Yüzünü Göster Almanya!

Yüzünü Göster Almanya!

Ludwigshafen'de kaybettiğimiz dokuz canımızın acısı tazeyken, iki ayrı haberle yine sarsıldık. Artçı saldırılar gibi..

Şükür, bu kez can kaybı yaşanmadı..

Almanya'nın bir başka şehrinde bir ev daha yandı..

Arkasından Avusturya'nın başkenti Viyana'da bir başka bina..

Her üç yangının da kundaklama sonucu çıktığı konusunda ciddi kuşkular sözkonusu.

Yangınların Almanya ve Avusturya'da çıkması tesadüf mü?

Aralarında bir bağlantı var mı?

Hitler de Avusturyalı bir onbaşıydı..

Bir ağacı ateşe verdi ve bütün ormanı yaktı..

* * *

Alman sağ partileri Türkiye'nin AB üyeliğini sabote etmeye çalışıyorlar..

Son on yıldır da sağcı partiler “yabancı düşmanlığı”nı uyandıran seçim kampanyalarından hiç de vazgeçmiyorlar..

Bu tür saldırılar Türk kamuoyunda “Alman” hakkında olumsuz imajları besliyor..

Alman basınının Başbakan Erdoğan'ın asimilasyoncu politikaları eleştiren sözlerini dillerine dolaması da cabası..

Kaç gündür bununla yatıp kalkıyorlar..

Peki sözkonusu saldırılar Musevilere yönelik olsaydı, aynı Alman basını aynı tavrı sürdürür müydü?

Deli misiniz siz!

Asla.

* * *

Yıl 2000.. Aylardan Temmuz..

Dusseldorf-Wehrhahn banliyö tren istasyonuna patlayıcı madde atıldı.. Yaralanan dokuz yabancıdan altısı Yahudiydi..

İki ay sonra da Neonaziler, Düsseldorf'ta bir sinagoga saldırdılar..

Alman olmayanlara yönelik ırkçı saldırılar giderek artıyordu..

11 Eylül falan da olmamıştı daha..

Başbakan Gerhard Schröder idi.

Kaygıları olan sosyal-demokrat bir adamdı..

Irkçı nefretin Almanya'yı nereye götürdüğünün farkındaydı..

Schröder anılarında Almanya'nın yabancı düşmanlığına karşı ciddi önlemler almadığından yakınıyor, “Kendi kendimizi eleştirecek olursak, politika bu ismi hak edecek bir strateji geliştiremedi.. Radikal sağcılığın nedenlerinin toplumda büyük ölçüde kabul gören bir analizi yoktu ve bunun neticesinde etkili mücadeleyi ortaya koyan, ikna edici bir plan da yoktu” diyordu..

Herkes ayaktaydı.. Sözkonusu olan Musevilerdi..

Hükümet Neonaziler'le mücadele için bütçeden 75 milyon mark ayırmıuştı.. Hükümet sözcüsü Uwe-Karsten Heye, Alman Yahudi toplumunun önde gelen isimleriyle birlikte “Yüzünü göster! Dünyaya Açık Almanya Hareketi Derneği'ni kuruyordu..

Neonazilere karşı sadece devletin değil sivil toplumun da harekete geçirilmesi öngörülmüştü..

Derneğin hamisi Cumhurbaşkanı Johannes Rau idi..

Alman sendikaları da katılmıştı..

Duyarlılık iyiydi..

* * *

Cumhurbaşkanı Rau Berlin'de “Korkular ve sanrılar olmadan Almanyada birlikte yaşamak” başlıklı etkileyici bir konuşma yaptı..

“Demokratik bir toplum 'Buradaki bizler' ve 'Oradaki onlar' arasında bir zıtlığa uzun süre dayanmaz.. Gözler önündeki Neonazilerin 'Kurtarılmış ulusal bölgelerden' söz edebilmeleri hukuk devleti ve demokrasi için bir tehlike işaretidir ve tüm gerçek vatanseverler için utanç kaynağıdır” demişti..

Yahudi kippasıyla görüntüler de verdi Rau..

Rau öldükten sonra “Yüzünü göster”in hamiliğini Schröder devraldı..

Bu dernek şimdi ne yapmaktadır?

Alman basınının tutumunu eleştirmeyecek midir?

Yabancı düşmanlığına karşı harekete geçmeyecek midir?

Musevilerin saldırıya uğramasını mı bekleyecektir?

Peki Alman hükümeti?

Türk-Alman ilişkilerini baltalamaya kararlı ve bilmem hangi süpergücün gizli servislerinin kontrolündeki saldırgan gruplara karşı nasıl bir önlem alacak?

Bunu bilmiyoruz..

Şunu şimdi öğrendim:

Nisan'dan itibaren Türk ve Pakistan havayollarıyla Almanya'ya giren yolcuların kimlik bilgileri uçak havaalanına inmeden bildirilmiş olacak..

Yani Türk ve Pakistanlılara suçlu muamelesi.. İyi mi?

Alman hükümeti, Neonazi kisvesine büründürülmüş karanlık bir suç örgütünün provokasyonuyla karşı karşıya olduğunun farkında değil mi?

Almanya elli yıldır Yahudi soykırımı'nın bedelini ödüyor..

Bu bedel yetmiyor mu?


Kezzap sazanları

Mersinin Tarsus ilçesinde ilköğretim ve liseli kız çocuklarına kezzap atılınca, "Evet, işte başladı.. Bakalım televizyonlarda kim çıkıp da "Kezzaplı İslam" diye konuşacak" dedim.

Bir televizyon programında "çamurda kadın güreştirme" sanatının icra heyetinden bir zatın "kezzaplı İslam istemiyoruz" şeklindeki sözlerini kulaklarımla duyunca yanılmadığımı anladım.. çoook zekiyim dimi?

Sonra Deniz Baykal lafını etti kezzapçıların ve daha başkaları..

Aslında failler de bulunabilir, hatta "dini" bir kisveye büründükleri de ortaya çıkarılabilirdi.. Memlekette sapık mı yok!

Bu bir prodüksiyon ise, uygun figüranları bulmak o kadar zor olmasa gerek. Nihayet bir zanlı yakalandı..

Psikolojik sorunları olduğundan kuşkulanılıyormuş..

Olmasa şaşarım..

Normal insan böyle bir şeye yeltenir mi?

Deli midir, hasta mıdır, zavallı bir figüran mıdır, kimin umurunda?

Peki bundan çıkan ders ne?

Açık değil mi arkadaşlar! Zekamızla alay ediyorlar. Oltayı yutacağımızdan o kadar eminler ki.. Haksız da sayılmazlar..

Epeydir başörtülülere yönelik sürek avı başlatan Doğan Grubu'nun gazeteleri de "Kezzap paniği sürüyor" türünden başlıklarla gerilimi diri tutmaya çabalıyor.

Hayırlı uğurlu olsun.. Vatan sağolsun.

Güzel kardeşim vatan sağolsun da, böyle vatan kurtulur mu hiç?.

Ne o Yeşilçam filmlerindeki kötü karakterleri mi oynuyoruz!.. Ona mı kaldık? Masum adamın cebine at eroini gönder mapus damına.. Birini öldür, öbürünün üstüne yık.. Bul bir deli, ver eline kezzap, asit masit.. Bırak artık hakimler çıksın işin içinden, çıkabilirlerse.. Sen çekil kenara, seyret.. Yak cigaranı keyfine bak.. Maksat hasıl oluyor ya, sen ona bak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi