Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Sonbahar bütün güzelliğini Niksar’a saklamış

Sonbahar bütün güzelliğini Niksar’a saklamış

Çok çeşitli yerlerde çok sonbaharlar gördüm ama Niksar’daki kadar bütün mevsimleri kıskandıracak sonbahar hiç görmemiştim. Belki de bana öyle geldi. Niksar’a tepeden inerken, toprak ve ağaçların böylesine uyum içerisinde olduğu başka bir yer bilmiyorum.
Adı üstünde sonbahar. Biraz sıcak, biraz soğuk olur. Yazdan kışa geçişin, “dikkatli olun” habercisidir. Sever de döver de. Hastalandırır da, şifa da verir. Ama yine de sıcaktır, tıpkı Niksarlılar gibi. Niksar’da geniş bir aileyi ziyaret ettim. Evin en büyüğü 85 yaşındaki Havva anneydi. Havva anneyi gören hiç kimse, onun 85 yaşında olduğuna inanmaz. Pek çok şehirli genç kızları parmak ucuyla öteler.
Havva annenin üç oğlu iki kızı varmış. Her birinden bir sürü torun sahibi olmuş, hatta torunlarından da torun sahibi olmuş, hem de dördüzler halinde. İlerleyen yaşına rağmen kendisini taşıyabiliyor ve işini görebiliyor. İhmal etmediği tek şey varmış o da namazı vaktinde kılmak. Oğlu Ali Bey; “Bizi terk eder ama namazı terk etmez” diyor.
Havva anne 15 yaşında evlenmiş, “Daha çocuktum, babam kız çocuğu erken evlenir diye verdi beni” diye söze girerek anlattı: “Gelin geldiğim evde büyük kaynım, iki evliydi. Evde sadece büyük kaynım ve eşlerinin sözü geçerdi. İki kuma arasında çok bocaladım ve çok çektim. Koca evin işleri üzerime dağlar gibi geliyordu.”
Havva annenin neredeyse bütün ömrü çilelerle dolu. Gençliğine döndürdüm konuşurken, “Çocukluğunu anlat” dedim. “Ne anlatayım” dedi ve ekledi: “Babam rahmetli dinini öğrenmeyen dünyasını kaybeder” diye Kur’an kursuna gönderdi. Kur’an okumak yasak, ezan dinlemek yasak, her sabah evden gizlice tarlaya gidiyormuş gibi yapıp, en tenha evlerde Kur’an öğrenirdik, sonra da dağılırken, tek tek belli aralıklarla evlerimize dönerdik.”
Havva annenin büyük oğlu Ali Bey de iki evli. Şimdiye kadar iki evli insanlar gördüm ama böylesine uyum içerisinde iki kumayı hiç görmemiştim. Munise annenin yaşı 70, Şemsi ablanın yaşı 46. Sabah olunca işlerini bitiriyor ve Kur’an-ı Kerimlerini yanlarına alarak, doğru Kur’an kursuna gidiyorlar. Kur’an okumayı biliyorlar ama tecvid dersleri alıyorlarmış. Tecvidli Kur’an okumanın tadına doyulmadığını büyük bir sevinçle ifade ediyorlar.
Tekrar Havva anneye dönmek istiyorum. Havva anneye bu kadar genç kalışının sırrını sordum. Topraktan çıkan meyveyi ve sebzeyi zamanında ve mevsiminde tüketmek lazım. Zamansız ve mevsimsiz yiyince faydasından çok zararı olur. Normal su içerim ama genelde ayran içmeyi tercih ederim. Sabahları çay yerine çorba içerek büyüdük, belki de onların faydası olmuştur” diye cevapladı.
Havva anne tevekkül sahibi bir insan. Tevekkül sahibi olması onu gamsız gibi gösterse de “Allah’ın dediğinden öte yol gitmiyor, cüz’i irade ile kullar kendi yaptıklarını zannediyorlar ama esas olan külli iradenin buyruğudur ve dünyada olup biten her şey, külli iradenin dediğinden çıkmaz ve hep onun dediği olur” diyor.
Havva annenin eşi Şakir dede, öleli birkaç yıl olmuş. Ölümüne yakın Şakir dede bir vasiyette bulunmuş, demiş ki; “Hocanın kızı (ismiyle hitap etmez hep hocanın kızı dermiş.) Ben ölünce arkamdan sakın ağlama, sadece iki rekât namaz kıl.” Havva anne bu vasiyete bir anlam verememiş ama yine de; “Erimin vasiyetidir uymak lazım,” deyip boyun eğmiş.
Günler günleri kovalamış ve Şakir dede Hakk’ın rahmetine kavuşmuş. Bütün çocukları, torunları, gelinleri ağlıyor, yırtınıyor, üzülüyor fakat Havva annenin gözünde tek damla yaş yok. Ne üzülüyor ne ağlıyormuş. Vasiyeti bilenler de bilmeyenler de artık Şakir dedeyi unutup, Havva annenin durumuna üzülmeye başlamışlar.
Neyse, Şakir dedenin cenazesi köyüne gideceği için hazırlıklar yapılmış, herkes yola çıkacak fakat Havva anne ortalarda yok. Aramışlar taramışlar ki, evlerindeki odanın birinde huşu içinde öğle namazı kılıyor.
Durumu gören yakınları; “Ne yapıyorsun, herkes seni bekliyor, haydi hemen çıkalım yola” demişler. Havva anne de cevaben, “Şimdi çıkarsak, öğle namazı geçebilirdi, Şakir dedeniz bana; ‘Namaz kıl, sakın arkamdan ağlama’ dedi, ben de onun dediğini yaptım” demiş.
Evet, mesele bana oldukça ilginç geldi ama okuyanları bilmem. Allah Şakir dedeye ve bu yazıyı okuyanların geçmişlerine rahmet eylesin. Ruhları için el Fatiha.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi