Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

İstiklâl Marşı’mızdan ne istiyorlar?

İstiklâl Marşı’mızdan ne istiyorlar?

Emekli paşalar, üzerlerine elzem olmayan, üstelik yeterli bilgileri bulunmayan konularda ahkâm kesmek suretiyle, kafalarımıza, paşalarımız hakkında bazı olumsuz düşünceler ekeceklerine, susup otursalar çok daha iyi olacak.
Her insan gibi, bazı emekli paşalar da pek tabii ekstrem bazı düşünceler taşıyabilirler. Bu herkes kadar onların da hakkıdır…
Meselâ, darbelenip şaşırtıldıkları dönemler hariç, milletin 1950 seçimlerinden beri laikçi CHP ve benzerleri yerine muhafazakâr partilere yönelmesini beğenmeyebilir, bunu “halkın cehaleti” ile açıklamaya kalkışabilirler…
Seçilmişleri atanmışların altında görebilir, bu konuda fikir beyan edebilirler…
Ama iş İstiklâl Marşı’na sataşmaya gelince…
İş milletin tersine bir kıble tutturup milletin inançlarını aşağılama anlamına gelen ifadeler kullanmaya gelince… O zaman tümüyle değişir. “Sen kimsin ki?..” diye sorarlar o zaman adama…
“Ne anlarsın ki?..” diye de sığaya çekerler adamı. Sonra da “Hadi ordan!” diye yürütürler tümüyle. Hadi ordan!
Aradan bunca yıl geçmesine rağmen, İstiklal Marşı’mızdaki “Hakk”, “ezan”, “cennet”, “iman”, “mâbed”, “din”, “vecd”, “İlâhi”, “arş”, “helâl”, “secde” gibi kelimeleri (aslında kavram diyebiliriz) hazmedememiş biri, “Mehmedcik”in anlamını kavrayabilir mi?
Böyle biri, askere “Mehmedcik” demenin “Küçük Muhammed” demek olduğunu, “Küçük Muhammed”lerin “Büyük Muhammed”in (Aleyhisselam) “ağuşuna” (Ey şehid oğlu şehid isteme benden makber/ Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber) kavuşmak için şehid olduğunu idrak edebilir mi?
İstiklâl Marşı’mızdaki bazı kelimeler “ümmetçi” kelimelermiş… Ne olacaktı ya, devletçi mi?
Beşyüz lira ödüllü İstiklâl Marşı yarışmasına gelen 720 eseri beğenmeyip İstiklâl Marşı’nı Mehmed âkif’e ısmarlayan dönemin Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi ile Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa ve Büyük Millet Meclisi’ni oluşturan “sarıklı mücahidler”, âkif’in “ümmetçi” olduğunu bilmiyorlar mıydı?
İstanbul’da Cenap Şahabeddin, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Abdülhak Hamid Tarhan, Ziya Gökalp, M. Emin Yurdakul, Süleyman Nazif, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafız çamlıbel (sonuncu isim daha sonra Behçet Kemal çağlar’la birlikte “Onuncu Yıl Marşı”nı yazmış, dönem dönem İstiklâl Marşı’na alternatif olarak öne çıkarılmak istenmiş, ancak millî vicdan tarafından kabule şayan görülmemiştir) gibi “Türkçü” şairler varken İstiklâl Marşı acaba neden Mehmed âkif gibi “ümmet” kimliği tartışılamaz bir şaire ısmarlandı?
çünkü yıllar boyu cepheden cepheye savaşmış, insan kaynaklarını tüketmiş çok yorgun bir milletin ruhunu ırk değil, ancak din kıpırdatabilirdi.
İşte bu yüzden “İstiklâl Marşı”nı yazma görevi Mehmed âkif’e verildi.
O da “besmele” ile yazmaya başladı: “Korkma!.. Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…”
İstiklâl Marşı, o kadar “ümmetçi” bir ruhla yazıldı ki, başlangıçtaki “korkma” kelimesi bile Peygamber-i âlişan kokuyor…
çünkü o kelime, Mekke’den Medine’ye hicret sırasında sığındıkları Sevr Mağarası’nda takipçilerinden dolayı endişelenen muhteşem yol arkadaşı Hazret-i Ebubekir’i teselli için Peygamber-i âlişan tarafından söylenmiştir: “Korkma ey Ebubekir, Allah bizimledir!”
Bu teselli cümlesine büründürülmüş âyet meali Peygamber-i âlişan’ın mübarek ağzından döküldükten sonra, Hz. Ebubekir tüm korkularından, kuşkularından arınmış, ruhu selamete kavuşmuştu.
İstiklâl Marşı Peygamberî bir vurguyla başlamalıydı ki, yorgun milletin yüreği kıpırdasın, vatan savunmasına mallarını canlarını adasınlar.
Nitekim milletin yüreği kıpırdadı, vatan savunmasına yüreklerini, emeklerini, mal ve mülklerini adadılar. Böylece İstiklâl Mücadelemiz zaferle taçlandı.
“Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
“Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli!
“Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
“Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli…”

Bundan birkaç sene önce de yine bunlardan biri, âkif’in “çanakkale Şehitlerine” başlıklı muhteşem şiirinde geçen “Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi” mısrasındaki “Bedr’in aslanları”na takmış, “Araplar nasıl aslan olabilir, Mehmedcik onlara nasıl benzetilir?” diye efelenmişti.
Bazılarının İstiklâl Marşı’mızla ve Mehmed âkif’le ne alıp veremedikleri var bilmiyorum…
Galiba bir yandan ezanın Türkçeleşmesini isterken, öte yandan “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin, temeli/ Ebedi, yurdumun üstünde benim, inlemeli” diye haykırmayı bağdaştıramıyorlar!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi