da konuşmanın hayatımızdaki önemine değinmek için bu mektubu yazıyorum. Herkese sesleniyorum lütfen sevdiklerinizle yakınlarınızla bol boy sohbet edin, bu gerçekten hayatımızın en önemli ihtiyaçlarından biri. Eylül başında Türkiye'ye ailemi ziyarete geleceğim, o günleri iple çekiyorum. Köye geldiğimde, köyümüzde kimsenin adam yerine dahi koymadığı " deli Hasan'la bile oturup konuşacağım. Komşularımızla, ailemle vakit geçireceğim... Bu can sıkıntısıyla nasıl başaçıkabileceğim konusunda birkaç tavsiyede bulunursanız bana büyük bir desteğiniz olacak... F. Gümüş

Konuşmak bir ihtiyaçtır
Meşhur gezginci W. Carl Jack Jackson Atlantik Okyanusu'na yaptığı seyahatte konuşmaya ve bir insan yüzü görmeye ne kadar hasret kaldığını ifade eder. Burada yaşadığı duygularını anlatırken, ilk bir aydan sonra yalnızlığa katlanamadığını ve dayanılmaz bir yalnızlık duygusu yaşadığını, insanlar olmadan ve onlarla konuşmadan yaşayamayacağını anladığını belirtiyor. Gerçekten konuşma ihtiyacı insanı diğer varlıklardan ayıran ve üstün kılan önemli özelliklerinden biridir. Yabancı bir yere taşındığımızda etraf bize çok yabancı gelir ve buraya alışıncaya kadar kendimizi kötü hissederiz. Konuşacağımız konuştuğumuzda bizi anlayacak birini ararız...

İfadenizden anladığıma göre Almanya'ya gelişiniz yeni ve burada pek arkadaş edinemediniz. Size tavsiyem kısa sürede Almanca'yı öğrenmeniz ve çevrenizdeki insanlarla arkadaşlık kurmanızdır. Bu sizin için iyi bir fırsat ta olabilir, buradaki insanları tanıma onlara kendi değerlerinizi aktarma şansınız da olabilir. Ayrıca günlük tutmaya devam edin, Almanya'da yaşayan Türklere ulaşmaya ve onların çalışmalarına katılmaya çalışın. Bu dönemin bir süre sonra sona ereceğini düşünüyorum. Bulunduğunuz mekana alışma adapta olma noktasında yaşadığınız bu zorluklar bu ülkeye alıştıkça ve o insanların dillerini anlayıpta çevrenizdeki insanlarla görüşmeye başladıkça sona erecektir. Gurbet gerçekten zor bir şey ama biraz sabırlı olun....Biliyorsunuz bu dünyada her birimiz gurbetteyiz ve her birimiz aynı belli zorlukları yaşıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi