Serdar Demirel

Serdar Demirel

Sistem sorunu, sistem yenilenerek aşılır

Sistem sorunu, sistem yenilenerek aşılır

Ülkenin hakiki anlamda ilerleyebilmesi için karanlık yüzüyle yüzleşmesi şart. Sorunları halının altına süpürerek temizlik yapmak nerede görülmüş ki! Faili meçhulleri, çeteleri, darbeleri, darbe planlayıcılarını görecek ve onlarla hukuk zemininde yüzleşeceksiniz ki, geleceğe temiz bir sayfa açabilesiniz...
Son yaşananlara bu zâviyeden bakmak gerek.
Ülkenin karanlık çehresinde yara var, deştikçe cerahat akmakta. Mideler bulansa da, canlar yansa da kalıcı tedavi için buna katlanmak zorundayız.
Türkiye, temel sorunlarıyla yüzleşiyor. 21. yüzyılda ‘derin mâzisi’ne yakışır bir rol oynaması için bu şart...
Kürt sorunuyla yüzleşiyor meselâ. TBMM Genel Kurulu’nda yapılan ‘Demokratik Açılım’ görüşmelerinde de gördük. Muhalefet yakın tarih üzerinden ayrıştırıcı bir dil kullanırken, hükümet bin yıllık derin ortak geçmişin birleştiren dinamiklerine vurgu yapıyor. Bu seda Kürt halkında heyecan meydana getiriyor.
Sünni kesimlerin oyunu almış hükümet, “Alevi Çalıştayı” vasıtasıyla, aynı bağlamda Sünni ve Alevi toplumları arasında köprüler kurmaya çalışıyor. Alevilerin oylarını çantada keklik gören CHP ise, süreci baltalamak için oyun üstüne oyun kuruyor.
Ne CHP ne de MHP gelişmelerden hazzediyor, el ele vermiş kışkırtıcı söylemlerden medet umuyorlar.
Geçenlerde CHP adına TBMM kürsüsünde konuşan genel başkan yardımcısı Onur Öymen’in söylediklerini duydunuz. Beyefendi tek parti döneminin uygulamalarına takılıp kalmış:
“Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehit vardı, hepsinin anası ağladı. Kimse çıkıp ‘bu savaşı bitirelim’ demedi. Kurtuluş Savaşı’nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Çünkü sizin terörle mücadele cesaretiniz yok.”
Bu sözlerle savaş tamtamlarının tuzu kuru CHP’li bir monşerden yükseldiğine tanıklık ettik. Toprağa düşen gençler onların çocukları değil ne de olsa.
Öymen, Ak Parti’nin terörü bitirmek için başlattığı barış inisiyatifi yerine, 1920-1930’ların uygulamalarını, isim de vererek, Dersim isyanındaki devlet tavrını model olarak göstermekte ve böylece askerin dahi gerisine düşmektedir.
Buna en anlamlı tepki de, Öymen'i 'Hitler'e benzeten afişleri şehirlerinin sokaklarına asan Tuncelilerden (Dersimlilerden) geldi. Yaptığı çağrışımlar nedeniyle birçok açıdan şık bir tepkiydi bence.
“Öymengiller zihniyeti”nin İkinci Dünya Savaşı öncesi zihniyeti olduğunu işaretlemesi açısından şıktı.
Faşizmin ölmediğinin altını çizmesi açısından şıktı.
Hitler’in sonunda akıttığı kanda boğulduğunu hatırlatması açısından şıktı.
Küçük marjinal grupların haricinde Almanların da Hitlere sâhip çıkmadığını ve ülkenin başına açtığı felâketlerden dolayı lânet okuduklarını göstermesi açısından da şıktı.
Neyse.
CHP sistemin partisi. Bu yüzden de bizim sorunumuz kelimenin tam anlamıyla bir sistem sorunu. Son yıllarda sistemi yenileme hamleleri var. Eski düzen bezirganları da sonuna kadar yenilenmeye direniyor zaten.
Bu meyanda tipik tepkilerden birisi de ordudan geliyor. Ordu içinde kurumsallaşmış darbeci yapının iktidarını sürdürmek için suç ihdas edip; halkın sesi olan partilere, cemaatlere ve hatta sıradan vatandaşlara yamama girişimini, “rejim tehlikede” filminin senaryosunu tekrar yazmasını başka nasıl açıklayabiliriz ki!?
Genelkurmay Başkanlığı’nın “basın bilgilendirme toplantısı”nda, Hıfzı Çubuklu Paşa’nın çıkıp da; “Başbakanlık emriyle birtakım internet siteleri kurduk, bu sitelerde irtica ve bölücülükle savaştık, sonra da görülen lüzum üzerine bunları kapattık” demesi de, meselenin bir sistem sorunu olduğunu bir kere daha ortaya koymadı mı?
Sitelerin sonradan kapatılıp kapatılmadığı, velev ki Ecevit döneminde olsun başbakanlıktan böyle bir emrin alınıp alınmadığı çok da önemli değil. Önemli olan; asıl görevi sınırları savunmak olan bir kurumun siyaset içi ve fakat kurumlar üstü kendisini nasıl konuşlandırdığı gerçeğidir.
Kimi askerlerin, kimi gazetecilerin ordunun bu türden icraatlarını anayasal görevi addedebiliyor olmaları da, neticede sorunun bir sistem sorunu olduğunu gösteriyor.
Bunu aşabilmek için de, sistemi yeniden yapılandırmak şart. Darbe anayasasını aşıp yeni bir anayasa yapmanın zamanı çoktan gelip geçti bile.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi