Süreç devam edecek...

Süreç devam edecek...

Ama hangisi? Kürt sorununun çözüm süreci mi? Yoksa PKK'nın tasfiye süreci mi? Tek cevap var: Her ikisi de.
Salı günü olduğu gibi Meclis'in "demokratik açılım gündemi" yarın da sert tartışmalarla devam edecek. Bu sertlik neye dair? Sürecin akıbeti hakkında ipucu verecek önemli bir soru bu. Özellikle muhalefet neden bu kadar keskin ve sert bir tavır içinde ortamı geriyor? Alıp verilemeyen ve paylaşılamayan ne?

Mesele somut adımlar atmak ise sürecin henüz başındayız. Önümüze çıkan başlangıç manzarası derin bir ayrışmaya mı işaret ediyor? Değil, tam tersine çözüme yaklaştığımızı gösteriyor. Tam ters noktadan baktığımız zaman ayrışmanın değil bütünleşmenin sancılarını yaşadığımızı fark etmek mümkün. Ters nokta, sürecin pat diye durmasının en keskin muhalifler nezdindeki anlamı.

Türkiye etnik sorununa bir çözüm arıyor. Çözüm sürecinin durmasından MHP'nin ve CHP'nin bir kazancı var mı? Süreç durursa Türkiye işte o zaman bir ayrışma yaşayacak ve bunun faturası MHP'ye ve CHP'ye çıkartılacak. MHP ve CHP sürecin durmasından değil, tam tersine olabildiğince sancılı biçimde devam etmesinden yarar sağlayacak. Sert tartışmaların, keskin muhalefet üslubunun sebebi bu.

PKK'nın bu süreç içinde tasfiyesi kaçınılmaz. Bu tasfiye PKK'lılar için, silahın ağır yükünden, dağın zor şartlarından kurtulmak ve eve dönmek demek. "Onurlu bir barış" sözü yenilenlerin tesellisidir. PKK kendi iradesi ile tasfiye olurken zevahiri kurtarma telaşında. Gelip teslim olanların üniformalarla yaptığı gösterinin zevahirden ibaret olması gibi. Yeni dönemde silahla kurulacak baskının, şiddet kullanarak çözüm aramanın hiçbir karşılığı yok. Kandil'den Karayılan'ın "diyalog kesilirse, çatışmalar yeniden başlar" tehdidini değil, "bizi muhatap almıyorsanız bari DTP'yi muhatap alın" sözünü dikkate almak lâzım. Yeniden başlayacak çatışmaların ne PKK'ya, ne PKK'nın siyasal hedeflerine objektif olarak hiçbir faydası yok. Strateji kuralıdır: Siyasal amacı olmayan bir savaş salt vahşetten ibarettir.

Sürecin taraflarının tamamı, tek tek iradelerinin toplamından bütünüyle farklı bir mecburiyete bağlandılar. Bu ülkenin var olmaya devam edebilmesi için toplumsal mutabakatını yenilemesi lâzım. Bu yenileme işlemi Kürtlerin rızasının alınmasına bağlı. Ayrışma en başta Kürtler olmak üzere bütün taraflar için bir felaket. Üzerinde uzlaşılacak adil bir çözüm herkesin ihtiyacı. Sağımıza solumuza rötuş yapmak değil, omurgamızı düzeltmemiz gerekiyor. Gerekirse yanlış kaynayan kemiği kırıp yeniden doğru yerden kaynatmalıyız. Süreç işte bu yüzden devam edecek; başka türlüsü mümkün olmadığı için.

AK Parti bu süreci devam ettirmek zorunda. AK Parti yerine iktidarda MHP olsaydı, hiç kuşkunuz olmasın süreç yine devam ederdi. Aynı durum CHP için de söz konusu. Bugün yaşadığımız sorun sürecin kendisinden değil, bu tür süreçlere dair siyasî kültürümüzden kaynaklanıyor. Pazarlık kültürünün esiriyiz.

AK Parti'nin çok isabetle tercih ettiği "müzakereci demokrasi" tekniği, bütün itirazlara rağmen sürecin kazasız belasız yol almasını sağlıyor. Bu teknik, anglo-sakson demokrasilerinin geliştirdiği bir teknik. Ne var ki bizde taraflar "müzakere"yi, "pazarlık" olarak anlıyor. Karşımızdaki keskin manzaranın masada sakin bir müzakere yerine, Kapalıçarşı usulü şiddet yüklü bir pazarlık olarak şekillenmesi bu yüzden. Pazarlıkta taraflar en düşük ve en yüksek ederler üzerinden işe girişir. Müzakere ise makul olanın etrafında şekillenir.

Süreç devam edecek. Kimsenin kuşkusu olmasın. Türkiye şiddeti bitirecek, Kürt sorununu da çözecek. İnanın taraflardan hiçbirinin iradesi tarihinkinden daha güçlü değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi