Seni İngiliz seni

Seni İngiliz seni

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın davetlisi olarak dün Şanlıurfa yollarına düştük. Heyet hayli kalabalıktı. 8 Bakan, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, müsteşar ve genel müdür düzeyinde çok sayıda bürokrat vardı.

Bir de gazete ve TV kanallarının Ankara Temsilcileri...

O kadar gazeteci bir araya gelince geyik muhabbeti kaçınılmazdı. Bir arkadaş, “Ahmet Hakan’ı okudun mu?” diye takıldı.

Güldüm. Mesleğe başladığımda Deniz Baykal hariç mevcut liderlerin hiçbiri piyasada yoktu. Bulunduğum her yere iş gücü kapasitemle geldim. Tabi vardığımız nokta bir yer sayılırsa...

Efendim, Ergenekon’la şöhrete kavuştunuz. “Ne yapayım?”. Hayat bu... Bazen Deniz Akkaya gibi 20’sinde, bazen Mustafa Keser gibi 40’ında, bazen Abraham Lincoln gibi 60’ında fırsat sunuyor. Bize de Keser modeli düştü.

Ayrıca patron kesesinden Beykoz’da villa kapmak gibi ideallerim olmadığı için gelecek projeksiyonum kısa vadelidir. Şimdiden daimi yerleşim için sahil kasabası aramaya başladım bile. O nedenle uzun süre ayakta kalmak niyetim yoktur. Tabi külli irade, neyi emreder bilemem.
Karargah evinde mi

yazdın?

Hürriyet’e bakınca John Hopkins Üniversitesi için İngiliz Gazeteci Gareth Jenkins tarafından hazırlanan 83 sayfalık raporla ilgili haber takıldı gözüme.

Rapor, “Ergenekon ne gerçek ne fantezi” başlığıyla veriliyordu. Aynı haber Cumhuriyet’te “Ergenekon bir fantezi” manşetine konu edinmişti. İkisi de işine nasıl geliyorsa raporu öyle yayınlamış.

İngiliz gazeteci raporunda tutuklamaların çoğunun AK Parti karşıtı olma dışında ortak noktalarının bulunmadığını, Doğan grubuna baskı aracı olarak kullanıldığını yazmış. Ergenekon’u aklarken, Deniz Feneri ile hükümet arasında bağ kurmuş.

Ünlü bir İngiliz ajanının da içinde yer aldığı Ergenekon süreciyle ilgili bir İngiliz gazetecinin bu raporu, içki masasında sarhoş kafayla veya Doğan grubunda ya da İşçi Partisi’nde, belki de karargah evinde temsilcilerle kafa kafaya verilip hazırladığı izlenimini doğurdu.

Ne idüğü belirsiz bu gazeteci Ergenekon İddianamesi’ni incelemiş, sözüm ona gözlemlerini yazmış. Kimdir, necidir belli değil. Anlaşılan İngiliz İstihbarat Örgütü Ergenekon davasına dolaylı
olarak sorti yapmak istiyor. Refah demokrasiden

geçer

Bu duygularla vardığımız Şanlıurfa’daki tablo, neyse ki umut vericiydi. Katıldığımız 17. Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı, 9 ili kapsayan bölgesel, rutin bir toplantıydı.

Ancak, yüksek katılım ve medya daveti hükümetin bu toplantıya özel önem atfettiğini gösteriyordu.

Nitekim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın toplantı öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalar, bu arzularını açıkça ortaya koydu.

Şöyle dedi Babacan: “Annelerin ağladığı, gözyaşı döktüğü, evlat acısı çektiği ülkede topyekün refah artışı olmaz.”

Babacan, ekonomik kalkınma ve refah için ısrarla, istikrar ve güven ortamı, demokratik açılım, huzur iklimi ve emniyet zeminine dikkat çekti.

Devam etti: “Kendi içi meselelerini çözemeyen, çatışmaların, kavgaların, gerilimlerin yaşandığı ülkede istihdam yaratılamaz.”

Sonra şu soruya cevap bulunmasını istedi: “Eğer Türkiye son 25 yılını iç çatışmalar, teröre heba etmeseydi bugünkü Türkiye ne konumda olurdu?”

Hele şu cümlesi çok önemlidir: “Biz enerjimizi geleceğin inşasına sarf etmek istiyoruz. Bu meseleyi sonlandırmaya yönelik mutabakat zemini vardır.”

Çözüm yeri Meclis’tir

Babacan’ın bu sözleri basına kapalı devam eden toplantıda da yankı buldu. Daha çok bölgesel sorunlarını dile getirmek için toplantıya koşan temsilciler, lafı dönüp dolaştırıp demokratik açılıma getirerek destek verdiler.

Babacan, çok umutluydu. Toplantı sonrası duygularını şöyle anlattı: “Demokratik açılım, toplumda karşılık buldu.”

Peki, Abdullah Öcalan’ın açıkladığı yol haritası ne olacak? Hükümet ondan da yararlanacak mı?

Babacan, açık konuştu: “Koordinatör Bakan arkadaşımız Beşir Atalay’dır. Kiminle muhatap olacaksa görüşlerinden yararlanır. Başka yerde çözüm aramaya gerek yoktur. Çözüm yeri TBMM ve hükümettir.”

Toplantı sadece hükümet üyelerini değil bölge halkını da umutlandırdı. Bizler de Ankara’nın kasvetli havasından bir günlüğüne de olsa kurtulup oksijen depolama fırsatı bulduk. Ankara dışında hayat varmış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi