Serdar Demirel

Serdar Demirel

“Çağdaşlık” orduya da lâzım

“Çağdaşlık” orduya da lâzım

Türkiye modernleşmesinin ideolojik anlamda en başat taşıyıcı kurumu ordu olmuştur. Cumhuriyeti kuran etkin kadroların önemli kesimi asker kökenli olduğundan, bu kurum kendisini rejimin sahibi görmekte, tasarrufatlarını ve siyaset üzerindeki vesayetini bu zeminde sürdürmektedir.
Ordunun kendisini Cumhuriyet’in sahibi, koruyucusu ve kollayıcısı görmesinde bir mahzur yok gibi gözükse de, aslında var.
Nedenine gelince. Asker, Cumhuriyet’i kime karşı koruyup kollayacaktır? Hârici düşmana karşı mı?
Böyle olsaydı bugün kimse ordunun siyaseti dizayn eden girişimlerinden şikâyet etmezdi. Ya da halktan yeteri desteği alamayan Ana Muhalefet Partisi orduyu siyasi rakibi olan iktidar partisine karşı müdahale etmeye kışkırtmazdı.
Cumhuriyet’i halk yaşatmalıdır. Ama Cumhuriyet’i “irtica ve bölücülük” yaftalarıyla düşman bellenen geniş halk kitlelerine karşı koruma ve kollama derseniz, orada durmak lâzım. Orada çağdaşlığın boyası dökülmeye başlıyor çünkü.
Cumhuriyet sonrası askerin siyasete müdahale etmediği bir dönem olmuş mudur? Bu müdahale askerî darbelerle, muhtıralarla gerçekleşmiştir. Bunun daha soft olanı da, Genelkurmay Başkanı’nın “Kürt sorunu”nu çözmek üzere hükümetin ortaya koyduğu “Demokrasi açılımı”nda olduğu gibi, “Biz bu meselede tarafız” demesiyle icra edilmektedir.
Askerin kendine Cumhuriyet’i koruyup kollama görevini yüklemesi bu kurum içinde çeteleşmenin de önünü açmaktadır. Siyasete güvenleri olmayan, ‘halkı kendi başına bıraksan ya davulcuya ya da zurnacıya kaçar’ anlaşıyışla terbiye etmeyi görev bilen rütbelilerin beslendiği legal (!) zemin de budur sanırım.
Ergenekon dosyalarıyla ortaya dökülenler dehşet vericidir. Vatan müdafaası adı altında Kurtlar Vadisi dizisindeki komplolara taş çıkartacak binbir türlü kanunsuzluklar planlanmış ve çoğu zaman da icra edilmiş.
Medyada yayımlanan telefon konuşmaları bu insanların hukuk tanımadıklarını, kendilerini her türlü kanundan üstün gördüklerini, sahip oldukları ilişkiler ağına güvenleri sebebiyle telefonda bile çoğu zaman rahat konuştuklarını gösteriyor. Bu müstağni tavırlarını, üniformanın sağladığı koruyuculukta aramak gerek..
Ordu bu yapıyı tasfiye ediyor gibi gözüküyor ve fakat siyaset üzerindeki vesayetine de çağdaş demokrasilerde olduğu gibi son vermiyor. Asıl işi olan sınırların korunmasını, bu bağlamda orduyu tanzim ve geliştirme görevlerini, tek görevi bilmiyor.
Güçlü bir askerî yapı, her şeyden önce hukuka bağlılıkla tahkim edilmelidir. Çağdaş demokrasi diyorsanız eğer, bu kaçınılmazdır.
Geniş kesimlerde hâkim olan şu yargı çok mu haksız sizce?
Ordu, çağdaş dünyanın bir üyesi olmanın gereğini, dinî değerlerin siyasete, eğitime, iş dünyasına yansıtılmaması olarak anlamaktadır. Toplumsal hayatta daha az İslâm ve kontrol edilebilir bir dindarlık için de çağdaşlığa vurgu yapıyor. Bir de en gelişmiş silahlarla teçhizatlanmak için tabiî.
Ya çağdaş dünyanın askerin iç siyasete karışmamasına taalluk eden normları?..
Orada çağdaş dünya ve hukuk ilkeleri fazla akla gelmiyor. Darbe anayasasına vurgu yapılarak geçiştiriliyor.
Çağdaş dünya dedikleri hangi devletin ordusu, halkın inanç ve değerlerine göre şekillenen giyim tarzına karışır. Öykündükleri o dünyada hiçbir rütbeli, “Başkomutan” olan Cumhurbaşkanı’nın hanımına kıyafet tercihinden dolayı tavır koyamaz.
30 Ağustos resepsiyonunda halka açılan ordu, başörtüsüne yine geçit vermemiş. Şaşırmadık doğrusu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hanımına yapılan ayrımcılık nezâketsizliğinin arkasında yatan zihin, ülke adına, ürkütücüdür.
Halka açılırken halkın kahir ekseriyetini görmezden gelmek köhnemiş ideolojik bir tavırdır. Basbayağı siyaset yapmaktır bunun adı.
Başörtülü analardan çocuklarını ülke için feda etmeleri istenirken ideoloji akıllarına gelmez, ama onlara küçük bir iltifat, bir jest göstermeye sıra geldiğinde salt başörtüsünden dolayı bu esirgenir.
Ordu adına bu tür kararları alanlar dayatmacı, değerleri yok sayan ideolojik modernleştirmeci tavırlardan vazgeçmeli artık. Halkının değerleriyle barışık olmayan ve de siyasete müdahale etmeyi görev bilen bir ordu, güçlü ordu olamaz, güçlü ordu olmak için tüm terkizini yapılması gerekenlere istif edemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi