Faruk Çakır

Faruk Çakır

Çocuklarımızı rahat bırakın!

Çocuklarımızı rahat bırakın!

Mümkün olsa her şeyi bir yana bırakıp eğitim sistemindeki yanlışları, hataları ve ‘yalanlar’ı düzeltmeye gayret sarfetsek zarar etmiş olmayız. Ekonomik krizler, sıkıntılar ve ‘kavga’lar insanlara bir yere kadar zarar verebilir. Bu sıkıntılar nihayetinde gelip geçici sıkıntılardır. Ama eğitim sistemindeki sıkıntılar ve yanlışlar çocuklarımızı mahvediyor, onları hayatın gerçeklerinden koparıyor.

Eğitim sisteminde çok hatalar var, ama en çarpıcı olanı M. Kemal’i anlatırken yapılıyor. İlkokul birinci sınıftan başlayan anlatımlar, çocukların gerçekleri değil de ‘hayalî bir kişi’yi tanımalarına sebep oluyor. Sonraki yıllarda ise gerçeklerle bir şekilde yüzleşenler, yıllar yılı yanlış bilgilerle kendilerini yanıltanları affetmiyor.

Hepimiz bu yanlış anlatımlara şahidiz ve ne yazık ki bu yanlış anlatımlar hâlâ devam ediyor. Bir yazar, yalan-yanlış bilgilerle eğitildiğini itiraf edip, gerçekleri öğrendiğinde duyduğu kızgınlığı şu şekilde satırlara dökmüş: “(...) Yaşadığım büyük hayal kırıklığını biraz olsun hayal edin lütfen: İlkokuldan beri Atatürk döneminin ne kadar şahane olduğu öğretilmiş. Okuldaki ders yetmemiş, bir posta da evde dinlemişim... Gazete, radyo ve TV’de de aynı şey anlatılmış. Derken Atatürk döneminde, Türkiye’nin neredeyse yarısının, sürekli savaş hâlinde olduğunu öğreniyorum. İnanılır gibi değil! (...) Bütün bunları öğrendikten sonra ben Atatürk’ü nasıl özleyeyim? Onun dönemine nasıl ‘Altın Çağ’ diyeyim?” (Emre Aköz, Sabah, 12 Kasım 2009)

Biri çıksın ve “Hayır, ders kitaplarında yanlış bir şey öğretilmiyor. Her şey doğru-dürüst anlatılıyor” desin! diyemez. Dediğini varsayalım, kimi inandırabilir? diyelim ki inananlar çıktı, bir veli olarak beni inandıramaz. Çünkü tarih konusunda yanlış şeyler öğretildiğinin ben de şahidiyim. Daha iki gün önce, ilköğretimde okuyan oğlum Mahmut Cemal, kendisine verilen ‘ödev’i bana uzattı ve sorulan soruların cevapları konusunda yardım istedi. 10 Kasım vesilesiyle bir okuma parçası verilmiş ve buna dayanarak sorular sorulmuş. Okuma parçasını okudum ve “Oğlum, burada anlatılanların çoğu yanlış” dedim. Yüzüme baktı ve her halde şaka yaptığımı düşündü. Öyle ya, hiçbir öğretmen ‘yanlış bilgi’ içeren bir soru sorar ve ödev verir mi? Daha fazla şaşırtmamak için “Götür, ağabeyin yardım etsin” diye havale ettim...

Belki şaka geliyor, ama bu konu gerçekten çok önemli. Çocuklarımıza meselâ matematik dersinde “2 artı 2 eşittir 5” diye öğretilse susacak mıyız? Nasıl ki matematik dersinde bir yanlış öğretmeye itiraz etmek gerekiyorsa, aynı şekilde tarih dersinde öğretilen yanlışlara da itiraz etme hakkımız var ve uygun bir lisan ile itiraz etmeliyiz. Yani utanmasalar “Kelebek gibi uçar, arı gibi sokardı” diyecekler!

Tek başına iş başına gelen iktidarın bu konuları da birinci öncelikli olarak gündemine alması gerekir. Bugün öğrettiğimiz yanlış bilgilerin zararını yarın daha yakinen görürüz. Çocuklarımıza ve gençlerimize “ikili ve ikircikli” bir hayat yaşatmayalım. Okulda öğrenilen ile evde öğrenilen bilgiler birbiriyle örtüşsün. Aksi halde çocuklarımız hayatın gerçekleriyle yüzleştiğinde hem öğretmenlerinden hem de Türkiye’yi idare edenlerden şikâyetçi olur. Sonra da “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum”u düstur edinmesi gereken gençler olması gerekirken, öğretmenler gününde öğretmenlerini dahi hatırlamayan toplum haline geliriz.

Ey Türkiye’yi idare edenler, çocuklarımızı yalan yanlış tarih bilgileriyle mahvetmeyin!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi