Serdar Arseven

Serdar Arseven

Güneydoğu; Şeyhler, Dervişler, Müridler bölgesi

Güneydoğu; Şeyhler, Dervişler, Müridler bölgesi

“Kürt” ya da “Demokrasi’ açılımını tartıştığımız bugünlerde,
Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun “açılım”a ilişkin değerlendirmesini dikkatlerinize sunmak istiyorum:
“Ortak zaman-mekan idrakinden kaynaklanan ‘güçlü bir kimlik ve aidiyet hissine sahip olan’ ve bu his ile psikolojik, sosyolojik, siyasi ve ekonomik unsurları harekete geçirebilen ‘kültürel yapısı oturmuş toplumlar’, sürekli yenilenebilen ‘stratejik açılımlar’ gerçekleştirme imkanına sahiptir. Buna karşılık, ‘kimlik bunalımı’ yaşayan ve bu bunalımı bir ‘kültür buhranı’ haline dönüştüren toplumlar, psikolojik, sosyolojik, siyasi ve ekonomik dalgalanmaların kıskacında ‘stratejik bir açmaz’ içine düşerler.”

Güzel bir toparlama değil mi?..
“Problemin merkezine” dikkat çekiyor...
Ve “Güneydoğu Sorunu”nun çözümünü olmayacak yerlerde aradığımız düşüncesini telkin ediyor.
Geçenlerde dile getirdiğim;
“Kömürlükte kaybettiğimiz anahtarları -öylesi daha kolay diye- gün ışığında arıyoruz” tespitine de kuvvet kazandırıyor.

Nasıl mı?..
Şöyle:
Mevcut sistemin kuruluşundaki temel hedef, “yeni bir politik kültür oluşturmak”tır.
“Ortak zaman mekân idraki”, “güçlü bir kimlik ve aidiyet hissi”, “oturmuş bir kültürel yapı” gibi bir toplumu güçlü kılacak, aydınlık ufuklara taşıyacak bütün unsurları yıkmaktır.
Bu bir “psikolojik yetmezlik” yaklaşımıdır.
Batı medeniyetine karşı, “yenilmişlik” hissinin etkisinden kurtulamayan “kurucu elit”, bu “yenilmişliğin” faturasını çıkarttığı “ortak kimliğimizi” hasım ilan etmiştir.
Model, “Ortak kimliğimize” karşı topyekün savaş vermektedir bunca yıldır.
“Laiklik”, Türkiye’de uygulanan tarzıyla bu savaşın “simgesi”dir.
“Açılım tartışmaları” bağlamında ifade edeyim;
Kurucu elitin “Kürtçülükle mücadele” gibi bir derdi yoktur; “ikinci, üçüncü, dördüncü tehdit” algılaması yoktur.
Tek tehdit vardır; o da “Ortak Kimliğimiz”dir!..

Sistem, “Kürtleri” tehdit olarak görmemiştir...
“Türkleri” ya da “Arapları” da öyle...
Sistem, “Ortak kimliğe sahip çıkan” kimse, hangi grupsa, partiyse, cemaatse...
Onu hedef almıştır...
Kürtlerin de, Türklerin de, Arapların da, ancak ve ancak “Ortak kimliğe sahip çıkanları”yla uğraşmıştır!..
Sistemin, “Ortak kimlikle ilişkisi kopmuş” Kürt ile problemi yoktur.
Kürd’ün böylesi, Türk’ün böylesi gibi, sonuna kadar “Akredite”dir!..

Son derece çarpıcı bir misal:
Hatırlarsınız, bazı DTP önde gelenleri hep bir ağızdan “Sistemin laiklik anlayışı ile bizim laiklik anlayışımız arasında bir fark yok” mesajını vermişti.
“Biz de cemaatlere karşıyız, biz de küçük çocukların Kur’an kurslarına gönderilmesine karşıyız!..”
Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki...
Ve Ergenekon iddianamelerinde açıkça ortaya konulmaktadır ki, yıllar yılı “kapışıyormuş gibi yapan” iki kanat arasında mükemmel bir uyum vardır.
İşte;
DTP’nin önde geleni rejimin önde geleni ile “içki masasında” bir araya geldiklerini ve o masa etrafında “yüzde yüz” anlaştıklarını ilan ediyor!..
Sistem malûm, içki masasında kurulmuştur!..
İçen taraflar, aralarındaki ufak tefek problemleri “uzlaşarak” hallederler.
“Ortak kimliğimizle”, bu kimliği “düşman ilan” eden zihniyetin uzlaşması ise eşyanın tabiatına aykırıdır.

“Kürt sorunu” mu diyorsunuz, “Güneydoğu sorunu” mu diyorsunuz...
Ne diyorsanız deyin;
Onun da temelinde, Türkiye’yi ve bölgeyi “Ortak kimliğimizden” kopartma çabaları vardır.
Ve bu çabanın simgesi de; “Çarpık laiklik anlayışı”dır.
“Laikçilik” olarak nitelendirdiğimiz hastalıklı ruh hali, fetihlerimizde ve istiklal mücadelelerimizde her zaman büyük kahramanlıklar göstermiş olan “Kürtlerimizi” başka taraflara itmek için elinden geleni yapmıştır.
Adamın çocuğuna “Kur’an”ı, kızına “örtü”yü, kendisine “tarikatı” yasaklarsan...
Eğitim kurumlarında “Ortak kültürü” karalarsan...
İktisaden ihmale mahkûm ettiğin milyonların, manevi teneffüs borularını tıkarsan...
Olacağı budur!..
Ve bu olan da, bir “sistem projesi”dir!..

Bu model,
Türklerle Kürtleri buluşturan “Ortak kimliği” düşman ilan ederek, “ayrılıkçı terör”e kaynak sunmuş, Kürtleri Türklerden uzaklaştırmayı hedeflemiştir.
Ayrılıkçı terör de bu hedefe uygun olarak, Türkleri Kürtlerden uzaklaştırmaya çalışmıştır.
Sadece bu iki etnik unsurun değil, Türklerle Arapların karşı karşıya gelmesi için de her yolu denemiştir.
Bütün tarihi gerçeklerden kopuk olan “Araplar Türkleri arkadan vurdu” safsatası, bu yollardan biridir.
Şimdiii...
Hükümet ya da bir başkası...
Türkiye’deki “laikçilik” anlayışını ortadan kaldırıp, Kürdü, Türkü, Çerkesi, Arabı...
Her bir vatandaşı için, “Ortak Kimliğe ulaşmanın” bütün yollarını açabilecek bir vizyon ve kudrete sahipse...
Bu meseleyi çözer...
Yok, işin bu tarafı “bu dönemde” halledilebilecek gibi değilse...
Bunun için “kurumlar mutabakatının sağlanmasına” yetecek kadar uzun bir zaman dilimi gerekiyorsa...
Çözüm;
Bu hükümete de, bundan sonra kurulacak hükümete de yetişmez.

“Şeyhler, Dervişler, Müritler bölgesi” olan Güneydoğu’nun meselelerinin “Laiklik” meselesine dokunmadan çözülebilmesi ne mümkün.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi