Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Türkiye de çarpacak mı?

Türkiye de çarpacak mı?

İki yanlış bir doğru etmez. Yanlış yanlıştır. İki yanlış ikidir. Üç de değildir. Üç yanlış iki yanlış da değildir. Zulüm kademe kademedir. Alanı, miktarı artar eksilir de bunların hiçbiri onu zulüm olmaktan çıkarmaz. Başkasının yanlışı yanlıştır da, yanlış el değiştirince iş değişir mi? Hayır. Çünkü yanlış yanlıştır. Ha o ha başkası... Hiçbir şey fark etmemelidir. Tabii doğru adamsan... İlkelerin varsa... Değer insanıysan. Senden yana olan yapınca beri gel, benden yana olan yapınca dünya alemi ayağa kaldır, olmaz! Olur da olmaz. Kimse fark etmiyor zannedersin. İnsanların zekâsını küçümsediğin için sonunda çifte katlı hayal kırıklığı yaşarsın. Kandırdım derken işimi yürüttüm derken bir de bakmışsın ne iş yürümüş ne aş, üstüne üstlük bir de kalmışsın yayan. Neden!? İnsan’a kendine verdiğin değeri biçmediğin için. Neden? Ben eksenli yaşadığın için. Neden? Dokunulmazlık kostümüne büründüğün için. En kötüsü de bunu doğumdan kazanılmış bir hak gibi kendince özümsediğin için. Sonunda yayan kalınca herhalde durumunu tarif edecek en güzel tasvir bir yerlerden yuvarlanıp düşmüş karpuz olacaktır.
Bu durum bizdeki seküler fundamentalistlerin halini de açıklar. Yanlışı yanlış diye anlamlandıracak cesareti zamanında göstermediklerinden, kendilerini ölçtükleri doğrular cetvelini başkaları için kullanmaya gelince kaçırıp sakladıklarından, herkesin şaşkın bakışları arasında halinin altından bir başka cetveli çıkartabildiklerinden, sizinki daha da okkalı gibisinden suratımıza sinsice sırıtabildiklerinden, kendilerini dünyadan izole etmeyi değerlerinin başına yerleştirdiklerinden, hele bir de bunu batıcılık adına yapıp kendilerini gülünç duruma düşürdüklerinden, yalancının mumu yatsıya kadar yanar gibi çok yerinde ifadelere haiz popüler kültürümüze, doğruları sapıtma konusunda vazgeçilmez bir örnek teşkil ettiklerinden, çok acıklı bir durumdadır bu vatandaşlarımız. Bugünlerde hep bana hep bana demenin, mazlumdan yana değil zalimden yana tavır almış olmalarının bedelini aheste aheste ödemekteler. Bu bir rövanş değil. Bilakis. Suyun mecraında akmasıyla gelen sağlıklı bir gelişme. Maskelerin düşmesi, şuculuk buculuk adına yapılan (ön)yargılamaların son bulması, halkın “durun bir bakayım, batıcılık nakaratları döktürenler gerçekten batılı mıdır?” sorgulaması, sonunda da acı gerçekle baş başa kalıp “bizi yıllardır Batı’da şöyle Batı’da böyle diye kandırmış, ceplerini doldurmuşlar” feryadı etmesi suların ters yöne akıtılamayacağının da bir kere daha idraki anlamına geliyor...
Benim vatandaş olarak en çok içerlediğim Batı’nın hukuk devleti esasını es geçmiş olmalarıdır, seküler fundamentalistlerin, “Janus yüzlü” hukuk anlayışını normalleştirip halka “yutturmalarıdır” onyıllarca. Böyle olmasaydı, yani demokrasi anlayışının insana eşit saygı-eksenli en temel ögesi sekteye uğratılmasaydı ülkece çektiğimiz acılar da bu denli ağır olmayacaktı. Açılımlar dar gelmeyecek, davul-zurna, düğün-bayramla karşılanacaktı.
Neden bunları düşünüyorum şimdi?.. Gözüme ilişen bir haber vesile oldu diyebilirim. “ABD, cami saldırganını fena çarptı!” diyordu başlık. Tenessee eyaletindeki bir camiye molotof kokteyli atma girişiminde bulunan Michael Corey Golden’i eyalet mahkemesi 14 yıl hapse mahkûm etmiş. Golden’in yargılanması “hate crime” yani düşmanlık suçu altında yapılmış, belli ki. Haber beni, son zamanda duyduğum benzer iki davaya götürüveriyor. Biri Chicago kentinde geçtiğimiz ay önce sözlü, sonra da fiziksel saldırıya uğrayan başörtülü bir kadının davası. Emel Ebusümeyye marketten alışveriş yaparken bir kadının kendine bağırıp çağırmasıyla irkiliyor. Kendine aşağılayıcı sözler sarfeden kadını Ebusümeyye önce kaale almıyor, ancak bir süre sonra kadın gelip Ebusümeyye’nin başından başörtüsünü çekmeye yelteniyor. Olay yerine gelen polis, “düşmanlık suçu” olduğu bariz olan hadiseyi ulusal suç kapsamına alıyor ve hemen FBI’yı devreye sokuyor. Şu anda 3 yıl hapis cezası ve 25 bin dolar mali ceza ile karşı karşıya olan saldırgan, mahkemesini bekliyor... Cami haberinin çağrıştırdığı bir diğer haber de Amerikan gençliğinin çokça itibar ettiği Abercrombie isimli markayla alakalı. Geçen yaz, 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Sementa Elauf, çalışmak üzere Tulsa’daki Abercrombie mağazasına başvuruyor. Başörtülü olduğu gerekçesiyle işe alınmıyor. Şimdi şirket Elauf’un açtığı dini ayrımcılık yasası bünyesindeki davayla boğuşuyor...
Güzel ülkemde bir cami bombalancak... Bir başörtülü kadının örtüsü başından çekilecek, başörtülü bir genç kız kıyafetinden dolayı işe alınmayacak... Ne ol(m)a(ya)cak... Türkiye ne zaman çarpacak?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi