Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Eğer...

Eğer...

Eğer, bu ülkede adı Kürt olsun, Güneydoğu olsun, terör olsun her ne olursa olsun ülkenin özellikle bir bölgesinde yoğunlaşan, ama gelinen safhasında bütün yurt sathını etkileyen bir sorun varsa...
Ki var...

Eğer bugüne kadar ülkeye insan ve mali varlık olarak büyük bedeller ödeten bu sorun çözülmezse, ülkenin bütünlüğü dahil çok daha büyük bedeller ödetme riski bulunuyorsa...

Ki bulunuyor.

Sorunun çözülmesi, artık bir tek partiyi, sadece iktidarı, sadece muhalefeti, sadece Kürt milliyetçisi veya Türk milliyetçisi olarak çözülme noktasını aşmış, bu tarzdaki eğilimler sorunu derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmayacaksa...

Ki doğurmayacak...

İktidar partisi çözüm noktasında bir süreç başlatmamış olsa, bunun sorunun daha da derinleşmesi dışında bir sonucu olmayacaksa...

Ki olmayacak...

Çünkü zaten sorun içinden kolay çıkılmaz bir hal almışsa...

Ki almış.

Sorun taa başından beri dış kaynaklarla bağlantılı ise...

Ki bağlantılı...

Ve sorunun çözümü çoktan uluslararası bir nitelik kazanmışsa...

Ki kazanmış...

Bu sebeple hükümet, sorunla ilgili dış bağlantıların, uygun bir konjonktürel mahiyet kazandığını ifade etmekte ise...

Ki öyledir.

Ve, taa başından beri güvenlik boyutu sebebiyle sorunun bir parçası halinde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri, sorunun sırf askeri araçlarla çözülemeyeceğini ifade etmekte, işin sosyal-ekonomik-kültürel-hatta siyasi boyutları bulunduğunu ifade etmekte ise...

Ki öyledir.

Buna göre sorunun çözümünde siyasi iradenin belirleyici olma imkânı artmışsa...

Ki öyledir.

Bir de şu:

Türkiye'nin sistem olarak rahatlaması için, bu sorundan da öte, hayati bir demokratik açılıma ihtiyacı varsa...

Ki öyledir...

O zaman siyasetin ana odağı olan parlamentoya büyük görev düştüğü muhakkaktır.

Meclis inisiyatifini devreye sokmak açısından hükümetin rolü önemlidir.

Ortada son derece hassas bir konu vardır.

Yapılacak her yanlış, ülkeye çok olumsuz maliyetler yükleyecektir.

Bu konuda yapılacak yanlışlar şunlar olabilir:

-İktidar partisi bu işi siyasi rant alanı olarak görürse...

-İktidar partisi, bu işi tek başına sürükleme gibi bir hesabın içine girerse...

-İktidar partisi muhalefetin dışlanabileceği gibi bir eğilime yönelirse...

-Ve iktidar partisi, tek başına sorunun tahlili, tek başına çözüm projesi üretme, tek başına operasyon yürütme gibi başına buyruk görüntü verirse...

-Ve iktidar partisi muhalefetin her kesimi ile yoğun polemikler içine girerse...

-Muhalefet partileri, etnik duyarlılıkların her an harekete geçmesi riski bulunan bu alanda, muhalefet olsun diye muhalefet yapar, bunun için de etnik duyarlılıkları bir çıkış noktası olarak alırsa...

-Muhalefet partileri, iktidarla bütün iletişim kanallarını kapatıp, işi sert polemikler boyutunda geliştirirse...

-Muhalefette, Kürt-Türk etnisitesi istikametinde kamplaşmalar olur, iktidar da böyle bir cedelleşmenin etki alanına sürüklenirse...

-Türkler adına... Ve Kürtler adına... Siyasi söylemler üretilirse...

- "Kürt sorunu"nun çözülmesi zaruretinin ve uluslararası konjonktürün, "Kürtler adına" politika yaptığı ya da terör uyguladığı bilinen gruplar tarafından, "fırsat" gibi değerlendirilip, "Daha çoğunu elde etme", "Uzun vadede başka hesaplara basamak haline getirme" projesi biçiminde yönetilmek ve gerilimleri büyüterek, etnik bilincin derinleştirilmesi arzusuna yönelik hamleler yapılırsa...

-Medya, sürece parça parça girip, bütüncül bir sorumluluk duygusundan uzak bir yayın politikası ile yukarıda saydığımız olumsuzluk ihtimallerini beslerse...

-Ve Cumhurbaşkanı... Şu yukarıda çizdiğimiz çerçevedeki hassasiyetler içinde, ülkeyi selamet sahiline taşıyıcı bir moderatör rolünü ifa edemezse...

Türkiye'nin işi çok zordur.

Türkiye'nin işi zorlaşırsa, Türkler'in ve Kürtler'in başta olmak üzere bu coğrafyada yaşayan tüm milletlerin işi zorlaşacaktır.

İktidarın, muhalefetin, muhalefette Türkler'in oyuna, Kürtler'in oyuna oynayan herkesin işi zorlayacaktır.

Onun için herkesin, aklını başına devşirmesi demek belki sakil kaçacak ama, bir kere, on kere daha düşünmesi gereklidir, diye düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı Gül'ün hassasiyet çerçevesi

Cumhurbaşkanı Gül'ün Meclis konuşmasının, özellikle "Farklılıkları zenginlik kabul etme, farklılıklardan korkmama, farklı renklerin birleşmesi ile millet denilen birliği oluşturma, birlik fikrini koruyarak farklılıkları yönetme, farklılıklarla büyüme, çeşitlilik içinde birliği temin etme, devlet ve farklılıklar ilişkisini doğru yönetme... Bunun için milletten gelen taleplerin karşılanması... Tek millet ile farklılıkları koruma, farklılıkları korurken millet adacıkları oluşturmama" gibi tespitlerle çerçevelenmesi, "Demokrasinin yetersiz uygulanmasına ve geliştirilmesine vurgu yapılması, yukarıda ifade ettiğimiz hassasiyetlerin yansımasıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı'nın hukuk devletine vurgu yaparken "devletin bir görünen bir de derin yüzü" bulunamayacağını, devleti ve rejimi koruma bahanesiyle hukukun dışına çıkılamayacağına işaret etmesi de son derece önemli olmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi