Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Oruç Baba’nın suçu ne?

Oruç Baba’nın suçu ne?

Geçenlerde, otobüste bir bayanla karşılaştım. Telaşlı bir vaziyette bana saati soruyor ve " tüh be, mubarek yine kabul etmeyecek dualarımı, işten de izin almıştım, yazık oldu..." türünden yakınmalarda bulunuyor sağına soluna bakınıyordu. Zaman ilerledikçe bayanın telaşı biraz daha artıyor ve "Ne olur Allah'ım şu Ramazan gününde mubareğe tam saatinde yetişeyim" diye yalvarıyordu. Görüntüsü modern diyeceğimiz tarzdaydı ve bu yönüyle de otobüste herkesin dikkatini çekiyordu. Hemen yanımda oturuyordu bir ara kolumdan tuttu ve " yanlış anlama Oruç Baba'ya dua etmeye gidiyorum da biraz geç kaldım, biliyorsun Ramazan'da duaları daha rahat kabul ediyor mubarek" dedi. Bu sözünün ardından ona anlamlı bir şekilde baktığımı fark edince çantasından bir eşarp çıkardı" yanlış anlama bak dua ederken bu eşarbı başıma takıyorum, sabah abdestimi de aldım, Ramazan günü mubareğe saygısızlık etmem" diyerek açıklama yapma gereği hissetti. Hayatını Allah'ın dinine adamış ölümündün sonra da kendi isteği dışında mezarı bir mabede dönüşmüş bu örnek şahsiyetlerin bu traji komik manzaradan haberleri olsa kimbilir nasıl tepki verirlerdi... Ama bunu buradaki insanlara anlatmak ne mümkündü!

Kadının o sözleri bana, son günlerde türbelere akın eden ve burada adaklar adayan, horozlar kesen ve dilek dileyen sosyete kadınlarını hatırlattı. Bu kadınları şu mubarek Ramazan günlerinde Eyüp Sultan Hazretlerinin türbesine sarılarak yüzlerini sürerken, çaput bağlamaya, şeker ya da para bırakmaya yeltenirken görüyordum. Esasen bu insanların iç dünyalarında yaşadıkları anlam boşluğunu inanma ihtiyacını bu şekilde gidermeye çalıştıklarını ve dini adete yaşadıkları maddi hayatın bir parçası gibi gördüklerini düşünüyorum... Bunun için bir Müslüman olarak batıl inançların İslam'dan farklı ve ayrı bir şey olduğunu anlatmalıydım. Bu niyetle " niçin Allah'tan istemiyorsunuz? Diye sordum. Beklediğimin aksine son derece sakin karşıladı ve bana şu açıklamayı yaptı. "Bu güne kadar mubarekten ne istediysem verdi. Daha önce kızıma iyi bir eş istedim verdi, oğluma iş istedim verdi şimdi de bir ev istiyorum vereceğine inanıyorum. Ama mubarek saat onikiden sonra dilekleri kabul etmiyor, on iki olmadan gidip dileğimi dilemeliyim..." Şaşkındım öylece kaldım... Gerçekten insan fıtratı boşluk ve anlam yoksunluğu kabul etmiyor, bir insan olarak eğer inanma gereksiniminizi doğrudan Allah'a tevcih etmediyseniz, bu boşluğu bu türden saplantılarla gidermeye çalışıyorsunuz. Dua etmek, yalvarmak, kendinden daha güçlü bir varlığın himayesine geçmek her insan için elzem bir ihtiyaç ancak bu ihtiyaç doğru bir merciye yönelmediğinde, bu türden sapmalar ortaya çıkabiliyor. Bu türden sapmaların önüne geçebilmek için, dini kaynağından ehil olan kimselerden öğrenmemiz ve şartsız kabul etmemiz şart. Fakat, yaşadığımız siyasal süreçler, değişen dengeler ve mütedeyyin insanların üzerindeki baskılar bu işe hayatını adamış kimselerin çalışmalarını baltalamış ve önünü kesmiştir. Bu baskıların doğurduğu sonuçlar ise bu tür batıl inançların ayyuka çakmasına neden olmuştur.

Dinin tebliğini yapma meselesine gelince, bu konuda aklımıza hemen imamlar, müftüler ya da otorite kabul ettiğimiz ilmi yeterliliğe sahip kimseler gelir. Ancak, gündelik hayatta her birimiz sahip olduğumuz imkanlar doğrultusunda bazı sorumluluklara sahibiz ve bu sorumlulukları yerine getirmediğimizde de ciddi anlamda vebaldeyiz. Bütün bunları düşündüğümde kadına bir şeyler anlatma ihtiyacı hissettim ve "Oruç Baba'dan sürekli istiyorsunuz, onun hayatını araştırdınız mı? Hayatını örnek almayı, onu takdir etmeyi ve ardından duada bulunmayı hiç düşündünüz mü? Dedim. Gerek yok dedi, zaten o kurtulmuş biri, şimdilerde sadece bizim istediğimiz şeyleri veriyor..."Daha fazla dayanamadım..."Bakın dedim, sonsuz güç ve kudret sahibi yegane varlık Allah'tır... İstediğimiz her şeyi bize ancak O verir. Bizler namazlarımızda sadece ona duada bulunur ona ibadet eder, onu Rab olarak birleriz... Siz de Oruç Baba'ya gidin Fatiha okuyun, hayatındaki örnek davranışları benimseyin, ama dualarınızı, isteklerinizi evrenin yegane güç sahibi tek Yaratıcımız Allah'tan isteyin... diye ekledim. Fakat bu kez kadının tepkisi ağır oldu yüzüme öfkeyle baktı ve " yazıklar olsun sana bir de örtülü olacaksın, mubareğin gücünü mü inkar ediyorsun, gitte tövbe et, günaha girdin..." Dedi ve arkasını döndü. Aslında bu benim beklediğim bir şeydi...Çünkü inançlar biz insanlar için bir kaledir ve ne zaman ki bu kale bir tehlikeye maruz kalsın kalenin ardındaki kişileri karşınızda bulursunuz. Ancak bizim tanıdığımız ve kabul ettiğimiz tek iman kalesi vardır o da İslam'dır ve bunun dışında yer alacak bütün hurefeleri, batıl inançları, batıl dinleri red ederek İslam'a sığınırız. Üstelik , sığındığımız ve inandığımız bu dini savunmaktan da, anlatmaktan da kaçınmayız. Kaybedeceğimiz şey, alacağımız tepki ne olursa olsun bunu yaparız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi