Serdar Arseven

Serdar Arseven

İçişleri Bakanı Sayın Atalay’ın dikkatine!..

İçişleri Bakanı Sayın Atalay’ın dikkatine!..

önceki gün... üniversitelerdeki başörtüsü yasağına tamamen son veren Anayasa değişikliğinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasından sonraki ilk mesai gününde... Gazi üniversitesi’nde bir tartışma yaşandı.
Ben oradaydım. Mazlum-Der ve Adalet-Der’i temsilen gelen avukat dostlarımız Emrullah Beytar, Emre Yurtalan, İsmail Aydos ve Mücahit Kanpolat’la birlikte...
Ne oldubitti, ana hatlarıyla yazdık.
“Sizin de oyunuzla” Meclis’ten geçen ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanan Anayasa değişikliği; (Amirleri olan YöK Başkanı’nın “Başka bir düzenlemeye gerek yok, başörtüsü serbest” emrini vermiş de olmasına rağmen...) Hiçe sayıldı!..
“Köşk’müş, Meclis’miş, YöK’müş, Anayasaymış, nizammış, hakmış, hürriyetmiş... Umurumuzda değil” mesajı verildi.
Sayın Bakan’ım, Sayın Atalay:
Bütün bunlar “yalan” mı?..
Rektörlerin amiri olan YöK Başkanı dahi; “Bu, eğitimi tehdit yoluyla engelleme suçudur” diyorsa... Ortada, apaçık bir “hak gaspı” vardır!..
Peki, sizin polisinizin... özür dilerim, yanlış oldu; “bizim polisimiz”in görevi “suç işleyenlere” sahip çıkmak mıdır?..
Ya da, “Suçun devam etmesi için gereken tedbirleri almak mıdır?..”
O sahneden bahsediyorum, Sayın Bakan...
Eğitim hakları gasp edilen kızlarla, gâsıplar arasındaki o polis zincirinden!.. Polisimizin orada ne işleri vardı?.. Kimin güvenliğini sağlıyordu?..
öğrencilerin mi?..
Tamam, kapıda vaziyet alsaydı... “Provokasyona mâni olmak için” girenin çıkanın kimliğine baksaydı seve seve destek verirdik...
Hayır... Orada öğrencilerin güvenliği sağlanmadı...
Orada... Bir hak gaspı vardı!..
Orada, bir Anayasa ihlali vardı!..
“Devlet’e ve kurumlarına isyan” vardı!..
Peki... üniversite bahçesinden içeri giren yüzlerce polis memuru, bu suç işlenirken ne yaptı?..
Söyleyelim: öğrencilerle bina arasında tertibat aldı!..
Mağdurelerin binaya girmesini engelledi!..
Soruyorum; polisimize o emri kim verdi?.. Ve... O emrin kanuni dayanağı neydi?..
“Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getirenle emri veren sorumlu olur!”
Türk Ceza Kanunu’nun 24. maddesini hatırlattıktan sonra...
Sormayalım mı: Polis orada ne yapıyordu?..
Hâlâ... “Oranın güvenliğini sağlıyordu” denilecekse... Polisin, “güvenliği ihlal edenlere karşı re’sen harekete geçme” görevi yok mudur?..
Mesela; adamın birinin, gariban yolu keserek cüzdan gasp ettiğini gören bir polis memuru... Hemen o anda müdahale etmek mecburiyetinde değil midir?..
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 2. maddesi, polisimize “İşlenmekte olan bir suçun işlenmesine veya devamına mani olmak için -yazılı emir beklemeksizin- harekete geçmesini” emretmiyor mu?..
Bir polis memuru gaspa müdahale etmediği takdirde suç işlemiş olmaz mı?..
Sayın Bakan; “Orada suç işlenmemiştir. Hukukun gereği yerine getirilmiştir. Hukuk, Cumhurbaşkanı’nın onayından geçip anayasa maddesi haline gelmiş bir hükmün çiğnenmesini emreder” diyebilecek Devlet Adamı, Hukuk Adamı var mı?..
“Yok”sa...
Ve... Onca polis oraya kadar gönderilmişse...
Bu âşikâr hak gaspına nasıl olur da seyirci kalır?..
Ve dahası... Nasıl olur da, öğrencilerin içeri girmesine engel olmak için tertibat alır?..
Evet; aynı kanunun 20. maddesinde, polisin, “rektör talebi halinde” üniversite binalarına, bahçelerine girebileceği belirtiliyor...
Tuhaf bir durum; Cumhurbaşkanı’nı, Meclis’i, Başbakan’ı, YöK’ü “kaale almayan” Sayın Rektör, Emniyet’ten yardım mı istedi?.. “Gelin bu başörtülülerden beni koruyun” mu dedi?..
Hem sonra; başörtülüler ne yaptı ki?.. Ya da onlara destek veren erkek talebelerin “tehdidi” neydi?..
Kimi kimden koruyoruz?..
Hak ihlalinde bulunan, mağdurdan mı korunur, yoksa tam tersi mi olur?..
Polis kimsesizlerin kimsesiydi hani?.. “Haklının yanında”ydı değil mi?..
“öyle”yse.. Oraya niçin geldi?..
“Müessif olaylara engel olmak için” mi?..
Tamam da...
Hak gaspı, “müessif olay” değil mi?..
Bakın; özel güvenlik denilen kapıları tuttu... öğrencilerin, derslerine girmesine mani oldu... “Suç niteliğindeki bir emri” uygulamak suretiyle suç işledi...
Peki... Polisimiz ne yaptı?..
Rektörlük bahçesine geldi... Binanın önünde bir zincir oluşturdu...
öğrencilerle, bina arasında...
çocuklarla okulları arasında!..
Ben... Oradaki polis memurlarının, bu işi “gönül rahatlığıyla” yaptıklarına inanmıyorum...
İnanmıyorum da... O başka mesele.
Mağduriyetin devamına bir şekilde katkıda bulunan kim varsa, “Abi ben ne yapayım, emir yukarıdan. Ben emir kuluyum” diyor...
Amirin de amiri var...
Polis örneğinde, mesele dönüp dolaşıp siz Sayın İçişleri Bakanımıza kadar gelecek.
Onun için de... Sayın Bakan’ım,
Soruyorum: “Polisimizin, Gazi üniversitesi’ne gelmesini ve öğrencilerin önünde barikat oluşturmasını Rektör mü talep etti?..
Yoksa... Böyle bir talep olmadığı hâlde... Re’sen mi harekete geçildi...
öyle yapıldıysa...
Orada hak gaspı yaşanırken... Kapıların önü, özel güvenlik görevlileri tarafından tutulurken... öğrencilerin anayasal haklarını kullanmalarına çatır çatır engel olunurken... Polisimiz neyi... Niye seyretti?..”


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi