Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Muhalefet aynı kabadayılığı sokakta yapabilir mi?

Muhalefet aynı kabadayılığı sokakta yapabilir mi?

Vatandaş; “TBMM’deki muhalefet liderleri ve liderlerinin ağzına bakan milletvekilleri, Meclis’te gösterdikleri kabalıkları, sokağa inip bize karşı da gösterebilirler mi?” diye soruyor ve yine kendisi cevap veriyor:
“Hayır! Tabiî ki gösteremezler. Çünkü biz oy verdiğimiz vekillerin yalan söyleyeceğini ve her an yanlış yapacaklarına inanırız ve en azından yüklerini tutuncaya kadar bize karşı kabadayılık yapamazlar. Bize ihtiyaçları kalmadığı an, tepemize vuracaklarından da eminizdir.”
Evet, eğer muhalefet milletvekilleri, liderlerinin söylediklerine inanıyor ve iman ediyorlarsa, kendi söyleyecekleri de var ve net bir şekilde dile getirerek, söylediklerinin ardında durabileceklerse, tüm kayıplarını göze alarak vatandaşla yüzleşmeliler.
Yalnız şu ayrıntı önemli. Biz toplum olarak CHP zulmünden ve CHP çizgisini takip eden diğer devlet yöneticilerinden geçmişte çok çekmiş bir neslin evlatlarıyız. Atalarımızda olan bu korkular, haliyle evlat ve torunlara da yansımış ve bilinçaltımızda sürekli bu korkuyla yaşamaktayızdır. Millete karşı komplo düzenleyenler de bu gerçeği pek ala bilmektedir.
Biz vatandaşlar; devlet adamı olsun, milletvekili olsun, hatta herhangi bir kurumun en küçük birimindeki odacı olsun, onlarla konuşurken, nabza göre şerbet veririz. Yani devlet memurundan bir kötülük gelmesin, şikâyete uğrayıp, “damlarda dayak yemeyelim” diye onurumuzu ve gururumuzu ayaklar altına alıp, her türlü kurtuluş çaresine başvururuz.
Peki, bu davranışa “doğru” denilebilir mi? Tuzu kuru olanlar ile nasıl para kazandığını bilmediğimiz ve nüfuzuyla devlet üzerinde güç olanlar “doğru” demeyebilir. Ama sade vatandaş; toprağına, vatanına, dinine, diyanetine, namusuna, şerefine, ailesine, malına, mülküne bir zarar gelmesin diye “bela savma” kabilinden ve ilmi siyaset açısından “doğru” diyecektir ve doğrudur. Ateş düştüğü yeri yakar çünkü.
Tabii söylediklerimizin geçmişi çok uzak değil. CHP 1940’tan bu yana devletin her zerresine ayrık otu gibi kök saldığından halen devam etmekte. 28 Şubat, 27 Nisan, Ergenekon ve bilumum darbe planları gibi benzeri hadiseler, millete karşı yapılmış bir CHP darbesidir.
Nabza şerbet meselesine şunun için girdim. Vatandaşa müracaat edecek CHP’liler ve onların takipçileri, nabza göre şerbet vereceğimizi bilerek yüzleşmeli. Nabza göre şerbet; “dürüst olmadığımızdan” değil, karşımızdakilere “güvenmediğimizdendir.” Eğer güvenecek olsaydık, çoktan iktidarın yerinde yeller esiyor, içerideki ve dışarıdaki darbeciler, komplocular, Ergenekoncular, Çankaya’dan bakanlıklara kadar cirit atıyor olurlardı.
Şimdi gelelim işin özüne, CHP ve MHP liderleri iyi kabadayılık yapıyorlar. Vekiller de oy aldıkları insanların değil, liderlerinin ağzına bakıyorlar. Elbet bakacaklar, bir yere kadar normal sayılmalı. Oyu veren biziz ama adayı belirleyip; “Buna oy vereceksiniz” diyen liderlerdir. O yüzden vekiller millete değil, liderlerinin ağzına bakmalılar (!).
Her şeye rağmen muhalefet, TBMM’den çıkıp, şöyle bakanlıklardan aşağı Kızılay’a doğru yürüyerek, önlerine gelen vatandaşlarımıza; “TBMM’de yaptıkları muhalefeti nasıl bulduklarını” sormalı ve alacakları cevaplara tahammül etmeliler. Siyaset tahammül etme sanatıdır. Yalnız CHP ve MHP’liler bu sanatı hazmederek çıkmalılar.
Halka gidemeyen bir vekil veya liderden ülkeye hayır gelmez. Muhalefetin Meclis’te verdiği kavganın neresinde toplumun bütünü vardır? Zaten kavganın temelinde de bu gerçek yatmıyor mu? İktidar halkın bütününü kucaklarken, muhalefet bölücülük yapıp, halkın bir kısmını dışlamıyor mu? Dışlarken de öyle pervasızlıklar sergiliyorlar ki, TBMM’nin manevi şahsiyetine gölge düşürüyorlar.
TBMM’de kavga ederek, kargaşa çıkararak bir yere varılmayacağını sokaktaki vatandaş çok iyi biliyor ve Meclistekilerin de bilmesini istiyor. Halkımız; kavga, kaos ve bunlara hizmet eden medya yorgunudur. Muhalefet ve bir kısım medya, sürekli karanlıkta küfretmekten vazgeçmeli. TBMM milletin evidir, milletin evine; “Terbiye, edep, adap ve nezaketle girilir, çıkılır, konuşulur ve oturulur.” Vatandaş böyle düşünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi