Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

İmam hatiplere neden ihtiyaç var

İmam hatiplere neden ihtiyaç var

İmam hatiplere ihtiyaç var

Şu günlerde, meslek liseleriyle ilgili katsayı uygulamalarının kalkması ve olayın yansımaları üzerinde çeşitli yorumlar, tartışmalar yapılıyor. Ancak burada yasağın siyasi boyutundan ya da gayri adil oluşundan ziyade insanlarda uyandırdığı duygu, çocuklarını imam hatip liselerine vermek isteyen kişilerin tepki ve beklentileriyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Ben de çocuğu İmam hatip lisesinde okuyan bir veliyim ve emin olun burada düşünce ve yaşam tarzı olarak dine pek te yakın olmayan bir çok veliyle karşılaştım. Onlara niçin böyle bir okulu tercih ettiklerini sorduğumda bana " Liselerin durumu malum, esrar, sigara ve ahlaki çöküntü buralarda hat safhaya ulaştı, çocuklarımızın burada korunacaklarını ve zarar görmeyeceklerine inandığımız için veriyoruz" türünden cevaplar aldım. Ve velilerle tanıştığımda, bu insanların çocuklarını kaybetme ve onların çeşitli suç unsurlarına bulaşma endişesiyle yaşadıklarını gördüm. Ve anladım ki, kökleri İslami gelenek ve kültürden beslenen toplumlar, her ne kadar kendilerini modern kişiler olarak tanımlasalar da, temel bazı kriterlerinden ödün vermek istemiyorlar ve bu kadarını korumak için dahi çeşitli çareler üretmeye çalışıyorlar.

Yasağın kalkmasına karşı çıkan kesimler, "Türkiye'de yeterince din adamının olduğunu ve böyle bir şeye gerek olmadığını" ifade etseler de ailelerin büyük çoğunluğu çocuklarını imam ya da hoca olsunlar diye buraya göndermiyorlar aksine onlar, dinin emirlerini bilen, kendisine ve çevresine karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden nesiller yetiştirmek için böyle bir seçimde bulunuyorlar.

Dini ve maneviyatı hayatın dışına iten ve sırf maddiyat odaklı bir hayata endekslenen batılı toplumlar dahi seçtikleri bu hayat tarzının kendilerini götürdüğü bilinmez dehlizlerden geri dönmek için, çocuklarını din ahlakı eğitimine teşvik ediyorlar. Çünkü bu konuda beşeri uygulamalar ve kurallar bu kaosu, bu suç unsurlarını, belirsizliği, bu kimlik bunalımını, ahlaki yozlaşmayı iyileştiremiyor, aksine bu konuda çaresiz kalıyor. İnsanın sadece parayla mutlu olamayacağını geçte olsa fark eden bu toplumlar, ev okulları ve çeşitli eğitim kurumları aracılığıyla insanlarını özellikle de gençleri içine düştüğü bu suç ortamlarından çıkarmaya çalışırken bizlerin hala böyle bir sorunu tartışıyor olmamız gerçekten ilginç...

Bu gün bir çok aile çocuklarıyla ilgili çeşitli yakınmalarda bulunmakta ve bu ailelerin özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarıyla arasında bariz bir anlaşmazlık ve çatışma sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun başlıca nedenleri arasında gençliğin kimlik sorunu, kimliğini net olarak tanımlayamaması bir tür kimlik kargaşası yaşamasıdır. Böyle bir sorunun kıskacında yer alan gençler ben kimim, ben neyim sorusuna net bir cevap bulamadıklarından yasadışı akımların, uç grupların, suç unsurlarının, gayri meşru hayatların, uyuşturucu, sigara ya da alkol tutsaklığının bir nesnesi oluyorlar. Aileler ise çocuklarını kaybetmenin acısıyla niçin, neden sorusunu sormaya devam ediyor.

Kim ne derse desin artık insanlık dinin ve maneviyatın yeri doldurulmaz bir dinamik olduğunu görüyor ve terk ettiği kutsallarına, hayatın dışına ittiği ahlak ve maneviyat değerlerine yeniden ulaşmaya çalışıyor. Çünkü, maneviyatından soyutlanarak tek boyutlu bir varlık olarak lanse edilmeye çalışılan insan, yapısına ve dokusuna uygun olmayan bu hayat tarzına hiç adapte olamıyor ve kutsalından uzaklaştıkça kendinden, özünden, varlığından da uzaklaştığını hissediyor. Bunun için, imam hatip liseleri ve benzer eğitim alanları bu boşluğu dolduracak yeterliliğe ve kaliteye ulaşmalıdır. Ve buradaki eğitimcilerin tutumu katı ve anlamsız kurallarla dolu olmaktan çıkıp, dinin öngördüğü şekilde saygı ve sevgi eksenli olmalıdır.

Yani, bu kurumlardaki eğitimcilerimiz, öğrenciyi sadece kurallara uyması gereken ve kendilerine mutlak anlamda itaat etmesi beklenen suç keçileri olarak görmeyip, geleceği emanet edebilecekleri örnek bir nesil olarak düşünmelidirler. Ve bu gençlere, dinlerini, geleneklerini, ahlaki ve kültürel değerlerini öğretirken temel kriterleri sevgi ve anlayış olmalıdır. Aksi takdirde umutlarını buralara bağlayan aileler büyük bir düş kırıklığıyla bu insanların hatalarını dine yamayacaklar ve çocuklarına din eğitimi verebilmek için başka çareler arayacaklardır. Bunun için, bu okullarımızda da din eğitimini verirken Allah Resulü'nun yolunu takip etmek ve onun gibi davranmak buradaki eğitimciler için bir sorumluluktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi