Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Sonu gelmeyen sorular

Sonu gelmeyen sorular

Otobüsteyim... Yanıma elli yaşlarında bir kadın oturdu. Kılık kıyafetiyle, tutum ve davranışlarıyla bir Anadolu havası estiriyordu. Aslında bu yönüyle içtenliğini ortaya koyuyor ve çevresine pozitif enerji veriyordu. Hiç vakit kaybetmeden bana bir şeyler sorması ve yüzüme bakıp gülümsemesi de bu düşüncemi pekiştiriyordu. Ama az sonra bu kadarı da fazla dedirtecek türünden sorular sormaya başlayınca, onun bu içtenliğini göremez duruma geldim... Hatta bir ara onu incitmeden bulunduğum yerden uzaklaşmayı bile düşündüm. Kadın soruyor ben cevap veriyordum ve soruların sonu hiç gelmiyordu. Bir an nerede ve kiminle olduğum konusunda endişeler yaşamaya başladım. Kadın hiç işine yaramayacak onlarca soruyu ard arda soruyordu...

Memleket Nere?

Antalya

Buraya ne zaman geldiniz?

20 yıl önce.

Kocan ne iş yapıyor

Bilgisayarcı

Buraya neden geldiniz

Aileniz nerde?

Onlar niye gelmediler?

Kaynananla birlikte mi otuyorsun?

Onlar neredeler?

İyi anlaşabiliyor musun?

Yeter artık deyip bulunduğum yerden kalkmak istiyorum ama kadıncağız konuşmak istiyor ve anladığıma göre öteden beri de çevresindeki kişilerle bu şekilde iletişim kuruyordu... Küçük bir kapana sıkışmış gibi bulunduğum yerde duruyor ve sıkıldığımı ifade eder tarzda camdan dışarı bakıyordum...

Küçük yerleşim birimlerinde yaşayan insanlarımız, daha sıcak ve daha içiçe ilişkiler kurduklarından, kendi aralarında bu tarzda bir iletişim modeli geliştiriyorlar. Bu bölgelerde komşunun bütün sorunları, nasıl yaşadığı,neye ihtiyacının olduğu tek tek sorulur ve herkes birbirinin meselelerine hakim olur... Bütün bunlar bu insanları bir araya getirme ve yakınlaştırma bakımından uygun görülebilir ama bir zaman sonra, sıkıcı bir hal alıyor ve hiç işe yaramayacak bilgiler ortaya dökülerek dedikodu malzemesi olmaya başlıyor...

Hayatımızı kolaylaştıracak ve bize yol gösterecek bilgi ve tecrübelerimizin çoğunu sorarak öğrenmişizdir. Çok küçük yaşlarda başlarız sormaya, ve her daim sorarız.... Neden? Niçin? Soruları bu dönem bilgi hazinemizi geliştirir ve çevremizle uyum sürecimizi kolaylaştırır. Ulaşmak istediğimiz bir çok bilgiye sorarak ulaşmışızdır.

Merak duygusu ve bilmediğimiz soruları sorma eğilimi her birimizin doğasında var ve Yaratıcımız bizlere ihtiyaçlarımıza rahatça ulaşabilmek için bu duyguyu vermiştir.

Gün içinde bir çok soru sorarız... Bilmediğimiz adresi, okumak istediğimiz kitabı, çocuklarımızla ilgili sorunları, kullandığımız elektronik araçları.... sorar ve işimize yarayacak kadar bilgi ediniriz. Dini konularda da, sosyal meselelerde de bilmediğimiz bilgiye ulaşmak için bilenlere sorarız... Bu güzel bir şey fakat, hiçbir zaman işimize yaramayacak, bize bir katkı sağlamayacak bilgilerin peşinde koşmanın da zaman israfı olduğunu bilmeliyiz... Otobüste yanına oturduğunuz kişiye selam verebilirsiniz, belki kendi bölgenizle alakalandırabilir memleketini de sorabilirsiniz... Buraya kadar tamam da, nereden gelip nereye gittiği, kayınvalidesiyle oturup oturmadığı, kocası, ailesi, mesleği, oturduğu mahalle, yaşı nereye gittiği niye gittiği ne işinize yarayacak ki? Allah aşkına bütün bunları öğrenmeniz size ne kazandıracak?

Sormak, öğrenmek, ihtiyacımız olan bilgiye ulaşabilmek için her zaman kılavuzumuzdur. Ancak, ne enerjimizi ne de merak duygumuzu hiçbir zaman işimize yaramayacak bilgiler peşinde harcayamayız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi